KÜLTÜRDEKİ KİMLİKSİZLEŞME

KİMLİKSİZLEŞEN KÜLTÜRLER VE ÇARE ÜZERİNE

 

Esas olarak üç etken nedeniyle kültürler, şekil değiştiriyor. Bunlar; ürettim ilişkilerindeki değişme, hızlı şehirleşme ve küreselleşmedir. Kültürlerdeki bu şekil değiştirme, tıpkı sıvılarınki gibi olmaktadır. Konuldukları kabın şeklini almaktadır. Dolayısıyla kendi kimlikleri giderek yok olmaktadır.

Bu durum, kapitalist ekonomi sistemini uygulayarak, sömürgeleri sayesinde kalkınmış toplumlarda da aynen geçerlidir. Görünen o ki, yukarıda saydığımız üç etken buralarda da, kültürün geçmişle bağını kopardı. Kültürdeki devamlılık kesildi. Böylece, kimliksiz bir kültür oluşmaya başladı.

Geçmişle bağlantılı olarak devam eden kültürlerde de elbette, zaman içerisinde değişmeler olmuştur. Ancak iyi irdelendiğinde bu değişimlerin, başkalaşma değil, gelişme anlamında olduğu görülür.

Batıda, kültürdeki değişmeler, aydınlanma çağıyla başlamıştır denilebilir. Bu dönemde yaygınlaşan kâr yani zenginlik hırsı, zihinsel yapıdaki değişimleri tetiklemiştir. Üretim şekli ile ilişkilerindeki değişmeler ve bunun sonucunda başlayan şehirleşme kültürdeki değişmeyi hızlandırmıştır. Kültürdeki değişim, küreselleşme ile başkalaşım şekline dönüşmüştür denilebilir.

Diğer taraftan Osmanlı Türk Devletinde kültür, geçmişte bilinen diğer Türk devletlerine göre başkalaşım göstermiştir denilemez. Osmanlı, çevreden aldıklarını kendi anlayış ve gelenekleriyle bütünlük arzedecek bir şekilde sindirerek, kültürünü geliştirmiştir.

Osmanlıda kültürün başkalaşım göstermemesinin sebeplerinin başında, üretim şekli ve ilişkilerinin değişmemesi gelir. Böylece şehirleşme hızlanmamıştır. Osmanlı, şehirlerin nüfuslarının artmasını da denetim altına almıştır. Başkenti olan İstanbul’a yerleşmek, birçok şarta bağlanmıştır. Dolayısıyla kültürü değiştirecek üç etken, Osmanlı için söz konusu olmamıştır.

Günümüzde bütün dünyada üretim ilişkisi ve şehirleşme anlayışı değişmiştir. Bir de bunlara küreselleşme eklenmiştir. Bu sebeple, dünyanın bu değişikliklerin yansıdığı her yerinde, insanlar sudan çıkmış balık gibi olmuşlardır. Ne yapacaklarını şaşırmışlardır.

Kalkınmış ülkelerde de durum aynıdır. Batıda da, edilgen veya kimliksiz insanların sayıları hızla artmaktadır. Kalkınmakta olan ülkelerin durumu , aslında daha sıkıntılıdır.

Türkiye, yukarıdaki üç etkene ilaveten coğrafi şartların da tesirlerinin olduğu bir ülkedir. Türkiye coğrafya olarak, Avrupa ile Asya’nın sınırındadır. Her iki tarafta da toprağı ve dolayısıyla insanları vardır. Bu sebeple, zihinsel olarak hem Batı, hem Doğu anlayışına sahiptir. Bu ikilem aslında, düşünen beyinler için gücün ifadesidir. Ama Kur’an’daki tabirle, “düşünmeyenler”, “akıl erdirmeyenler” için, bir kargaşadır.

Diğer kalkınmakta olan ülkelerde, yukarıda bahsedilen üç etkenin tesiri arttıkça, kültürdeki devamlılık kesintiye uğramaktadır. Oralarda da şehir-köy, gelenek-çağdaşlık arasında sıkışan insan sayısı hızla artmaktadır. Hattâ küreselleşmenin etkisi arttıkça, onlar da Doğu-Batı arasında sıkışmaktadırlar. Hâlbuki giderek, Doğu-Batı arasında fark kalmamaktadır.

Sonuç olarak, dünyanın her yerinde edilgen, kimliksiz ve “iki arada, bir derede” şeklinde tabir edilecek “ne o, ne öteki” olamayarak arada kalmış insan sayısı hızla artmaktadır.

Bu durum devam ederse, bazı Avrupalı felsefecilerin söylediği gibi yaşam ve insanlık, kendi kendini yok edebilir.

Kötü gidişi engellemenin yolu, yukarıda belirtilen üç etkeni insanlığa faydalı olacak yönde kullanmaktır. Öncelikle küreselleşmeden başlanılmalıdır. Sonra diğer iki etken üzerinde uzmanlarca ciddiyetle çalışılmalıdır.

Bütün bunları başarabilmek için, dünyaca ortak kabul görecek değerler belirleyerek işe başlanılmalıdır. Düşünen her insanın üzerinde mutabık kalacağı değerlerin hepsi, Yüce Yaradan’ın son ve Kendi koruması altında olduğundan değişmeyen Kitabı, Kur’an’ı Kerim’inde vardır.

Kur’an’daki değerleri yaygınlaştırabilmek için, örnek insanların önlerini açmak, onları yönetimlerde etkili hale getirmeye çalışmak gerekir. İnsanlara kötü örnek olan yöneticilerin ise, Kur’an’daki örneklerinde olduğu gibi, mutlaka cezalandırılması gerekir.

Allah’ım; insanlık için en hayırlısı ne ise, lütfunla onu oluştur.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.