İSLÂM’DA ŞEYTAN KONUSU

İSLÂM’DA ŞEYTAN KONUSU

 

Çok Tanrılı dinlerde, iyilik tanrısı ve kötülük tanrısı iki farklı tanrıdır. İyilik tanrısı her şeye hâkim değildir. Gerek dünyadaki metafizik kötülükler ve gerekse ahlâki kötülükler, kötülük tanrısının eseridir. İyilik tanrısı ile kötülük tanrısı arasında sürekli mücadele vardır. Mücadeleyi çoğunlukla iyilik tanrısı kazanmaktadır. Fakat bazen, mücadeleden kötülük tanrısı galip çıkmaktadır. Dolayısıyla insanlar, kötü olaylar için kimse iyilik tanrısını suçlamaz. Suçu kötülük tanrısına yükler.

Semavi dinler denilen ve tek Allah’ın yaratıcı olduğu İslâm inancında, Yüce Yaradan, kötülük etmez. İnsanlara zulmetmez. İnsanlar birbirine zulmeder. Peki, o zaman neden kötülük olmaktadır? Bu konudaki düşüncelerimizi bu sitede yayınladığımız “Metafizik Kötülük Üzerine”, “İslâm’da Kötülük Konusu” ve “İslâm’da Salah-Aslah, (yani iyi-daha iyi) Konusu Üzerine” başlıklı makalelerimizde ifade ettik. Bu yazımızda, İslâm anlayışında ahlâki kötülüklerin tetikleyicisi olan şeytan konusunu irdelemeye çalışacağız.

Şeytan ya da iblis, aslında meleklerden bir gurubun adıdır. İnsanın yaratılışı sırasında, insanı kıskandığı için ona boyun eğmek istememiştir. Kendisinin yaratılışını insandan üstün gördüğünden kibirli davranmış ve insana yardım etmeyi reddetmiştir. Bu hususta Kur’an’da çeşitli surelerde bilgi verilir. Biz, Araf Suresindeki bilgi daha kapsayıcı olduğundan, aşağıya onları aldık.

7Araf Suresi 10: “Doğrusu Biz sizi yeryüzünde, yerleştirdik, orada size geçimlikler verdik; ne kadar da az şükrediyorsunuz!”

11: ‘Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin (saygı gösterin)” dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı.’

12: (Allah) buyurdu: “Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?” (İblis): “Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın”.

13: (Allah) buyurdu: “Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın.”

7.14.(İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”

15: (Allah) buyurdu: “Haydi sen süre verilmişlerdensin.”

16: “Öyleyse, dedi, beni azgınlığa mahkûm etmene karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”

17: “Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın.”

18: (Allah) buyurdu: “Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki, onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım.”

19: (Sonra Allah, Âdem’e hitap etti): “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yiyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

20: Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, iblis onlara fısıldadı: “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti.” dedi.

21: Ve onlara: “Elbette ben size öğüt verenlerdenim.” diye de yemin etti.

22: Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: “Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?”

23: Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!”

24:(Allah) buyurdu: “Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir.”

25: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!” dedi.

Benzer ifade Hicr Suresi 28-42inci ayetlerinde de vardır. Gerek Araf gerekse Hicr Suresinin ilgili ayetlerinden anlaşıldığına göre, Yüce Yaradan, insanlara özgürlük tanıdığı gibi, aslında bir melek olan şeytana da özgürlük tanıyor. Şeytanı uyararak, aldığı kararın yanlış olduğunu ve neden böyle düşündüğünü soruyor. Şeytan da, kendisinin yaratılış maddesinin insanınkine göre daha üstün olduğunu düşündüğünden, kendinden daha düşük gördüğü insana saygı göstermek istemiyor. Nitekim İsra Suresinin aşağıdaki ayetleri de bu durumu teyit ediyor.

17 İsra Suresi 61: (Yine unutma ki) Bir vakit meleklere: “Âdem’e secde edin” demiştik. İblis’ten başka hepsi secde ettiler. O ise: “Ben bir çamurdan yarattığın kimseye mi secde ederim?” demişti.

62: (Yine İblis) dedi ki: “Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım.”

Sonraki ayetlere geçmeden, burada, şeytanın yaptığına benzer bir talebin, bizden yapıldığını düşünelim. Çocuklarımızın arasında veya şirketimizin çalışanları arasında böyle bir durum olduğunu varsayalım. Bizim bazı kişileri öne çıkararak, diğerlerinden, bu şahıslara biat etmelerini istediğimizi düşünelim. Kendisinden daha üstün tuttuğumuz veya daha yüksek maaş verdiğimiz bir insandan daha kabiliyetli olduğunu ispat edeceğini söyleyen ve bizden hiçbir şey istemeyip, sadece süre isteyen birisine ne cevap vermeliydik? Kendisinin daha kabiliyetli olduğunu iddia eden insan, normal hayatını sürdürürken, biz ondan, başkasına secde etmesini isteyerek, hayatının akışının değişmesine sebep olmuştuk. Konumunu zora soktuğumuz kişiye istediği fırsatı vermemeli miydik? Biz cevabımızı düşüne duralım, Yüce Yaradan şöyle cevap veriyor.

17 İsra Surasi 63: Allah buyurdu ki: “Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir, hem de mükemmel bir ceza. “

64: “Onlardan gücünün yettiğini yerinden oynat. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygarayı bas! Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol! Ve onlara vaatlerde bulun.” Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.

65: Doğrusu benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.

