KUTADGUBİLİGDE DEVLET YÖNETİMİ VE YÖNETİCİLER

KUTADGUBİLİGDE DEVLET YÖNETİMİ VE YÖNETİCİLER

 

Bilindiği gibi, eserini 1069 yılında kaleme alan Yusuf Has Hacib’in yaşadığı dönem, devletlerin tek kişi tarafından idare edildiği devirlerdi. Hattâ bu tek kişinin, Tanrı’nın ülkedeki ve hattâ dünyadaki gölgesi olduğunun düşünüldüğü dönemdi. Yani, Kut’u temsil ediyorlardı.

Nitekim eserde, hükümdar Gündoğdu ismi, güneşle teşbih kılınmıştır. Bu teşbih, ülkenin ve hattâ bütün dünyanın hâkimi olan bir hükümdar düşüncesinden gelir. Bu sebeple Yusuf’un tavsiyeleri de, bu meyandadır. Ancak, insanların yapısı değişmediğinden, ister tek adam ister demokrasi yönetimi şeklinde olsun, Yusuf’un tavsiyelerinin çoğu geçerliliğini korumaktadır.

O devirlerdeki ve çok uzun süre devam eden bu kutsallık anlayışına rağmen Yusuf, hükümdarın, çevresindekiler tarafından iyiliğe yönlendirilmesinden yanadır. Bu fikrini, Bey’in, zahit hayatı yaşayan Odgurmuş, veziri Aydoldu ve onun oğlu olan veziri Öğdülmüş ile yaptığı konuşmalarında, hükümdarın kendisine söyletir.

Hükümdar, Aydoğdu’ya sorduğu sorulara aldığı cevaplar karşısında Allah’a dua ederken, “…Ben aciz, günahkâr ve kusurlu bir kulun iken, bana güzel yardımcılar ve bütün iyilikleri verdin. Bütün bu nimetlere karşı şükürden acizim.” diyerek, iş bilen ve dürüst vezirlere sahip olduğu için mutluluğunu dile getirir.

Eserin yazıldığı dönemdeki anlayışlara göre devrim niteliğinde olan, Yusuf Has Hacib’in fikirlerinden, yazımızın konusuyla ilgili bazılarını aktarmaya çalışacağız. Yusuf’un aşağıda vereceğimiz sözleri gayet açık olduğu için, biz ilave bir açıklamaya gerek görmüyoruz.

Beylik makamı, tıpkı güneşin ışıklarını her yere eşit olarak dağıttığı gibi, adaletini tüm reaya ve hizmetkârlarına eşit olarak dağıtmalıdır.

Devlet dönektir, ikbal ve saadet geçicidir. Devlet sürekli el değiştirmektedir. Devlet, hem yapan hem de bozan bir yapıya sahiptir. Kararsızdır. Yeni ve güzel şeyleri seçmek, döneklik değildir.

Devletteki ikbal, Bey için de, vezir için de, her çalışan için de geçicidir.

Halkın hakları; gümüşün aynı kalması (enflasyon olmaması), adil kanunlar ve yol güvenliğidir.

Beyin hakları; emirlere itaat, hazine hakkı (vergi), Beyin dostuna dost, düşmanına düşman olmaktır.

Ülkenin düzeninin sağlamlığı, şu iki esasa bağlıdır: Halkın hakkı olan yasalar, çalışanların hakkı olan ücret. İnsan çalıştıracağı hayvanın karnını her zaman tok tutar. İnsan ise, hayvandan daha değersiz bir varlık değildir. Beyin adı, ancak çalışanlar sayesinde yükselir.

İyi yasa çöldeki su, zulüm ise ateş gibidir. Şu üç şey, insanlar arasında zulüm ve baskıya sebep olur. Biri, Beyin ihmalkârlığı, ikincisi, halkın başında bulunan idarecinin zayıflığı, üçüncüsü, Beyin tamahkârlığıdır.

Beyin iyiliğinin ölçüsü, kurtla kuzunun birlikte yaşaması ve kuzuların zarar görmemesidir.

Eğer Beyin bilgisi olmazsa, aklı bir işe yaramaz.

Ülkeler kılıçla alınır, ama kalemle elde tutulur.

Hükümdardan âlim çıktığı çok olsa da, âlimin hükümdar olduğu pek vaki değildir.

Ülkeler arasında savaş değil, barış esastır.

Yönetim, ancak adaletli karar ile ayakta durur. Herkes töre ve kanun önünde eşit olduğundan, töre ve kanunlar herkese eşit uygulanmalıdır.

