ALLAH, İSRAF EDENLERİ SEVMEZ
Araf Suresi 31inci ayet: “Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel giysilerinizi giyin ve yiyin, için, fakat israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.”
Ayet bütün insanlara sesleniyor. Ayete göre mescide giderken güzel giysiler giyeceğiz. Yine Allah’ın verdiği nimetlerden yiyip içeceğiz. Fakat israf etmeyeceğiz. Sadece yeme-içme konusunda değil, giyim-kuşam hususunda da israf etmememiz emrediliyor. Demek ki, güzel ve temiz giyineceğiz ama israf etmeyeceğiz.
Peki, kazancımız veya varlığımız çok fazla ise ne yapacağız? Beğendiğimiz her şeyi alabilecek imkânımız varsa, almayacak mıyız? Varlığımızı istediğimiz gibi harcayamayacak mıyız?
Her şeyi ayrıntılı bir şekilde anlatan Kur’an, bu gibi sorulara cevap verirken bazı temel gerçekleri bize hatırlatıyor. Bu gerçeklere uygun davranmamızı istiyor.
Nahl Suresi 71: “Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?”
Birinci gerçek; sahip olduğumuz bütün nimetler, Allah’ın bize verdiklerinden ibarettir. Zenginliğin zirvesini temsil eden Karun’a da rızkını veren de Allah’tır. Yüce Yaradan her insana farklı miktarda rızık vermiştir.
İkinci gerçek; rızkı fazla verdiği insanların varlıklarında, rızkı az verdiklerinin bir payının olduğudur. Bu nedenle fazla rızk verilen, çevresindeki az rızık verilenlerle varlıklarını paylaşmalıdır. Yüce Yaradan’ın bize öğütlediği ideal yapı, rızıkta eşit olmaktır. Yoksa Allah’ın rızkı bize sermesiyle kazanıp, halka göstermelik bir şekilde ufak yardımlar yapmak değil.
Allah, varlıkları paylaşma konusunda da bizlere bir sınır çiziyor:
Enam 141: “Asmalı ve asmasız (üzüm) bahçeleri, hurmaları, ürünleri çeşit çeşit ekinleri, zeytinleri ve narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde yaratan O’dur. Her biri meyve verince meyvesinden yiyin, hasat günü de hakkını (zekât ve sadakasını) verin; ama israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.”
Demek ki, çok kazandığımız halde, varlığımızdan Allah nezdinde hakkı olan insanlara haklarını verirken de israf etmeyeceğiz. Yani kendimiz harcarken de, fakirlere dağıtırken de israf yasak. Peki, sınır ne?
İsra Suresi 26: “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.”
Furkan Suresi 67: “Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.”
Ayetler gayet açık. Yardım ederken de, kendimiz için harcarken de cimrilik de etmeyeceğiz, israf da etmeyeceğiz. İkisi arasında orta bir yol tutacağız.
Bu sitede daha önce yazdığımız bir yazıda “İslâm, dengedir” demiştik. İşte bu konuda da denge şartı karşımıza çıktı. Sosyal adalet, ancak dengeli bir toplumda gerçekleşir. Benzer şekilde dünya çapındaki sosyal adalet de, halklar arasındaki dengeyle gerçekleşir.
Peki, geçmiş hayatımızda dengeli olamadıysak, nefsimizin her isteğine boyun eğerek nefislerimize karşı israf etmiş isek, ne yapacağız? Yüce Yaradan bu konuda da bizleri aydınlatıyor.
Zumer Suresi 53: De ki: “Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”
Yüce Yaradan merhametlilerin en hayırlısıdır. Yeter ki bizler, ferden veya devletler olarak israflarımızı, hatalarımızı görelim ve hatadan dönmek için gayret sarf edelim. Güzel işler yapalım. Geçmişe takılıp kalmayalım. Sonra Allah’ın merhametine sığınalım. Huzur bulalım.