ZEKÂT VE İNFAK SADECE MAL DAĞITIMI MIDIR?

ZEKÂT VE İNFAK SADECE MAL DAĞITIMI MIDIR?

 

Mülk sözcüğü, sahip olunan ve tasarruf hakkı bulunan şey anlamındadır. Genel anlamda hükümranlık hakkıdır. Demek ki mülk kavramı sadece sahip olunan mal değildir. Bu konuda Kur’an ayetlerine bakarsak, orada da mülk kavramından yalnızca mal olarak bahsedilmediğini görürüz.

Kur’an’da, mülk kelimesinin, sahip olunan maddi şeyler olduğu intibaını veren ayet Yasin Suresi 47inci ayettir: Onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın” dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: “Allah’ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?” dediler.

Ayette verilen rızıktan bahsedilmesi, dağıtılacak şeylerin rızıkla bağlantılı varlıklar olduğu anlamını işaret etmektedir. Bunlar, insanın geçimiyle ilgili maddi varlıklardır. Genel anlamda yiyecek ve giyecek gibi eşyalardır.

Kur’an’da konumuzla dolaylı bağlantılı bir sure, Duha Suresidir. Sure, peygamber efendimize hitap etmektedir.

  1. Öyleyse sakın yetimi ezme!
  2. Sakın isteyeni azarlama!
  3. Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.

Ayetteki “yetimi ezme” ifadesi, yetimi hem maddeten hem de manen ezmeyin çağrısıdır. Onuncu ayetteki isteyeni azarlama tavsiyesi, yine sadece mal olarak isteyenle ilgili değildir. Bilgilenmek için soran kişileri de kapsamaktadır. Son ayette “Rabbinin nimetini anlatması” istenilmektedir. Yani sahip olduğu, bildiği şeyleri başkalarıyla paylaşması istenilmektedir.

Kur’an, peygamberlerinin insanları bilgilendirirken ücret istemediklerini, defalarca ifade eder. Demek ki, Allah’ın buyurdukları hakkında, bildiğimizi insanlarla paylaşmak için ücret almak yanlıştır.

Aşağıdaki ayet, bize infak yani kısaca paylaşma konusunda fikir vermektedir:

2 Bakara 267: “Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamayacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hem de layık olandır.”

Ayet, ürettiklerimizden ve üreterek kazandıklarımızdan vermemizi istemektedir. Bilindiği gibi, günümüzde üç çeşit üretim vardır. İnsanlar meşru olan kazançlarını, bu yollarla sağlarlar. Bunlar; mal, hizmet, bilgi üretimidir.

Gerek Duha Suresindeki anlatımlara, gerek Bakara 267inci ayetin ifadesine, gerekse peygamberlerin insanları irşat ederken ücret istememelerine bakıldığında, bu üç üretim de, kişinin sahip olduğu mülktür. Dolayısıyla bunların üçüyle de zekât verilebilir, infak edilebilir.

Nitekim insanların sıkıntılı anlarında, dostlarının manevi destekleri, onların derdiyle hemhal olmaları, yardımlarına koşmaları, infak olur. Bu yardımlar, sadece, ücretsiz olarak onların işinin bir kısmını yapmak, onlarla sohbet ederek psikolog gibi rahatlatmak gibi şeyler olabilir. Veya Yüce Yaradan’ın tavsiyelerini hatırlatarak, kendilerini toparlamalarını sağlamak da bir nevi infaktır.

Yaptıkları işlerle ilgili olarak özel teknik bilgi sahibi olan bir kişinin,  birlikte çalıştığı insanlardan bilgisini saklamayarak ve ücret talep etmeden paylaşması, daha net olarak infaktır. Hattâ bazen, maddi yardımdan daha efdaldir.

Bir insanın kendi sahip olduğu uzuvlarından birisini, bir başkasının faydalanması için ona vermesi de bir infaktır. Hattâ daha güzel bir infaktır.

Görüldüğü gibi, zekât ve infak konusunda, esas olan sadece mal değildir. Kişinin sahip olduğu bütün mülklerdir. Yani, malıdır, bilgisidir, elinden gelebilen hizmettir. Hattâ, kendisine Yüce Yaradan’ın verdiği vücudunun bazı organlarıdır. Organların bağışlanmasında temel şart, kendi vücudunun sağlığını tehlikeye atmamaktır. Çünkü bedenimiz bize Allah’ın emanetidir. Bize bedavaya kiralamıştır. Kullanırken sorumluluğumuz vardır.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE, Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.