İSLÂM VE DEMOKRASİ

İSLÂM VE DEMOKRASİ

 

Demokrasinin bazı amaçları vardır. Yönetimlere gelecek insanların seçimle getirmek bu amaçlardandır. Böylece, o işe daha layık insanın yönetime gelmesi hedeflenir. Seçilen insandan adaletle hükmetmesi beklenir.

Günümüzde bu anlayışı bazılarının gurup menfaatleri için bir paravan olarak kullanması, demokrasinin yanlış bir düşünce olduğunu göstermez.

Nisa Suresi 58: “Haberiniz olsun ki Allah size şunları emrediyor: Emanetleri ehline veresiniz ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmedesiniz! Hakikat, Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah işiten ve görendir.”

Demek ki, bizim demokrasi anlayışımız ile Allah’ın bizlere yaptığı öğütler birbiriyle örtüşüyor.

Demokrasinin amaçlarından birisi de uç düşüncedeki insanları ve gurupları topluma kazanmaya çalışmaktır. Toplumun huzurunu bozmamaları için, onlara sorumluluk yükleyerek orta yolu bulmalarına vesile olmaktır. Elbette yine de güzellikten anlamayanları gerektiğinde cezalandırmak, böylece toplumun huzurunu korumak da demokrasinin hukuk çerçevesinde yapması beklenilen işlevlerindendir.

Bakara Suresi 143. Ayet: “Ve işte sizi böyle doğru bir yola çıkarıp ortada yürüyen (ümmeti vasat) kıldık ki, bütün insanlar üzerinde adalet numunesi insanlar olasınız…”

Yüce Yaradan bizi ortada yürüyen bir ümmet kılmakla bizi doğru yola çıkarmış olduğunu ifade ediyor. Bu uygulama, bizlerin demokrasideki uçlarda dolaşan insanları orta yola getirme anlayışımızla örtüşüyor.

Allah, bizleri orta yola getirmekteki amacının, bizlerin bütün insanlar üzerinde adalet numunesi insanlar yapmak olduğunu vurguluyor. Buradan anlaşılan, Yüce Yaradan bizleri orta yola getirerek,  örnek toplum haline getirmek istiyor.

Demek ki bizlerde demokrasi içerisinde insanlara sabır gösterip, onları sistemin içerisine çekersek kazanabiliriz. Ama sabrımıza rağmen bazılarını, gayri meşru davranışlarından döndüreyemeyebiliriz. Çünkü sadece Yüce Yaradan, istediği insanları hidayete yani doğru yola getirebilir.

Allah’ın kalplerini mühürlediklerine ise, bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur. Yapılabilecek tek şey, böyleleri hakkındaki Yüce Yaradan’ın Kur’an’da bahsettiği hükümleri uygulamak olacaktır. Böylece demokrasi sistemi içerisinde dünyadaki huzuru devam ettirmiş oluruz.

Bakara 251: “Derken Allah’ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut’u öldürdü ve Allah kendisine mülk ve hikmet verdi ve daha dilediğinden ona öğretti. Allah’ın insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı yeryüzü mutlak bozulmuş gitmişti. Fakat Allah’ın bütün akıl sahiplerine bir iyiliği vardır.”

Ayetten anlaşılan yeryüzünde huzuru korumak için bazı insanların def edilmesi şart. Allah, mülk ve hikmet verdiği insanlara aynı zamanda böyle bir görev yüklüyor. Bu görevi kabul edenleri de destekliyor. Akıl sahipleri olarak nitelediği bu insanlara, bir iyiliğinin olduğunun müjdesini veriyor.

Demokrasinin amaçlarından birisi de kişilerin kendi yerine gelecek şahısları belirlemelerini engellemektir. Yeni geleceklerin halkın seçimiyle görev almalarını sağlamaktır. Günümüzdeki uygulamanın böyle olmaması, demokrasinin bu amacının yanlışlığını göstermez.

Bu konuda örnek alınacak ilk uygulama, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davranışlarıdır. Hz. Peygamber, vefatından önce bir süre hasta olmuş ve evinden dışarı çıkmamıştır. Bu dönemde sahabeler Hz. Muhammed’den, kendisinden sonra gelecek kişiyi işaret etmesini beklemişlerdir. Bazıları bu konuda imalı konuşmalar yapmışlardır.

Ancak Yüce Yaradan’ın son peygamberi, kurduğu ve başkanı olduğu devleti kendisinden sonra kimin idare edeceğini belirlememiştir. Kendisine bir halef tayin etmemiştir.

Benzer bir durum Hz. Ömer’in başına gelmiştir. Hz. Ömer ölümcül bir şekilde yara alınca sahabeden bazıları, kendisinden sonrasını işaret etmesini istemiştir. Hz. Ömer fikir beyan etmemiştir. Ancak ısrarlar karşısında 6 kişinin ismini vermiştir.

Bu aday isimlerden üçü kendiliğinden seçimden feragat etmişlerdir. Geriye üç kişi kalmıştır. Adaylar arasında adı geçen Abdurrahman b. Avf, tebdili kıyafet ederek Medine halkının içerisine girer. Her kesimden halka kendince örnekleme usulüyle sorar. Halk “Osman” der. Sonunda ileri gelen sahabeler, Hz. Osman üzerinde karar kılarlar.

Böylece Hz. Osman, günümüz anketlerine benzer bir yöntem sonunda halkın görüşleri doğrultusunda ileri gelen sahabeler tarafından seçilir.

Demokrasinin amaçları ile İslâm’ın öğretileri arasındaki benzerlikler sadece bunlar değildir. Biz yazının özünü bozmamak için daha fazlasını yazmayacağız. Her okuyucu başka bir benzer hususu kendi bulabilir.

Allah’ım, insanlığın huzuru adına, kötüleri def ettirdiğin insanların arasına girebilmemiz için, bizlerden yardımını esirgeme.

Allah’ım bizleri, Senin insanlara sabrederek gösterdiğin demokratik uygulamaları anlayarak, insanlara hizmet edenler arasına kat.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.