AKIL VE DÜŞÜNCE

KUR’AN DA ÇOK GEÇEN SÖZLER: “HİÇ AKIL ERDİRMEZ MİSİNİZ?” VE “HİÇ DÜŞÜNMEZ MİSİNİZ?”

(Not: Bu yazı Mart 2014 tarihinde yayınlanmıştı. Silindiğinden aynen konuldu)

Allah, akıl vermediklerini sorumlu tutmuyor. Fakat akıl verdiklerinin de, akıllarını kullanmamaları ve düşünmemelerine kızıyor.

Kur’an’da akıllı olun demiyor. Akıl erdirin diyor. Akıl erdirmek, sadece incelemek değildir. Çevremizde var olanları ve olayları irdelemektir. Yani birşeyin; neden, niçin, nasıl olduğunu sorgulamak ve karşılaştırma yapmaktır. Hem bakmak hem görmektir. Kur’an’ın bazı ayetlerinde “Kendileri bir bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı? Göğe; nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup kuruldu? Yere; nasıl yayılıp döşendi?” diyerek bizlere yol gösteriyor.

Kur’an’da bu şekilde “bakmıyorlar mı?”, “görmüyorlar mı?” şeklinde başlayıp en küçük yaratıktan yıldızlara kadar örnekler verilir. İnsanlardan akıl erdirmeleri istenir.

Bazı ayetlerin sonunda “hiç düşünmez misiniz?” diye sorulur. Zumer Suresi 9. Ayette Allah, “….hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diyerek bilmek için gayret sarf edenler övülür.

Fakat ayetin sonunda “….ancak temiz akıllılar anlar” veya “…..ancak özü temiz olanlar düşünür” denilir.

Demek ki, akıl etmek ile düşünmek arasında fark var. İnsanlarda aklın merkezi ile düşüncenin merkezi farklı yerlerdir. Akıl genel anlamda, bilimsel bakışı tanımlar. Sorgulayan, araştıran, irdeleyen, karşılaştıran bir anlayışı temsil eder. Yani beynin faaliyetlerinin bütünüdür. Beyin daha çok bedenin isteklerine ayarlıdır.

Düşünce ise farklıdır. Bir insana “düşüncesiz” denildiğinde onun “akılsız” olduğu anlamı çıkmaz. Fatır Suresi 38. Ayet: “Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını (geleceğini) bilendir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (gönüllerde ve/veya kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.”

O halde özü temiz olmak ile kalbi temiz olmak aynı şey. Kalbi temiz olmayanlar düşünemiyorlar. Düşünemedikleri için görmüyorlar. Görmedikleri için akıllarını kullanamıyorlar. Demek ki, düşüncenin merkezi, kalptir.

Kant gibi bazı filozoflara göre ise, düşüncenin temeli ve merkezi “şuur”dur. Veya aynı filozofların yaptıkları diğer bir tasnifle “estetik akıl”dır. Bu filozoflar diğer aklı da, “pozitif akıl” olarak nitelerler. Fakat Kur’an’daki anlatımlar değerlendirilince, Kant gibi filozofların yaptıkları bu tasnif, insan denilen karmaşık yapıyı açıklamaya yetmemektedir.

Daha önceki bir yazımızda belirttiğimiz gibi, Semerkant’lı Türk Maturidi (öl. 944), imanın ilk şartını “kalple tasdik” olarak açıklar. “Ameli olmayan insan, eğer kalben tasdik etmişse iman etmiş sayılır” der. İyi işler yapmaması onu dinden çıkarmaz, sadece günahkâr olur diye açıklar. İyi amel yapabilmek için aklımıza, irademiz ile hâkim olmak gerekir. İradenin kaynağı ise, sadece akli ilimler olduğunda, çok az insan hakikate ulaşabilir. Çünkü insan nefsinin istekleri güçlüdür.

Sıradan bir insanın iradesine hâkim olabilmesi için, nakli ilimlerle desteklenmesi gerekir. Çünkü asıl olan, bir kişinin toplum içerisindeki davranışlarının yani görüntünün güzelliği değildir. Hiçbir insanın görmediği ortamlarda yaptıklarının ve aldığı kararların güzelliği önemlidir. Nakli ilimlerin (dini bilgiler) insandaki merkezi, kalptir. İşte bu sebeple kalbi temiz olmayan, aklına hükmedemez. Dolayısıyla akıl, nefsin hâkimiyetine girer. Güzel düşünemez.

Buradan anlaşılan, kalbimizi temiz tutmaya çalışmamız gerektiğidir. Kalbin temiz olabilmesi için, dilimizle değil, kalbimizle inanmamız gerekiyor. Hayatımızda bütün işlerde başarı da, o işe bütün kalbimizle inanmaktan geçer.

Allah’ım, insanların hidayete erebilmeleri için iradelerine güç ver, onlara senin gönderdiğin ayetleri anlayabilmeleri için anlayış ihsan eyle.

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.