ŞAHSİYETLİ İNSAN VE YETİŞTİRİLMESİ
İnsanlığın ortak hedefi, şahsiyetli insan sayısını artırmak olmalıdır. Çünkü şahsiyetli insanların etkili olmadığı guruplar ve toplumlar, yaşayan bir ölü gibidirler. Hâlbuki şahsiyetli insanlar için “kendi şahsiyetlerine olan saygılarını kaybetmek” ölümden beterdir.
İnsanları yetiştirirken duyulan bu ihtiyaç, günümüz dünyasında çok daha acildir. Küreselleşen dünyamızda kitle iletişim ve ulaşım araçlarındaki hız, her geçen gün artmaktadır. Bu durum, dünyanın bir tarafındaki olan bir olayın, süratle başka bölgeleri etkilemesine vesile olmaktadır. Böylece olayların akışını hızlandırmaktadır.
Dünyadaki olayların süratli akışı, yöneticilere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumlulukların altından kalkılabilmesi, şahsiyetli insan sayısının artmasıyla doğru orantılıdır.
Şahsiyetli insan, “içinde bulunduğu gurup veya toplum benim için neler yapmalı” diye düşünmez. “Ben gurubum ve toplum için neler yapmalıyım” diye düşünür. Böylece sorumluluk altına girer. Kendi kendine durumdan vazife çıkarır. Sonuçta da çözüm üretir.
Bir insanın şahsiyetli olup olmadığı, elbette nutuklarından anlaşılmaz. Karşıdan bakılınca dinci ile dindarı, yalancı ile dürüstü velhasıl insanları ayırmak çok zordur. Atalarımız “uzaktan davulun sesi kulağa hoş gelir” derler. Bir insanın yapısını anlayabilmek için, onun günlük yaşamını uzaktan değil, yakından incelemek gerekir.
Şahsiyetli bir insanın günlük yaşamının geçtiği yerlerde; adalet, karşılık beklemeden yardımseverlik, vefa duygusu, haysiyet eşitliği gibi anlayışlar vardır. Eğer yakından dikkatle bakıldığında bunlar yoksa atılan nutukların hiçbir önemi yoktur.
Her insan hakkında elbette Yüce Yaradan kararını ve hükmünü verecektir. Yetkili ve sorumlu mevkide bulunanlar için ise, Allah’ın haricinde, tarih de kararını verecektir. Şahsiyetli insan, Yüce Yaradan ve tarihten önce kendi vicdanında doğru kararlar vermekle yükümlü olduğunu bilir.
Esnafların piri Ahi Evran’ın “kişi vicdanını kendine gözcü yapar” dediği gibi, şahsiyetli insan da vicdanını kendine gözcü yapar. Başkalarının söylemlerine değil, vicdanının sesine kulak verir. Haklıya, mazluma ve mağdura karşı boynu kıldan incedir. Ama haksıza ve zalime karşı hidrojen bombası gibidir.
Şahsiyetli insan sayısını artırmak için, Kur’an’ın yani Yüce Yaradan’ın gösterdiği yoldan gitmek gerekir. İnsanlara önce genel çerçeve çizilmelidir. Yoksa onların kendi hür iradeleriyle hareket etmelerine fırsat verilmelidir.
Şahsiyetli insan sayısını artırmak için ayrıca, istişare kurumunun aileden başlayarak her yerde kurumlaşmasını sağlamaya çalışmak gerekir. Ancak istişareler, mutlaka bilgi temeline dayanmalıdır.
Günümüzdeki birçok toplumda şahsiyetli insanlar sıkıntı içerisindeler. Bu sıkıntı maddi sorunlar değildir. Elbette maddi açıdan sıkıntı içerisinde olanlar vardır. Fakat şahsiyetli insanlar bunları dert etmezler.
Onlarınki, olayları gördükleri halde fazla bir şey yapamamanın sıkıntısıdır. Yani ruhi sıkıntıdır. Bu sıkıntının azaltılması, dünyanın her yerindeki şahsiyetli insanların bir şekilde birbirlerine destek olmalarıyla sağlanabilir. Zaten var olan bu bağ genişletilerek, daha etkili hale getirilmelidir. Bazen, uzun süre sabırlı olmayı gerektiren bu çalışma mutlaka sonuç verir.
Unutmayalım ki, eğer zor işlere katlanamazsak, kolay işler insanları da, gurupları da, devletleri de, dünyayı da felâketlere doğru sürükler.