HAYIR İŞLERİNİN ÖNEMİ

HAYIR İŞLERİNİN ÖNEMİ

 

Hayır işlerinin, yani yardımlaşmanın, iyiliğin önemini daha net anlayabilmek için, Yüce Yaradan’ın ifadelerinden daha uygun bir yöntem olduğunu düşünmüyoruz. Bu nedenle, konuyu tamamen, tek olan Tanrı’nın sözlerinin ışığında irdelemeye çalışacağız.

Bakara Suresi 2/148: “Herkesin yöneleceği bir yönü vardır, o halde haydin, hep hayırlara koşun, yarışın. Her nerede olsanız Allah sizi toplar, bir araya getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.”

Yukarıdaki ayet, bütün insanlara hitap ediyor. Ayetin ifadeleri de gayet anlaşılır bir şekilde nettir. Herkesin yöneleceği bir yönünün olduğunu söylüyor. Yani, insanların inançlarının farklı olduğunu vurguluyor. İnançların farklı olmasının Yüce Yaradan nezdinde bir öneminin olmadığı, asıl önemli olanın hayır işleri işlemek olduğunu, ayetin devamındaki ifadeler net bir şekilde anlatıyor.

Demek ki, inançların çeşitli ve birbirinden değişik olması, bizlerin hayır işleri yapmamıza engel değildir. Bunun böyle olduğunu, ayetin, inançları farklı olan insanların hepsini hayır işlerine koşmaya çağırmasından anlıyoruz.

Ayetin devamındaki vaat ise çok daha ilginçtir. Eğer bizler, hayır işleri yapmaya koşarsak, nerede olursak olalım ve hangi inanca sahip olursak olalım, fark etmiyor. Yüce yaradan, bizleri bir araya getireceğini vaat ediyor. Bizlere böylesine güzel bir müjde veriyor.

Allah’ın vaadi, en gerçek vaattir. Çoğumuz, bu gerçeği hayatımız süresince bizzat yaşayarak görmüşüzdür. Yeter ki, yaşadıklarımıza o gözle bakmış olalım. Yeter ki, bizler, iyiliklere ve güzelliklere ulaşmak için çaba sarf edelim. Böyle davranırsak, Yüce Yaradan, bizleri dünyanın farklı uçlarında da olsak bir araya getirebilir. Bizler hayır işlerine koştukça, çok farklı inançlarda olsak bile, aynı hayır işinde bizleri birlikte hareket ettirebilir. Bizler, insanlığın güzel geleceğini düşünerek hareket ettikçe, birbirimize düşman bile olsak, kalplerimizi birbirine ısındırabilir.

Yüce Yaradan’ın, birbirinden çok farklı yapıda olan insanların kalplerini birbirine ısındırdığını, aşağıdaki ayetinden anlıyoruz.

 Ali İmran Suresi 3/103: “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.”

Tanrı’nın ipinin ne olduğunu çok kısa olarak ifade eden çok sayıda ayet vardır. Bunlardan ikisi, Bakara Suresinin aşağıdaki ayetleridir:

82inci ayet: “İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.”

112inci ayet: “Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah’a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller.”

Ali İmran Suresinin 103üncü ayetinde, birbirlerine düşman olan insanların bile kalplerini birleştirenin, Yüce Yaradan olduğu vurgulanıyor. Ayette, bu insanların kalplerini birbirine ısındırarak, hepsini, ateş çukurunun kenarından çekip kurtardığını da ifade ediyor.

Acaba, bizler de kalplerimizi birbirine ısındırabilir miyiz? Bu sorunun cevabını, aşağıdaki ayetiyle, Yüce Yaradan, net bir ifadeyle veriyor.

Enfal Suresi 8/63: “Müminlerin kalplerini birbirlerine O ısındırdı. Yoksa yeryüzünde ne varsa sen hepsini harcasaydın yine de onların kalplerini (böylesine) ısındıramazdın. Lâkin Allah, kalplerini kaynaştırdı. Muhakkak ki, O azizdir, hâkimdir.”

Bu ayetteki hitap, son peygamberi olan Hz. Muhammed’e yöneliktir. Demek ki, peygamberi bile, birbirine düşman olan insanların kalplerini birbirine ısındıramaz. Isındırmak için, dünyanın hazinelerini harcasaydı bile, bu ısınma, kalpten gelen bir şekilde olmazdı. Yüce Yaradan’ın peygamberinin yapamadığını bizim yapmamız mümkün değildir.

Eğer, hayatımızın bazı kesitlerini bu gözle irdelersek, Yüce Yaradan’ın yukarıdaki ayette bahsettiklerini bizzat yaşadığımızı anlarız. Yaşadıklarımızı film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçirdiğimizde, göreceğiz ki, Yüce Yaradan’ın bize olan lütfu, bizim hayır işlerine yönelmemizle başlamış. Bizim yaptığımız, sadece çevremizde olanları sorgulayıp, hayır işlerinin önemini anlamamız olmuş. Gerisini Yüce Yaradan oluşturmuş.

Biz güzel düşündükçe, tek olan Tanrı da, bizleri koruma altına almış. Bizleri ateş çukurunun tam kenarından çekip çıkarmış. Bizleri sadece ateş çukuruna düşmekten kurtarmakla kalmamış. Bizleri dünyanın neresinde olursak olalım bir araya toplamış. Bizlerin birlikte çalışmamızı, birlikte mücadele vermemizi sağlamış.

Yüce Yaradan, bizlerin, hayır işleri yaparak attığımız küçük bir adıma karşılık, bizlere gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını düşündüğümüz güzellikleri yaşatmış. Bakara Suresinin 82 ve 112inci ayetlerinden anladığımız kadarıyla, Yüce Yaradan’ın bize olan nimetleri, sadece bunlarla da sınırlı kalmayacak. Eğer bizler, hayır işlerine koşmaya devam edersek, insanlığın güzel geleceği için birlikte mücadelemizi kalpten gelen bir inançla sürdürürsek, bizleri Cennetine alacağının müjdesini de veriyor.

Tek olan Tanrı, bu müjdesini verirken, bizlerin inanç farklılıklarımızı önemsemiyor. Hangi yöne yöneldiğimizi mühimsemiyor. Bakara Suresinin 82inci ayetinde çok kısa bir ifadeyle bize yol gösteriyor. Yapmamız gereken tek şeyin, tek olan Tanrı’ya iman etmek ve salih ameller, yani güzel işler işlemek olduğunu, net bir şekilde vurguluyor.

Allah’ım, Senin rızanı kazanabilmek için, hayır işlerinde kalpten gelen bir inançla yarışabileceğimiz, kötülüklere karşı cesaretle mücadele edebileceğimiz irade gücü ver, zihin açıklığı ver, cesaret ver, mücadele azmi ver.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.