İNSANLAR HAK’KIN YANSIMASI VE HALİFESİ İSE

İNSANLAR HAK’KIN YANSIMASI VE HALİFESİ İSE

 

Daha önce yayınladığımız “Allah’ın Yeryüzündeki Halefi, İnsandır” başlıklı yazımızda Kur’an ayetlerine dayanarak, konuyla ilgili fikirlerimizi aktarmış ve makalemize şu ifadelerle başlamıştık:

“İnsanın yaratılış sebeplerini Kur’an şöyle bildiriyor; Bakara Suresi 30. Ayet: “Ve düşün ki Rabbin meleklere: ‘Ben yeryüzünde muhakkak bir halife yapacağım’ ……..”

Demek ki yaratılışın birinci gayesi, yeryüzünde Allah’ın halifeliğini yani vekil yöneticiliğini yapmaktır.”

Yine bu sitede yayınladığımız “Hak’kın Yansıması” başlıklı makalemizin sonunda da bu konudaki fikirlerimizi şöyle toparlamıştık.

“Allah insanlara iş görme ve çekip çevirme özelliği vermiştir. Bunlar insanı güç sahibi yapar. İnsana verdiği konuşma özelliği ile arzu eden insanlar, aralarında kolayca anlaşabilir, bilgileri aktarabilirler. İradesi sayesinde, karar verme özelliğine sahiptir. Vicdan sayesinde, merhametli ve adaletli davranma yetisine sahiptir. Allah insanlara akıl ve düşünme kabiliyeti vererek, ihtiyaçlarımız için yeni şeyler oluşturabilmemize, sorunları çözebilmemize imkân sağlamıştır.

Allah’ın insanlara verdiği bütün özellikler, Yüce Yaradan’ın sıfatları yanında okyanusta bir damladır. Buna rağmen insanlara verdiği özelliklerin hepsi, Allah’ın sahip olduklarının küçük bir kopyasıdır.

O halde “Hakk’ın yansıması”, Allah’ın zatının özelliklerinden az bir bölümünün, insanlara yetecek miktarda verilmesi anlamına gelmektedir. Hâlbuki “Enel Hak” veya “Allah’ın oğlu” sözü, Allah’ın ve insanların bütün özelliklerinin birebir örtüşmesi durumunda söylenebilir.”

Demek ki, din insanlara yaratılışta verilmiştir. Akıl sahibi olup da düşünen her insan, bu durumu algılayabilir. Aklı başında olan ve düşünen bir insan dinsiz yapamaz. Din, kişinin tek yaratıcı olan Tanrı ile bağını tarif eder. Diğer bir deyişle, yukarıda bahsettiğimiz makalelerin ışığında baktığımızda, parçanın bütünle ilişkisini tarif eder.

Dolayısıyla, gerek kendi hayatımızı, gerekse toplum hayatını güzelleştirmenin yolu, içselleştirdiğimiz olgunluktur. Bunu da, Hak’kın yansıması ve Yüce Yaradan’ın yeryüzündeki halefi olduğumuza inanırsak başarabiliriz.

Hak’kın yansıması ve halefi olduğuna inanan bir insan, bu büyük sorumluluğunun bilinciyle davranışlarını belirler. Davranışlarını belirlerken Cennete gitmek hedefiyle karar almaz. Allah’ın cüzi bir yansıması ve halefi olduğunu düşünerek hareketlerini oluşturur. Böylesine olgunluğa ulaşmış bir insan için hareketlerine yön veren etkenler, Cennet veya Cehennem değildir. Üstlendiği yükümlülüktür.

Kur’an’dan anladığımıza göre, insanlara verilen bu hasletler kâinatta başka hiçbir varlığa verilmemiştir. Bu ayrıcalığın da elbette bir yükümlülüğü olacaktır. Bu sorumluluğunu halis niyetlerle yerine getiren bir kişinin, Allah tarafından Cennet ile müjdelenmesi ihtimali çok yüksektir. Hattâ bugüne kadarki yaşamında sorumluluklarına ters bir şekilde davranışlar sergilemiş olsa bile, sonradan gösterdiği çabalardan dolayı Yüce Yaradan onu, Cennetine alabilir. Kur’an’da bu hususla ilgili çok sayıda ayet vardır.

O halde bir insan, ben çok yanlış yaptım, her şeyi kaybettim diyerek umutsuz olmamalıdır. Hak’kın cüzi yansıması olduğu hususunu derinlemesine düşünmelidir. Böyle olduğuna inandığı andan itibaren süratle, yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışmalıdır. Zaten bu inanca ulaşan ve inancını içselleştiren bir insan, kendi içinden gelerek, derhal düzgün işler yapmaya başlar. Ona dışarıdan karışmaya gerek kalmaz. Kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, karşısındakine de öyle davranır. Geçmişte yaptığı hataları, topluma verdiği zararları telâfi edebilmek için daha hızlı çabalar.

Sonuç olarak, Kur’an ayetlerinden anladığımız kadarıyla, şunu ifade edebiliriz:

Eğer, kendimizi Hak’kın cüzi yansıması ve yeryüzündeki halefi olarak görüyorsak, davranışlarımızı ona göre oluşturmalıyız. Böyle yaparsak, hem bu dünyada hem de ahirette, Cennete yaklaşma ve Cehennemden uzaklaşma kendiliğinden olur. Eğer, evrende tesadüfen bulunduğumuzu, ölümden sonra hayat olmadığını düşünüyorsak, ona göre davranmalıyız. Sonuçlarına da, hem bu dünyada hem de ahiret hayatında katlanmaya hazır olmalıyız. Eğer, kendimizin Hak’kın yansıması olduğumuzu dilimizle söyler, ama gereğini yapmayarak tersini yaparsak, cezamızın, hem bu dünyada hem de ahirette çok daha ağır olacağını unutmamalıyız.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.