TARİHİ ANLAMA VE ANLATMA

TARİHÇİLİK VE TARİHİ İRDELEMENİN YÖNTEMLERİ 1

Genel bir tanım olarak tarih; dünü anlatır, bugünü açıklar, yarını aydınlatır. Tarihin geleneksel amacı, yaşamı bütün yönleriyle öğretmektir. Yoksa tarih yazımı, kuru ve soyut çalışmalar değildir.

Tarihi anlatımdan ne anlamamız konusunda bize örneklik yapan –bilinen- en eski tarihçi Thukydides’tir. “Eserim, şu an yaşayanların beğenilerine hitap etmek için bir yazı parçası olmayıp, ilelebet payidar kalmak üzere kaleme alınmıştır” diyen yazarın, M.Ö 431 de Helen ülkesinde başlayan Peloponnesos savaşlarını anlatımı, günümüzde pek çok tarihçiye rehberlik yapmıştır. Onun anlatımından esinlenerek I. Dünya Savaşının başlama sebepleriyle benzerlik gösterdiği kanaatine varılmıştır.

Eski Yunanistan’daki bu savaş, diğerlerine uzak kuzey bölgedeki en küçük ve yeni bağımsız olmuş devletçik olan Epidamnus’taki, demokratlar ve oligarklar arasındaki iç mücadele sebebiyle başlamıştır. Sonrasında bütün Yunanistan’a yayılmıştır. Savaş, beklenilenden uzun sürmüş ve sonuçları açısından geri dönülemez değişikliklere sebep olmuştur.

Yunan yarımadasında iki büyük güç, Atina ve Sparta idi. Bu iki devlet, M.Ö. 480’de Perslere karşı birlikte savaşmışlar ve yenmişlerdi. Bölgedeki diğer iki güç olan Korfu ve Korinthos ise, göreceli olarak daha zayıf idiler. Epidamnus’taki iç savaşa önce bu iki güç bulaştı. Sonrasında bunlar, Atinalıları ve Spartalıları savaşmaya ikna ettiler.

Thukydides’e göre bu iki büyük gücün İkna edilmesinin arkasında yatan sebep, “savaşın kaçınılmaz olduğuna” olan inançtı. Savaşın kaçınılmaz olmasının düşünülmesinin sebebi ise, Atina veya Sparta’dan birisinin Korfu ya da Korinthos ile ittifak yapmasının, ittifak yapanı güçlendireceği anlayışıdır. Atina ve Sparta bu konuda birbirlerine güven duymadıklarından, Korfu ve Korinthos’un ittifak çağrılarına istemeyerek olumlu cevap verdiler.

Atina’nın başındaki Perikles’in fikirleri de, Atina’nın savaş kararı almasında etkili oldu. Perikles, Atinalılara  “Biz bir imparatorluğuz. Bir defa imparatorluk olduktan sonra konumumuzu koruyabilmek için, büyük riskler almaktan başka yapabileceğimiz fazla bir şey yok” diyerek onları ikna etti. Hâlbuki demokrat Atinalılar farklı düşünüyorlardı. Hattâ bunlar Spartalılara, “Bir savaş ne kadar uzarsa, bu dönemde oluşacak tesadüflerin savaş üzerindeki etkisi büyük olur” diyerek, onları savaştan vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Buna rağmen Atinalılar, kaçınılmaz olarak telâkki ettikleri savaş kararı aldı.

Thukydides’in bu anlatımları, bütün tarihçiler için dikkate alınması gereken irdelemelerdir. Bazı tarihçiler, yazarın “savaşın kaçınılmaz olduğundan” dolayı çıktığını söylemesini eleştirebilirler. Bunu insanların doğası konusunda karamsar bir görüş olarak görebilirler. Ama Atinalıların ve Spartalıların yaşadığı güvenlik ikilemi her zaman var olmuştur. Sadece devletler arsında değil, kişiler ve guruplar arasında da görülmüştür. Çünkü Yüce Yaradan, insanların yapısını değiştirmemiştir.

Burada esas olan, tarihi olayları anlatırken Thukydides’in kullandığı irdeleme yöntemidir. Zaten kendisini bugünlere kadar taşıyan da budur. Ancak tarihçilerin çoğunun bu irdeleme yöntemlerini kullanmadığı açıktır.

Bu konuda Amerikalı tarihçi J. Franklin Jameson’ın Aralık 1912’deki “… Çalışma odamızın penceresinden dışarı bakıp, tarihi, uzman meslektaşların küçük bir loncasının bir mülkü olarak değil, milyonların meşru mirası olarak tasarlamaya razıysak…” sözleri, içine düştüğümüz durumu daha iyi anlatmaktadır.

Günümüzde, halka tarihi sevdirenler ve mümkün olduğunca öğretenler, tarihçi olmayan tarih yazarlarıdır. Çünkü bunlar tarihi, kuru ve sıkıcı anlatımlardan kurtararak aktüel hale getirirler.

Dünya için ortak bir gelecek aramak istiyorsak, geçmişe bakışımızın yöntemini değiştirmeliyiz. Bu bakış açısını mümkün olduğu kadar ortak hale getirmeliyiz. Bu konularda ve tarihi irdeleme yöntemlerinde yapılması gerekenler hususunu bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.