İNSANIN İÇİNDE HEM EVLİYALIK HEM EŞKIYALIK VARDIR
Bu konuda Tin Suresi şu bilgileri verir:
95/3: Ve bu güvenli beldeye andolsun ki,
- Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
- Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.
- Ancak iman edip iyi işler yapanlar başka; onlar için devamlı bir mükâfat vardır.
Surenin dördüncü ayetinde, insanın en güzel biçimde yaratıldığını ifade ederken, hem görünüş olarak hem de mecazi anlamdaki yaratılıştan bahsedildiğini düşünüyoruz.
İnsan, sadece dış görünüş olarak bile düşünülebilecek en güzel şekillerdendir. Bedeninin dıştan görünüş olarak bile şekli, ölçüleri, fonksiyonelliği açısından mükemmeldir. Sima olarak ise, en güzel biçimdedir. Bütün sanatçılar bir araya gelseler, farklı bir sima tasarlamaları mümkün olabilir. Fakat güzellik açısından, mevcut simamızdan daha güzel olacağını iddia etmek çok zordur. Fonksiyonel olması bakımından ise, daha işlevli ve güzel bir sima tasarlamak mümkün değildir.
Ayette bahsedilen insandaki güzelliği, mecazi açıdan ele alalım. İç dünyamız açısından bakılınca, Yüce Yaradan’ın insanlara verdiği akıl, vicdan, irade gibi özellikler ve duygular tahayyül dahi edilemeyecek güzelliktedir. İnsana verilen özgürlük ise, oluşturulabilecek en güzel niteliktir.
Peki, insan her yönden en güzel bir şekilde yaratıldığına göre, surenin beşinci ayetini nasıl anlamalıyız? İnsanın “aşağıların aşağısına” atılmasından kastedilen nedir? Bu sorulara farklı cevaplar verecekler olabilir. Ama bütün cevapların ortak kanaati, insana verilen “nefis”tir. Eğer insanlar nefislerinin esiri olurlarsa, her türlü davranışı sergileyebilirler. Başkalarına her çeşit zararı verebilirler. Dolayısıyla, hareketleri insanlık dışı da olsa, çekinmeden yapabilirler. Böylece “aşağıların aşağısına” düşebilirler.
Surenin altıncı ayeti, iman edip iyi işler yapanlara mükâfat verileceğini ifade ediyor. Demek ki insan, iman eder ve nefsinin isteklerine direnerek iyi işler yaparsa, “en güzel biçimde” yaratılmanın gereğini yerine getirmiş olur.
Yukarıdaki sureden anlaşıldığına göre, insanın içerisinde, sanki birbirine zıt düşünen iki ayrı merkez var. Merkezin biri bize, açgözlülüğü, kibirliliği, kıskançlığı, yalancılığı, bencilliği, öfkeyi vs. öğütlüyor. Diğeri ise, sevgiyi, cömertliği, paylaşmayı, alçak gönüllülüğü, dostluğu, yardım severliği, merhameti, dostluğu vs. tavsiye ediyor. Yani bir merkez eşkıyalığa, diğer merkez evliyalığa yönlendiriyor
Bu iki merkezden hangisinin etkili olacağı, şartlara göre değişkenlik arzediyor. Normal şartlarda, o şahsın bizzat kendisi karar veriyor. Kendi özgür kararıyla seçimini yapıyor. Karşılaştığı zorluklara karşı sabırlı davranarak evliyalığa yönelebildiği gibi, hırslı hareket ederek eşkıya olabiliyor. Fakat insanlar, her zaman hür iradeleriyle hareket edemeyebiliyorlar. Günlük yaşamlarında bile, çeşitli sebeplerle baskı altında olabiliyorlar.