Din işleri ile dünya işleri birbirine karşıdır. İkisi birbirine yaklaşmaz. Biri yaklaşırsa, diğeri kaçar. İkisini birlikte tutmak isteyen kimse şaşırır. Dünya tokluğu, hep açlıktan ibarettir.

Yönetici olmak için ahlâklılık ön şart olmalıdır. Yönetici, doğru sözlü olmalı, davranışları ve yaptıkları itimat telkin etmelidir ki, halk ona inanabilsin. (Yusuf’a göre ahlâk; zarar vermemek, yardım etmek ve sorumluluklarını yerine getirmekle ilişkilendirilmektedir.)

Bey, işi, ehil olmayan birine verirse, kendisinin ehliyetsiz olduğu meydana çıkar.

Beylerin yükünü çeken, devletin temelini sağlamlaştıran, vezirdir. Vezir, üstün ahlâk sahibi ve adaletli olmalıdır. Soylu bir aileden gelmelidir. Derin düşünceli ve anlayışlı olmalıdır. Devlet için çalışmaya istekli, vefalı, emanete karşı titiz ve temiz kalpli olmalıdır.

Beyin yanılması durumunda, ona doğru yolu vezir gösterir.

Devlet hizmetleri için Beyin başdanışmanlığını yapmak, çok ince bir iştir. Nezaket gerektirir. Kanun, kural ve örfü yerine getirmek, ustalık isteyen bir iştir. Soyunun temiz, davranışının iyi, güvenilir, dürüst, dinine de sıkıca bağlı olması gerekir ki, halka yararlı olsun ve halk tarafından sevilsin.

Ordu komutanı, şerefine düşkün haysiyet sahibi olmalıdır. Bütün askerleriyle dostluk kurmalı, onları silah arkadaşı edinmelidir. Ölümü göze alan kişinin ve ordunun karşısında durmak mümkün değildir.

Hükümdarın elçisi, hayâ ve utanma duygusuna sahip olmalıdır. Elçi; astronomi, tıp, matematik ve geometri, kök alma, alan hesapları ve rüya yorumu bilmelidir. İyi tavla bilmeli, satrançta usta olmalıdır.

Haznedar, bütün harcamaları kaydetmelidir. Hesapta güven, kaydetmekle sağlanır.

Haznedarın eli, neredeyse cimrilik derecesinde sıkı olmalıdır. Cömertlik, el kesesinden olmamalı, harcamalar yerli yerinde olmalıdır.

İyi memur, kendi nefsini değil, devletinin menfaatini düşünendir.

Beyin aşçıbaşılığı çok önemlidir. Ey kudretli hükümdar, herkese güven, fakat kendini gözet.

Beyler bilmelidir ki, halkın gönlü yufkadır, çabuk kırılır. Kırılan gönül için, Allah’ın adaletine sığınmak gerekir.

Başkalarının yükünü yüklenmeli, fakat onlara kendi yükümüzü yüklememeliyiz. (Bilhassa beyler ve yöneticiler bu hususa daha çok dikkat etmelidir.)

Eğer istişare edeceksen, kendi yararını düşünmeyen biri ile istişare et. Fakat sonuçta insan, yine kendi gönlünün uygun bulduğunu yapmalıdır. Sonra suçu başkasına atmamalıdır.

Ey devletli hükümdarım! Bütün halka karşı merhametli ol. Herkes için doğruluk ile karar ver. Başkalarının iyi olmasını istersen önce kendin iyi ol. Bütün bulanıklıkları durultmak istersen, önce kendi ruhunu arıt. Halk ister istemez arınacaktır.

Halk bozulursa, beyler düzeltir. Peki, beyler bozulursa, onları kim düzeltir? Kesin olarak söylüyorum ki, kendin uygunsuz işlerle karşılaşmak istemiyorsan, yakışıksız işlere bulaşma. Küstahlara uyma, fesada karışma.

Beylere birde sert söz yakışmaz. Herkese tatlı söz söyle. Düşüncen dürüst sözlerin doğru olsun.

Sakın harama el uzatma, kendini haramdan kor. Haram yiyenin yeri cehennemdir.

Halka karşı görevini yapmayanlardan, Tanrı, bunun hesabını soracaktır.

Yusuf Has Hacib’den aktardıklarımız bu kadar yeterli. Yusuf’un son sözü üzerine ekleyebileceğimiz şey, Kur’an’da Rad Suresi 13/34üncü ayetin sözleridir: “Onlara dünya hayatında bir azap vardır, ahiret azabı ise elbette daha zorludur. Onları Allah’a karşı koruyacak da yoktur.”

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.