NİFAK ÜZERİNE
Maide 52. İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.
Ayet, inananlara hem bilgi vermekte hem de tavsiyede bulunmaktadır. Fakat ayetteki “onların” ifadesiyle ne kastedildiği anlatılmamıştır. Bunu anlamak için bir önceki ayete (Maide 51) ve Bakara 62’ye birlikte bakmamızda fayda vardır. Bu iki ayet birlikte değerlendirildiğinde, yukarıdaki ayette “onların” denilerek, “Allah’a, ahiret gününe gerçekten inanmayan ve salih amel işlemeyen Yahudiler ile Hıristiyanlar kastedilmektedir.
Ayetteki bilgi, kalplerinde nifak bulunan Müslümanların halleri hakkında verilmektedir. Kalplerinde hastalık bulunan bu insanlar da, aynı kendileri gibi kalplerinde nifak bulunan Yahudi ve Hıristiyanlar gibi, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanmamaktadırlar. Dolayısıyla salih amel işlememektedirler. İşte bu yapıdaki Müslümanlar, kendileri ile benzer yapıda olan Yahudi ve Hıristiyanlar arasında yardım talebiyle ve heyecanla dolaşmaktadırlar. Kalplerinde nifak bulunan Müslümanlar, kendileri gibi nifakçı olan Yahudi ve Hıristiyanlara “başımıza bir felâket gelmesinden korkuyoruz” demektedirler.
Yüce Yaradan, inananları, kalplerinde nifak olanlara karşı uyarmaktadır. Eğer inananlar, kalplerinde hastalık olan Müslümanların hallerini görselerdi, böyle bir bilgiyi vermez ve uyarmazdı. Buna rağmen ayette, inananlara hitabederken “… diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün” denilmektedir. İnananlar gerçekleri daha önce görmüş olsalardı, ayetteki ifade, “… diyerek onların arasında koşuşup durduklarını görmektesiniz” şeklinde olurdu.
Demek ki Allah, inananlardan, olayları dikkatlice incelemelerini tavsiye ediyor. Bize söylenenlere inanmamızı değil, bizim yanımızda değillerken, onlarla birliktelerken nasıl davrandıklarını takip etmemizi istiyor. Anlaşılan o ki, kalplerinde nifak bulunan Müslümanlar, bize başka konuşuyorlar, kendileri gibi kalplerinde hastalık bulunan Yahudi ve Hıristiyanlarla başbaşa kaldıklarında farklı konuşuyorlar.
Ayetin son kısmında, Allah, kalplerinde nifak olan Müslümanlara sesleniyor: “Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.”
Ayetin son bölümü gayet açıktır. Kalplerinde hastalık bulunan Müslümanlar, Allah tarafından cezalandırılacaklar. Uğradıkları bu ceza karşısında içlerinde gizledikleri nifaktan dolayı pişman olacaklar. Duyacakları bu pişmanlığın sonucunda nasıl bir gelişme olacağını da bir sonraki ayetten öğreniyoruz.
53: İman edenler: “Sizinle beraber olduklarına dair, Allah’a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?” derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
Demek ki, kalplerinde nifak olanların bütün amelleri boşa gidecek. Kaybedenlerden olacaklar. Yaptıkları bütün iyilikler, yardımlar dâhil, bütün amellerinin boşa gitmesi, muhtemelen ahiret hayatındaki mizanda olacaktır. Fakat kaybetmelerinin nerede olacağı hususunda net bir bilgi verilmemektedir. Bu konuda daha kesin fikir sahibi olabilmek için bir sonraki ayete bakmak gerekiyor.
54: Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda cihat eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah’ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
Ayette, dinden dönenlere sesleniliyor. Fakat önceki ayetlerdeki muhataplığa ve uyarılmalara bakılınca, dinden dönmekten kalplerinde nifak olanların kastedildiği anlaşılıyor. Peki, kalplerinde nifak olanları nasıl anlayacağız. Bunu da aşağıdaki ayetten öğreniyoruz.
Tövbe 77. Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O da kalplerine, Kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.
Demek ki, Allah’a karşı verdikleri sözü tutmayanlar ve yalan söyleyenler, Bizzat Yüce Yaradan tarafından cezalandırılıyorlar. Allah, böylelerinin kalplerine nifak duygusunu yerleştiriyor. Bu nifak duygusu, ahiret gününe kadar sürüyor.
Bu durumda kalplerinde hastalık olanların tek yapacakları, derhal, Allah’a verdikleri sözü tutmaları ve yalan söylemekten vazgeçmeleridir. Yoksa kalpleri mühürlenir. Eğer kalpleri mühürlenirse, hem bu dünyada kaybederler hem de ahirette hüsrana uğrarlar.
Ayetlerde kalplerinde hastalık olanların konumu hakkında bir bilgi verilmiyor. Bütün Müslümanlar kastediliyor. İster sıradan bir yaşantı içerisinde olsunlar, isterse makam ve mevki sahibi olsunlar farketmiyor.
Fakat Kur’an’ın diğer anlatımlarına bakıldığında makam ve mevki sahibi olanlara daha fazla sorumluluk yüklendiğini görmekteyiz. Bu hususta “İslâm’da Devlet Yönetimi ve Siyaset” başlıklı yazımızda fikirlerimizi ifade ettik. Ayrıca yine bu sitede yayınladığımız “Yöneticilik, kibirlenme yeri değil, kendinden başkalarının da sorumluluğunu yüklenme yeridir” başlıklı yazımızda da konu hakkında bilgi verdik Hattâ “Yöneticiler Geçici, Milletler Kalıcıdır” başlıklı yazımızda da, yanlış içerisinde olan yöneticileri uyaracak şekilde düşüncelerimizi serdettik.
Yöneticilerin, bütün halkı kandırabileceklerini, bazılarını devamlı kandırabileceklerini, ama herkesi sürekli kandıramayacaklarını çeşitli yazılarımızda anlatmaya çalıştık.
Umulur ki, yönetim kademesinde olanlar başta olmak üzere, kalplerinde hastalık bulunanlar, hatalarını anlarlar, Allah’tan af dilerler, hemen salih ameller işlemeye başlarlar. Eğer böyle yapmazlarsa, kendi küçük akıllarıyla Yüce Yaradan’ı kandırdıklarını zannederek hatalarını sürdürürlerse, sonlarının hem bu dünyada hem de ahirette hüsran olacağını, Bizzat, Allah ifade ediyor.