İNSAN NEDEN SONLU DEĞİLDİR
Bilindiği üzere sonlu varlıklar maddi varlıklardır. Mekânda yeri olan ve zaman ile uyum sağlayan her madde, maddi varlıktır. Bu açıdan bakılınca insan bedeni de, maddi bir varlıktır. Bilim adamlarının ifadelerine göre, insan bedeni moleküler açıdan; hava, kömür ve taş gibi cansız cisimlerle aynı imiş. İnsan bedeninin %70’i moleküler açıdan bu cisimlere benzermiş. Hücre birliği açısından %25’i bitkilere, fizyolojik açıdan %5’i hayvanlara benzermiş.
Dolayısıyla kalp durunca, beden ölüyor ve tabiattaki diğer varlıklara dönüşüyor. Çünkü maddi varlık zamanla sınırlıdır. Dolayısıyla ölümlüdür. Fakat maddenin ölümü bir yok olma değildir. Bir değişimdir, dönüşümdür. İnsan bedeni de ölünce, başka varlıklar tarafından tüketilir ve o varlıkların bir parçası haline gelir.
Bir benzetme yaparsak, biz bir meyveyi dalından koparıp yiyerek, onun ölümüne sebep oluyoruz. Ama çekirdeğini toprağa usulünce verdiğimizde, meyve yeniden canlanıyor. Veya bir kelebek, o hale gelebilmek için ilk hali olan kurdu öldürüyor. Yani aslında maddi varlıkların ölümü bile bir değişimin bir dönüşümün başlangıcıdır.
Diğer taraftan herkes bilir ki, insan sadece maddi bir varlık değildir. Henüz nedenini ve nasılını bilemediğimiz bir madde ötesi yönümüz vardır.
Akıl, düşünce, irade, vicdan dediğimiz şeyler madde ötesi özelliklerdir. Bu özellikleri oluşturan; sevgi, nefret, önsezi, gönül, iyiyi-kötüyü ve doruyu-yanlışı ayırt edebilme, korku, cesaret gibi konuların hepsi madde ötesidir. Daha sayılabilecek diğer özelliklerimizin hepsi, tanımlayamadığımız madde ötesi varlıklarla taşınmaktadırlar.
Halk ozanı Yunus Emre’nin söylediği gibi: “Bir ben vardır, benden içeri”. Demek ki, beden içerisinde yani maddesel bir yapı ile madde ötesi özellikler kaynaştırılmış. Belki de şeytanın anlayamadığı nokta burasıdır. Şeytan, topraktan yaratılan insanı maddesel bir varlık olarak düşündüğü için, kendisini üstün görmüş ve itiraz ederek isyan etmiş olabilir.
Dr. Haluk Nurbaki’nin fikrine göre, gelmiş ve gelecek bütün insanların bedenlerine has hücre şifreleri, bir su bardağını ancak doldurur. Bu şifreler madde ötesi olduğundan ölümsüzdür. Dolayısıyla insanların yeniden dirilmeleri için, bu şifrelerin Allah’a göre basit bir işlemle devreye sokulması yeterlidir.
Diğer taraftan, astronomi alanındaki bilim adamları araştırmalarında ilginç sonuçlara ulaşmışlardır. Fizikçilere göre, galaksilerin kütle enerjileri onları kendi etraflarında döndürecek güce sahip değildir. Bunun için sahip olduklarının on katı kadar enerji gerekir. Bu enerjinin nereden geldiğinin cevabını bilim adamları henüz verememişlerdir. Bu enerjiyi veren cisimleri, “madde olmayan nesne” olarak tanımlamak zorunda kalmışlardır.
Bilim adamlarının bulguları ve cevapsızlıkları, insanı, evrende madde ötesi varlıkların olduğunu ve evrenin ölümsüzlüğünün bunlardan kaynaklandığını düşünmeye zorlamaktadır. Bu fikri güçlendiren başka bir deney daha vardır. Mutlak vakum ortamı oluşturulduğunda fiziksel hiçbir etkinin kalmayacağını düşünen ilim adamları, bu ortamı oluşturduklarında, yeni kuvantların (elektromagnetik ışın paketleri) doğduğunu ispatladıklarında şaşırmışlardır. Çünkü mutlak vakum demek, o ortamdaki bütün maddesel varlıkların bitmesi demektir. Ama maddesel varlıklar biterken, madde ötesi yeni kuvantlar oluşmuş ve bilemediğimiz bir şekilde vakumlu ortama sızmışlardır.
Bu deney de gösteriyor ki, madde ötesi varlıklar vardır ve bunlar ölümsüzdür. Bu sitede daha önce yayınladığımız yazılarımızda, Kur’an’ın anlatımlarına göre, evrende insanlardan başka şuurlu varlıklar olduğunun anlaşıldığını aktarmıştık. Al-i İmran 83, Meryem 93, Rad 15, Hacc 18 ve Neml 65 gibi ayetlerde mealen, “göklerde ve yerde kim (men) varsa hepsi Ona (Allah’a) teslim olmuştur, döndürülüp Ona götürülecektir” denilmektedir.
Dolayısıyla insan, maddi olan bedeni içerisinde madde ötesi varlıkları barındıran bir varlık olduğundan, insan da ölümsüzdür. Ölümlü olan bedenimizdir. Bedenimizin ölümü de, başka varlıklara dönüşümüdür.
Yüce Yaradan’ın Kur’an’da bizlere bahsettiği konuları gerçekleştirmek için, sonsuz mükemmellikte bir sistem kurduğunu, ilimde ilerledikçe daha iyi anlıyoruz.
Allah’ım, Seni daha iyi anlayabilmek ve anlatabilmek için ilmimizi artır.