ALLAH’IN SÖZÜNÜN ÜZERİNE SÖZ OLAMAZ

MUHAMMED’İN DİN KONUSUNDAKİ SÖZLERİ, KUR’AN’A AYKIRI OLAMAZ

 

Hz. Muhammed (s.a.v.), gençliğinden itibaren örnek bir şahsiyet olmuştur. Ancak nihayetinde o da bir insandır. Yaptığı işlerde ve aldığı kararlarda hata yapabilir. Fakat dinle ilgili olarak Kur’an’a aykırı hiçbir söz söylemesi mümkün değildir.

Hakka Suresi 38, 39, 40. “Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.”

  1. “O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!”
  2. “Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!”
  3. “O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.”

44, 45. “Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık.”

  1. “Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.”
  2. “Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.”
  3. “Şüphesiz Kur’an, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.”

Kur’an’ın bütünü incelendiğinde başka hiçbir peygambere bu sertlikte uyarı yapılmadığı görülür. Kur’an’da örnekliğiyle övdüğü peygamberine, neden diğer elçilere söylenenlerden daha sert ikaz yapılmış olabilir.

Bilindiği gibi, diğer peygamberlerine gönderdiği kitaplar tahrif edilmişti. Bu son Kitabının korumasını Yüce Yaradan Kendisi üstlenmişti. Kur’an’ın indiği o dönemde, Allah’ın koruması altındaki bir Kitabın sözlerinin tahrif edileceği hayal bile edilemezdi. Ama gaybı tek bilen Allah, tahrifatın peygamberin sözlerini değiştirerek veya söylemediği şeyleri söylemiş gibi göstererek yapılmaya çalışılacağını biliyordu.

Bu sebeple yaptığı bu uyarıyı aslında, övdüğü Hz. Muhammed’e (s.a.v.) değil, peygamberi aracılığıyla Müslümanlara yapmıştı. Müslümanlara, “peygamber, Kur’an’a aykırı olarak bazı uydurulmuş sözler söyleseydi, onun şah damarını keserdik. Dolayısıyla peygamber Kur’an’dan farklı hiçbir şey söyleyemez. Peygamberin dinle ilgili bütün sözleri, Kur’an ile tamamen uyumludur” gerçeğini göstermek istiyordu.

O halde Kur’an’ı yorumlarken Kur’an’ın değil, peygamberin sözlerini esas almaya çalışmamız büyük bir hatadır. Peygamber özel hayatında, özel işlerinde hatalı söz söylemiş olabilir. Ama din konusunda Kur’an’dan farklı bir şey söylemeleri mümkün değildir.

Eğer bizler, Peygamberimizin vefatından sonra toplanılmasına dört mümin halifenin izin vermediği hadislere “aktaranlar güvenilir insanlardır” diyerek inanırsak, önce Yüce Yaradan’a hakaret etmiş oluruz. Herhangi bir insanın Allah’tan daha güvenilir olmasını (haşa!) nasıl düşünebiliriz?  Allah’ın elçisi olan bir peygamberin, din konusunda, Kur’an’dan daha güvenilir olmasını nasıl bekleyebiliriz?

Yunus Suresi 36: “Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.”

Bizler, peygamberin sözleridir diyerek, Kur’an ile karşılaştırma yapmadan, duyduğumuz veya bir kitapta okuduğumuz sözlere göre yorum yaparsak, sadece zannın ardından gitmiş oluruz. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutamaz.

Yunus Suresi 109. (Ey Muhammed!) “Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”

Ayet Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ve onun aracılığıyla bütün insanlarla inananlara hitap ediyor. Vahyolunana yani, Kur’an’a uy diyor. Uyarsanız da uymazsanız da Allah hükmü verinceye kadar bekleyin, sabredin diyor.

Bize düşen Allah’ın hükmü gelmeden önce tekrar düşünmektir. Yüce Yaradan’ın bizlere verdiği aklı kullanmaktır. Eğer kullanmazsak aşağıdaki ayetin muhatabı oluruz.

Yunus Suresi 100: “…..Allah pisliği (azabı) akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.”

Allah’ım, bizlere verdiğin akıl, irade ve vicdanı, Senin gösterdiğin yolda kullanabilmemiz için bizlere yardımcı ol.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.