İSLÂM’A GÖRE DİRİ İNSAN, AHİRET İÇİN ÇALIŞMA YAPANDIR
Enam Suresi 122: “Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.”
Ayette bahsedilen ölü iken diriltilen insan, fiziki olarak öldükten sonra diriltilen değildir. Kendisine nur verilen kişidir. Nur verilmesi, Allah’ın hidayete erdirmesi anlamındadır. Hidayete eren insan artık, ihtiyaç fazlası dünya nimetleri yerine, gerçek ahiret nimetlerine ulaşmak için çalışır. Bu çabasıyla insanlar arasında saygı duyulan bir şahsiyet haline gelir.
Ayete göre, kâfirlere işlemekte oldukları çirkinlikler süslü gösterilmiştir. Bu sebeple sadece dünyevi nimetlerin peşinde koşarlar. Para, makam, şehvet hırsıyla çabalayan kişi, bunlara ulaştıkça zevklenir. Zevklendikçe hevesi ve hırsı artar. O kişi artık, para, makam ve şehvetin esiri olmuştur. Esir insan, karanlıklar içerisinde demektir. Eğer bir gün durumunu anlamazsa, içine düştüğü karanlıklardan çıkamaz.
Karanlıklar içerisinde kalmış bir insanın ölüden farkı yoktur. O, yaşayan bir ölüdür. Ahiret için kendisine faydalı olacak doğru dürüst birşey yapmamıştır. Kalbi durup bedeni toprakla buluşunca, arkasından onu hayırla anacak kimse de olmayacaktır. Dolayısıyla yaşadığı sürece ahiret için çalışmadığı gibi, toprağa düşünce arkasından onun ahiretine artı puan yazdıracak hiç kimse çıkmadığından ahiret defteri kapanmış olacaktır.
Ayete göre Yüce Yaradan’ın hidayet verdiği kişi de, hidayete ulaşmadan önce, çirkinlikleri süslü gösterilen insanlarla aynı konumdaydı. O da, ihtiyaç dışındaki dünya nimetlerinin peşindeydi. Dolayısıyla o da karanlıklar içerisindeydi. Bu sebeple o da, yaşayan bir ölü idi. Doğru yolu bulup ahiret için de çalışmaya başlayınca, İslâm açısından diri bir insan haline geldi.
Bakara Suresi 154: “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” Al-i İmran Suresi 169 uncu ayette de, benzer ifade vardır. Yüce Yaradan bu ayetlerde Allah yolunda öldürülenlerin diri olduklarını vurgulamaktadır. Dirilikten ne anlamamız gerektiğini ise “Ancak bunu siz bilmezsiniz” diyerek, belki de konunun fiziki değil, mecazi bir anlamı olduğunu anlatmak istiyor.
Bu ayetlerde bahsedilenleri daha iyi anlayabilmemiz için bir başka ayete bakalım. Muhammed Suresi 4: “…..Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.” Yüce Yaradan burada Allah yolunda öldürülenlerin ölü olduklarını, ama gelecek bir zamanda, yani “din gününde” onların amellerini boşa çıkarmayacağını beyan ediyor.
Ayetlerden anlaşılan, Allah yolunda öldürülenler de, bedensel fonksiyonları durmuş her insan gibi ölüdürler. Ancak onlar, arkalarından dünya durdukça hayırla anılacaklardır. Böylece halen, ahiret için artı puan toplamaya devam etmiş olacaklardır.
İşte sadece dünya nimeti peşinde koştuktan sonra ölenlerle, Allah yolunda öldürülenler arasındaki fark tam olarak budur. Kehf 46ıncı ayette bahsedilen servet ve çocukları kendilerine süslü gösterilenler, Enam 122 de söylenildiği gibi, zaten yaşarken ölü idiler. Bedensel fonksiyonları bitip toprağa kavuşunca, artık onlar için her şey bitmiştir. Yaşarken ahiret için pek bir şey biriktirememişlerdir. Öldükten sonra ise belki de ahiret için aleyhlerine olacak şekilde kötü anılacaklardır. Yani her iki halde de ölüdürler.
Allah yolunda öldürülenlerin ise, ahiret için kazançları devam etmektedir. Sanki kendileri diridirler de, ahiret için çalışmaya devam ediyorlarmış gibi bir ortam olmaktadır.
Al-i İmran 185: “Her nefis ölümü tadacaktır. Ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak; o vakit kim ateşten uzaklaştırılıp cennete konulursa işte o murada ermiştir. Yoksa dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”
Ankebut 57: “Her nefis ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz.“ Eğer şehitler veya Allah’ın elçileri bizim anladığımız anlamda ölü olmasaydı, ayetlerde bu durum açıklanırdı. Demek ki ayrım yok. Her nefis ölümü tadacak. Sonra her nefis döndürülüp, Ona getirilecek. Hesap orada görülecek. O güne kadar ise, kişinin amel defteri açık olabilecek.
Ecirlerimiz kıyamet günü tamamlanacaksa, Yüce Yaradan’a döndürülmemiz de o gün olacaktır. Bu durum sadece Allah yolunda öldürülenler için değil, bu dünyada iken ölümsüz işler yapan her inanan insan için geçerlidir.
Kehf Suresi 46: “Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller (ölümsüz işler) ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.”
Hz. İsa için de aynı ölü-diri durumu geçerlidir. Ama bu husus ayrı bir yazı ile irdelenecektir.