İSLÂM VE CAHİLLİK

İSLÂM’A GÖRE CAHİL İNSAN KİMDİR?

 

Bu konuda çok çeşitli tanımlar vardır. Her tanımın da bir temeli vardır. “Tarihin Aydınlattığı Gelecek” kitabımın sunuş bölümünde cahil insanı şöyle tarif etmiştim. “Cahil, kendisinde bilgi eksikliği bulunmadığını zanneden insandır. Dolayısıyla öğrenme ihtiyacı duymaz ve kendisini geliştiremez. Cahil kalır.”

Biz bu yazımızda, İslâm açısından cahilin ne anlama geldiğini araştıracağız.

Hud Suresi 46: Allah: “Ey Nuh! O (Nuh’un oğlunu kastediyor) kesinlikle senin ehlin (ailen)’den değildir. Çünkü o salih olmayan bir amelin sahibidir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım.”

Ayetten anlaşılan cahil tanımı bizim yaptığımız tanıma benziyor. Ayet, “hakkında bilgisi olmayan bir şeyi istemeyi ve iddia etmeyi” cahillik olarak niteliyor. Ayrıca Hz. Nuh’u cahil olmaktan sakındırarak, ona olan lütfundan bahsediyor. Demek ki bizleri cahil olmaktan sakındıran şey, bilgidir.

Yüce Yaradan bu ayetinde, peygamberinin bilemeyeceği şeyleri ona açıklayarak Hz. Nuh’u bilgilendiriyor. Hatasını yani cahilliğini hemen kavrayan Nuh peygamber, bir ayet sonrasında Allah’tan bilmediği şeyleri istemiş olduğu için af diliyor. Yüce Yaradan da, peygamberini her yönden desteklemeye devam ediyor.

Kur’an, Allah’ın desteğini bizzat yaşamalarına rağmen, halen cahiller gibi davranan insanlar ve guruplardan da örnekler verir.

Araf Suresi 138: “Ve İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık? Derken bir kavme vardılar ki, onlar, kendilerine mahsus bir takım putlara tapıyorlardı. Dediler ki; Ey Musa! Onların tanrıları gibi, sen de bize bir tanrı yap! Musa da onlara dedi ki: Siz gerçekten cahillik eden bir kavimsiniz.”

Ayet, Allah’a göre sıradan bir iş olan, ama insanlara göre mucize olan bir konudan örnek veriyor. Mucizevi bir şekilde kendileri denizi geçerken, onları kovalayan Firavun ve askerlerinin boğulmasıyla kurtulan insanların, olaydan kısa bir süre sonra bu durumlarını nasıl unuttuklarını anlatıyor.

Kendilerine mucizevi iyilikleri yapan Yüce Yaradan’ı unutmayı, cahillik olarak niteliyor. Ayete göre cahiller, kendilerine yapılan iyiliklerden anlamayan kişilerdir.

 Araf Suresi 199: “Sen yine de affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” Bu ayetin bazı tercümeleri cahiller kelimesi yerine “kendini bilmezler” sözcüğünü kullanıyor. Çünkü ayetin öncesinde, doğru yolu göstermek istenmesine rağmen hiç anlamamazlıktan gelen insanlardan bahsediliyor.

Ayet peygambere hitaben, böyle iyilikten anlamayan bu insanları yine de affetmesi, ama onlara iyiliği emretmeye devam etmesi öğütleniyor. Halen anlamayarak cahilliklerinden taviz vermeyenlerden de yüz çevirmesi isteniliyor. Çünkü bu insanların cahil diye nitelendirilmelerinin sebebi, dünya nimetleri için ahiretlerini satmış olmalarıdır.

Diğer taraftan geçmişte bilgisizliğinden dolayı hatalı işler yapanları, kendilerini düzelttikleri takdirde affedeceğinin sinyallerini veriyor.

Nahl Suresi 119: “Sonra şüphe yok ki Rabbin, bir cahillikle günah işleyip ardından tövbe eden ve durumunu düzelten kimseleri bağışlar. Şüphesiz ki Rabbin, bu tövbeden sonra Gafurdur, Rahîmdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.)”

Ayet cahilliği, bilgisizlik olarak görüyor. Bilgisiz insan nefsine yenilerek menfaati doğrultusunda iş yapabilir. Fakat hatasını anlar, konuyu araştırır ve gerçekleri görerek Yüce Yaradan’a tövbe ederek durumunu düzeltirse bağışlanır.

Allah aşağıdaki ayetinde, Kendisinin uyarıların ve koyduğu kuralların bilinmediği dönemleri cahillik dönemi olarak niteliyor.

Maide Suresi 50: “Yoksa cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesinlikle bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?”

Ayete göre, cahil olmayan ve bilen bir toplum, en güzel hükmün Allah’ın olduğunu bilendir. O halde cahillikten kurtulmak için, Allah’ın hükümleri hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmamız gerekir. En iyi bilgiyi de, değişmeyen tek kutsal kaynak olan Kur’an’da bulabiliriz.

Kur’an’ı okuyunca bilgi sahibi olabilmemiz için, anlamını bileceğimiz dilde okumamız gerekir. Bazen ayetlerin tercümelerinde ve yorumlarda insan hataları olabilir. Biz hatamızı en aza indirebilmemiz için, tereddüte düştüğümüz hususlarda Kur’an’ın bütününde anlatılmak istenilenleri dikkate almalıyız.

Böyle yaparsak; bilgi sahibi olmadan, iyice araştırmadan karar vermeyiz, istişare etmeden kararlarımızı uygulamayız, Kur’an’ın sadece bir ayetini kendi yargılarımız doğrultusunda yorumlayıp kendi kendimize fetva vermeyiz. Eğer böyle yapmazsak, maazallah, aslında inkâr edenler için söylenmiş olan aşağıdaki ayetlerin muhatabı olabiliriz. Şuursuz olarak nitelenen cahiller arasına katılırız.

Zariyat Suresi 10: “Kahrolsun (o fikir adına) kendi tahminlerini ileri sürenler!”

11: “Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.”

Allah’ım, dünya için ahiretini satanlardan olmaktan, iyice araştırmadan ve bilgi sahibi olmadan, Senin hükmündür diye hareket etmekten Sana sığınırım.

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.