Şeytana izin veren Allah, meleklerden daha çok değer verdiğini gösterdiği insanları uyarmaya başlıyor. ilk önce, Âdem peygamberi uyarıyor. “Şeytan senin düşmanındır, ona uyma” diye ikaz ediyor. Sonrasında sık sık peygamberler göndererek, insanları şeytana karşı uyarmayı sürdürüyor. Enam Suresi 12inci ayette: “…O, rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır…” denilmesi de, Yüce Yaradan’ın insanlara rahmet etmeyi, onları şeytanın aldatmasına karşı uyarmayı Kendine bir görev addettiğini gösteriyor. Nitekim Kur’an’da böyle uyarıcı ayetlere çokça rastlamaktayız. Yazımız için seçtiklerimizden bazıları aşağıdadır.

2 Bakara Suresi 168: Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size belli bir düşmandır.

268: Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor. Allah’ın lütfu geniştir. O her şeyi bilendir.

4 Nisa Suresi 76: İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.

83: Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Hâlbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız.

Son verdiğimiz örnek olan Nisa Suresi 83üncü ayetin sonunda “Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız.” denilmesi de, Yüce Yaradan’ın yardımının önemini göstermektedir. Nitekim peygamberlerin gönderildiği dönemler, şeytanın hilelerine kanan insanların çoğaldığı devirlerdir.

Allah’ın kelâmı olan Kur’an ayetlerinden, şeytan konusunda anladıklarımızı şöyle toparlayabiliriz. Yüce Yaradan, insanları yaratınca meleklerden, onlara saygı göstermelerini ve desteklemelerini istemiştir. Şeytan dışında kalan bütün melekler emre uymuşlar ve insana secde etmişlerdir. Şeytan ise, kendisinin insana göre çok daha değerli bir maddeden yaratıldığını düşünerek, kendinden daha kabiliyetsiz olduğuna inandığı insana biat etmek istememiştir. Bu davranışının Allah’ın yüceliğini inkâr etmek olduğunu düşünen Yüce Yaradan, şeytanı kibirli davranışından dolayı cezalandırmak istemiştir. Huzurundan kovmuştur.

Kendisinin haksız yere kovulduğunu düşünen şeytan, kendi kabiliyetini ispat edebilmek için, Allah’tan insanların diriltilecekleri kıyamet gününe kadar süre istemiştir. Bu talep üzerine Yüce Yaradan, yarattıklarına zulmetmediğini, adaletin simgesi olduğunu göstermek için, şeytanın isteğini kabul etmiştir.

Şeytana istediği özgürlüğü ve kendisini ispat imkânını veren Allah, şeytanın hilelerine karşı insanları korumak için harekete geçmiştir. Hz. Âdem’den başlayarak sürekli uyarmıştır. Eğer, Yüce Yaradan, insanları sadece uyarmakla kalmayarak, onları şeytana karşı doğrudan koruması altına almış olsaydı, şeytana verdiği sözden caymış duruma düşerdi. Adaletsiz bir davranış sergilemiş olurdu. Ayrıca İsra Suresi 63üncü ayette verdiği şu sözü de tutmamış olurdu: Allah buyurdu ki: “Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir, hem de mükemmel bir ceza. “

Bu sebeple, Yüce Yaradan, her kavme peygamber göndererek insanları şeytanın hilelerine karşı uyarmıştır. Gönderdiği peygamber sayısı, Kur’an’da bahsedilenler kadar değildir. Bu konuda sayı verilemez. Fakat din âlimlerinin üzerinde mutabık kaldıkları sayı 124.000 civarıdır. Peygamberlerinin haricinde, peygamberlerinden çok daha fazla sayıda, ihlaslı kulları da yaşamıştır. Bu kullarının da insanlara yol göstericilik yaptıklarını düşünürsek, Yüce Yaradan, neredeyse hiç boşluk bırakmadan insanları uyarmıştır.

Görülüyor ki Yüce Yaradan, hem şeytana karşı, hem diğer meleklere karşı hem de insanlara karşı adil davranmıştır. Melekler, Allah’ın sözünü tuttukları için, onları şeytandan ayrı tutmuştur. Şeytanın istediği makul talebini de, yerine getirmiştir. Ama daha başlangıçta, bundan sonra yapacakları karşısında cezalandırılacağını, sonunun cehennem olacağını şeytana karşı beyan etmiştir. Şeytana uyacak olan insanları da cehenneme yollayacağını ifade etmiştir. Şeytan, kendisine yapılan bu uyarı karşısında yanlış yaptığını görüp özür dilemek yerine iddiasını sürdürmüştür.

Dolayısıyla Yüce Yaradan, adilliğinin gereğini yapmaktadır. Şeytana karşı adil davranırken, meleklerden biat etmelerini isteyecek kadar severek yarattığı insanların ise, zarar görmelerini engellemek için, onları sürekli uyarmaktadır. Hz. Âdem’in şeytana kanmasının hatasını bizlere çektirmemektedir.

Ancak, diğer taraftan, insanlara akıl, vicdan ve irade verdikten sonra onları özgür bıraktığından, her insanın kendi kararını kendisinin vermesi gerekmektedir. Sadece uyarmakla yetinmeyerek, insanları tamamen koruması altına alması, çelişkili bir davranış olurdu. Hem şeytanlara hem de insanlara özgürlük verdikten, yani, oyunun kurallarını adil bir şekilde belirledikten sonra, oyun sırasında kural değiştirmiş duruma düşülmüş olunurdu.

Allah’ım, Senin bize verdiğin akıl, vicdan ve iradeyi, salih ameller işlemek yönünde kullanabilmemiz için de, bizlere yardımcı ol.

Allah’ım, Nisa Suresi 76 da bahsettiğin gibi, şeytanın taraftarlarına karşı yaptığımız savaşlarda da bizlere yardımcı ol.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE, Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.