KÂİNATTA GÖRDÜĞÜMÜZ ŞEYLER HAYAL MİDİR

KÂİNATTA GÖRDÜĞÜMÜZ ŞEYLER HAYAL MİDİR?

 

Bazı Uzakdoğu öğretileri, evrenin nesnel bir varlık olmadığını, bir hayal olduğunu öne sürmüşlerdir. Nefsin isteklerinden, acı çekerek kurtulmaya çalışmayı tavsiye etmişlerdir. Bunlardan biri de, Hindistan bölgesinde gelişen bir fikir akımı olan Cain’lerdir. Cainler, ruhu maddeden kurtarmak gerektiğini düşünmüşler ve bu sebeple çileli yolu seçmişlerdir. Diğer fikir ise, akımların farklı yollar izlemişlerdir. Yogo, tefekkür düşüncesini öne çıkardı ve ruhaniliğin en yaygın biçimini oluşturdu. Samkhya mezhebi, madde ve ruh ikiliği üzerine yoğunlaştı.

Buda’ya göre her varlık, doğum ve ölüm çevriminden kurtulamaz. İnsan varlığı acılıdır. Bu acıların kaynağı ise nefis, yani arzulardır. O halde acının üstesinden gelebilmek için acıyı yenmek gerekir. Ancak Buda’nın acıyı yenme yöntemi, Cainlerden farklıdır.

Kurucusu bilinmeyen Hindu anlayışı Hindistan’da çok etkili oldu. Doğum ve ölüm çevrimine olan inanış açısından Budizm’e benzer. Hindu anlayışında insanlar, doğumlarından başlayarak evrenin düzeni içerisinde belirli bir yer işgal eder. Bu nedenle insanlar dört çeşit “kast” ya da “sınıf”a ayrılırlar. Bir Hintli için, “kast”ına başkaldırmak saçma ve anlamsızdır. Çünkü önceki var oluşunda dharma dedikleri kozmik düzenle uyum içerisinde olan herkes, bir üst sınıfta yeniden doğacaktır. Tersine bu düzeni ihlâl edenler, alt basamaklara düşürülecektir. Doğum ve ölüm sürekli olduğundan, mevcut yaşamındaki konumuna sabretmek gerekir. Böylece sonraki yaşamında bir üst sınıfa geçebilecektir. Burada gösterilmesi istenilen sabır, alt kast’lardaki insanlar için, çileli hayatlarına katlanmak zorunda kalmaları anlamına gelmektedir.

Doğum ve ölümün çevrimli olduğu anlayışlarda, yaşadığımız dünyayı gerçek olarak düşünemeyiz. Yaşadığımız dünya bir hayal olabilir. Gerçek hayat, en son doğumdan sonraki hayattır.

İbni Arabi de, evrendeki varlıkların bir hayal olduğu düşüncesine sahiptir. Ancak iki anlayış arasında fark vardır. Arabi’ye göre hayal, Allah’tan gayri her şeyi, uygun bir şekilde tayin eder. Varlıklar aynadaki hayaller gibidir. Hem aynanın kendisinden farklıdır, hem de hayali sergileyen nesneden farklıdır.

Allah’tan gayri her şey hayaldir. Bu yüzden hiçbir şey kendisinden ve kendinde bilinemez. Her şeyin kendiliği, tam olarak o şeyin, bir şeyin hayali olmasıdır.

Arabi’nin bu konuda bir şiirinde kısaca şöyle demektedir:

Varlık âlemi hayalden başka bir şey değildir,

Fakat hakikatte haktır bu âlem.

Her kim ki fehmeder bunu

Bilsin ki görmüştür bu yolun sırrını

Arabi’nin anlattığı hayal ile onun izahından halkın anladığı hayal farklıdır. Çünkü Arabi, tam bir filozof edasıyla konulara yaklaşmıştır. Dolayısıyla halkın onun söylemek istediğini anlaması çok zordur. Örneğin, Arabi Allah’ı şöyle anlatır; “Allah, ne mevcuttur, ne de namevcuttur, hem mevcuttur, hem namevcuttur.”

Dolayısıyla halkın, Arabi’nin felsefi irdelemelerle ifade ettiği kozmik hayal anlatımını, onun gibi anlaması ihtimali çok zayıftır. Diğer birçok sufinin de yaptıkları dervişlik tanımları, bu dünyada her şeyin boş ve hayal olduğu, gerçek hayatın ahiret hayatı olduğu şeklinde olmuştur. Halk da bu tanımı kolayca anlamış, zaten gücü sınırlı olanlar da benimsemiştir. Böylece halkın bir kısmı nimetlerden uzak, acı içerisinde yaşamayı tercih etmiştir.

Hâlbuki bakınız bu konuda Kur’an ne diyor;

30 Rum Suresi 8: “Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.”

39 Zumer Suresi 5: “O, gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Güneşi ve Ay’ı emrine amade kılmış, her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O’dur.”

45 Casiye Suresi 22: Hâlbuki Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Hem de herkese yaptığının karşılığı verilmek üzere, onlara asla haksızlık edilmez.

Ayrıca Ahkaf Suresi 3, Teğabun Suresi 3 gibi ayetlerde de benzer ifadeler mevcuttur.

Ayetlerden anlaşıldığına göre, Yüce Yaradan, gökleri ve yeri, diğer bir deyişle evreni, hak ile yani gerçek olarak yaratmıştır. Casiye 22’ye göre de, “hem de herkese yaptığının karşılığı verilmek üzere” yaratmıştır.

Varlıkların gerçek olarak yaratıldığını ve bizim hizmetimize sunulduğunu ifade eden çok sayıda ayet vardır. Biz bunlardan sadece, Allah’ın bizim için yarattıklarını haram gibi gösterenleri uyaran ayeti vereceğiz.

7 Araf Suresi 32: De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziynetleri ve tertemiz rızıkları kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, bu dünya hayatında inananlar içindir, kıyamet gününde de yalnız onlara mahsustur”. İşte böylece biz ayetleri bilen bir topluluğa uzun uzun açıklıyoruz.

Demek ki kâinatta gördüklerimiz hayal değildir. Boş değildir. Onları Yüce Yaradan bizler için gerçek olarak yaratmıştır. Yeter ki, onlardan helâl yollarla istifade edelim. Araf 32inci ayete göre, hem dünya hayatının nimetleri hem de ahiret hayatının nimetleri gerçektir.

Aşağıdaki ayet bize nimetler konusunda bir başka yol gösteriyor:

16 Nahl Suresi 8: “Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.”

Ayet, o dönemde insanlarla iç içe yaşayan, yani gerçek olan hayvanlardan örnek veriyor. Sonra devam ederek, Allah’ın daha nice nimetler yarattığını ve yaratmaya devam ettiğini vurguluyor. Bu durumda insanlara düşen görev, Yüce Yaradan’ın yarattığı nimetler hakkında bilgi edinmek için çabalamaktır. Bu çaba bizi ilim yapmaya, ilim yapmak da bizi Allah’a doğru götürür.

Ali İmran Suresi 191inci ayeti bilip de bilginin ve gerçeğin peşinde koşmayarak, Allah’ın ihtişamını anlamaya çalışmamak, ya gücümüzün yetmemesindendir ya da gafletimizdendir.

3 Ali İmran 191: Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru.” derler.

Allah’ım, gerçek olarak yarattığın evrendeki nimetlerini kavrayarak Sana yönelebilmemiz için bizlere zihin açıklığı ver. Nimetlerinden helâl yollardan faydalanabilmemiz için bizlere irade gücü ver.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE, YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.