KAFALARIN İÇİ

KAFALARIN İÇİ DEĞİŞİRSE, DÜNYA DEĞİŞİR

 

Albert Einstein: “Ön yargıları parçalamak, atomu parçalamaktan çok daha zordur” derken kafaların içinin değişiminin zorluğunu vurgulamaktadır.

Bu sitenin sahibi ben dâhil çoğumuz, hayatımızın belli dönemlerinde olaylara ön yargılı olarak yaklaştık. Bir konu hakkında fikir beyan ederken, geniş açıdan bakamadık. Olayın ayrıntılarını dikkate almadık. Fikirlerimizi kendi ön yargılarımız doğrultusunda dile getirdik.

Ön yargı ile söylediğimiz fikrimizin kabul görmesi için de, sonradan altını doldurmaya çalıştık. Fikrimizin boş olduğu anlaşılmasın diye içini doldurmaya çalışırken, kimimiz ilmi kullandık. Kimimiz toplumda yaygın olan insan tiplerinin anlayışlarını, savunmamızın temeli yaptık.

Örneğin menfaati olmasa niye böyle yapsın dedik. Veya Mevlana Celaleddin Rumi’nin Şemsi Tebrizi ile ilişkisinin mahiyetini anlamaya çalışmadan başka manâlar yüklemeye çalıştık. Hz. Muhammed’in evliliklerinin altında başka sebepler aradık. Kimimiz ise sezgilerimiz böyle söylüyor diyerek, fikrimize destek bulmaya çalıştık.

Önemli bir bölümümüz kelimelerin peşine düştük. Kelimelerin gücü olduğunu zannettik. Kelimelere kafamızın içindeki anlamları yüklemeye gayret ettik. Biz bir konu hakkında kendi kelimelerimiz ile fikir beyan edince, o hususun gerçekte öyle olacağına inandık.

Devrim, inkılap gibi sözleri söyleyerek, her şeyi değiştirebileceğimizi zannettik. Özgürlükten bahsedince toplumda hürriyetin yerleşeceğini sandık. Demokrasi deyince, her şeyi çözeceğimizi düşündük. Hukukun üstünlüğü deyince, hukuksuz bir olay olmayacağını varsaydık.

Bazı kelimelerin anlamlarını daralttık. Sevgi deyince, Allah sevgisini ve Allah için sevmeyi unuttuk. Sevgiyi, iki insan arasındaki düşük şehvet duygusuna indirgedik. Dost deyince, Yüce Yaradan’ın Hz. İbrahim’i dost edinmesini unuttuk. Menfaat ilişkisi içerisine hapsettik.

Kelimelerin gücünün peşine düşenlerimiz, aynı zamanda sihirli formüller peşinde koştu. Şirketleri, gurupları ve ülkeleri kurtaracak sihirli formüller aradı. İnsanlık, denediği bütün sihirli formüllerden acılar çekti ve büyük kayıplar verdi.

Hâlbuki toplumların yapısı çok karmaşık idi. Bu çapraşık toplum yapısını basite indirgemeden sihirli formül üretemeyeceğimizden, asıl büyük yanlışa düştük. İnsanlar arasındaki ve toplumların arasındaki ilişkileri sadece ekonomik temele indirgedik. Çözümlerimizi bu temele göre geliştirdik.

Bazen karmaşıklığı azaltmak için sorunu bir tek kuru bir iman temeline indirgedik. Allah’a inanıyoruz dersek her şeyi çözeceğimizi, düzelteceğimizi zannettik. Yüce Yaradan’ın yarattığı kullarının yapısını en iyi bilen olacağını, bizleri, toplum düzeni kurabilmemiz için, faklı özelliklerde yarattığını dikkate almadık. Kutsal Kitapları ya değiştirdik, ya da yorumunu farklı yaptık.

Kur’an’da insanlara en çok yapılan tavsiyenin, düşünmemiz yani akıl yürütmemiz olduğunu dikkate aldığımız zaman değişimi başlatmış oluruz. Düşündükçe ve konulara Rahmani açıdan baktıkça, önce kendi kafamızın içinin değiştiğini göreceğiz. Biz değişirsek zaten dünya da değişecektir. Gücü, kelimelerde aramayıp kalbimizde arasak, sihirli formüle gerek kalmadan huzuru bulmuş oluruz.

Nurunla kalplerimizi fetheyle, gönlümüzü güzelliklere aç Allah’ım.

Şüphesiz Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.