Bazen, topluluk içerisinde iken, içinde bulunduğu topluluğun anlayışı ve ruh hali etkili oluyor. Dolayısıyla kendi başına iken vereceği karardan farklı davranabiliyor. Bazen, üyesi olduğu gurubun etkisi oluyor. Gurubun genel anlayışının haricinde hareket etmek bir yana, çoğu zaman, farklı bir fikir bile beyan edemiyor. Bazen, savaş gibi uç örneklerde olduğu gibi, insan, normal zamandakinden farklı davranışlar sergileyebiliyor. Geçmiş davranışlarıyla benzeşmeyen kararlar alabiliyor.
İşte, bizim bu sitedeki yazılarımızın birçoğunun amacı, konumuzla ilgili olarak insanlara yardımcı olmaktır. Bizim gayemiz, insanın içerisindeki evliyalık özelliklerini öne çıkarabilmesi için, onlara yol göstermektir. Evliyalık hasletlerini harekete geçirmesine yardımcı olmaktır. Aslında bu yol göstermeleri Yüce Yaradan her devirde yapıyor. Bize düşen ilave davranış, insanlar için güzel örnekler oluşturmaktır.
Eğer bir insan, içerisindeki evliyalık yönünü öne çıkarmak için harekete geçer ve güzel işler yapmaya başlarsa, Yüce Yaradan, o kişiye yardımcı olacağını beyan etmektedir. Bu beyan sadece kitap sayfalarında kalmamaktadır. Yaşadıklarımızdan anladığımız kadarıyla, kendiliğinden harekete geçerek güzelliklere yönelen her insana, Allah yardımcı olmaktadır. Çevremize bu gözle baktığımızda, bu durumun her insan için geçerli olduğunu görürüz.
Eğer bir insan, içerisindeki eşkıyalığı öne çıkararak hareket eder ve masum insanlara zarar verirse, Yüce Yaradan, o şahsı cezalandıracağını beyan ediyor. Yine çevremizdeki gelişmeleri yakından izlediğimizde görürüz ki, Allah, böyle davrananlara bu dünyada da ceza vermektedir.
Yukarıda bahsettiğimiz mükâfat ve ceza hususlarında bu sitedeki yazılarımızda yeterince örnekler verdiğimizden, burada vermeyeceğiz.
Unutmayalım ki, insanın içerisindeki evliyalık ile eşkıyalık arasında ince bir çizgi vardır. İnançsız veya inancı zayıf bir insan evliya gibi davranırken birden eşkıya gibi hareket etmeye başlayabilir. Dolayısıyla aradaki bu sınırı daha güvenli hale getirmek için, Yüce Yaradan’ın gösterdiği yolları, mümkün olduğunca, içselleştirelim. Kızgın anlarımızda, Allah’ın varlığını düşünerek sabretmeye çalışalım.
Aradaki çizgiyi kalınlaştırmanın bir yolu da, karşımızdakini eşkıya gibi davranmaya zorlayacak işler yapmamamızdır. Bizler karşı tarafı cahil yerine koyarak, kendimizi çok zeki gibi görerek onları aldatmaya devam ettikçe ve sömürdükçe, aradaki çizgi her an aşılabilir. Bizim davranışlarımız neticesinde karşı taraf, evliyalıktan eşkıyalığa geçerse, aslında kabahat bizim olur. Çünkü karşı taraf, bizim, masum insanlara daha fazla zarar vermemizi önlemek için harekete geçmiş olur. Eğer karşı taraf, sadece bizim hatamızı cezalandırmakla kalmayarak, masum insanlara da zarar verir ve kendi şahsi menfaati doğrultusunda davranırsa, bu defa kabahatin bir kısmı ona da yazılır.
Demek ki bizler, hem kendimiz için hem de karşımızdakiler için, içimizdeki evliyalık ile eşkıyalık arasındaki sınırı güvenli hale getirmekle yükümlüyüz. Bu sorumluluk, bilhassa yönetim kademesindeki insanlar için daha çok geçerlidir.
Allah’ım, bizlere, güzel örnekler oluşturabilmemiz için sabır ve sebat ver.
Bizler güzel davrandıkça, lütfunu ve rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım.
Senin her şeye gücün yeter.