MUSA VE KARŞISINDAKİLER
Bilindiği gibi, Hz. Musa’nın annesi oğlunu Firavunun adamlarının öldürmesinden korktuğundan, sepet içerisinde Nil nehrine bırakmıştı. Allah’ın planı doğrultusunda, çocuğu Nil nehrinden alan Firavunun hanımı tarafından büyütüldü. Fakat gençlik döneminde karıştığı bir olayda bir adamı öldürmüştü. Yakalanmamak için, on yıldan fazla bir süre kimsenin bilmediği yerlerde kaçak yaşamıştı.
Yani Hz. Musa için yetim büyüdü denilirse ciddi bir hata yapılmış olunmaz. Çünkü mensup olduğu İsrailoğulları da, o dönemde Firavunun esiri idi. Firavun, İsrailoğullarının erkeklerini öldürtüyor, kadınlarını köle olarak kullanıyordu. Yani destek alabileceği hiç kimse yoktu. Dolayısıyla dünyevi gözle bakıldığında, Hz. Musa’nın Firavun ile mücadele etmesi gibi bir durum düşünülemezdi.
Firavun, sıradan bir ülkenin sıradan bir kralı değildi. Mısır gibi zengin bir ülkenin kralıydı. Bir insan zengin bir ülkenin sultanı olabilir. Ama halkına karşı müşfik davranabilir. Nitekim tarihte bunun örnekleri vardır. Fakat Firavun böyle biri değildi. Aksine, kendisini tanrı gibi görüyordu. Dolayısıyla her türlü güce sahip olduğu inancındaydı. Bu sebeple çok gaddar davranıyordu. Ülkenin tek hâkimi olduğundan her emri hemen yerine getiriliyordu.
Buna karşılık Hz. Musa, hem gariban bir konumdaydı, hem de konuşması biraz kekeme idi. Nitekim Yüce Yaradan onu Firavuna gitmesi için görevlendirince, Hz. Musa Allah’tan dilini çözmesi için niyazda bulundu.
İşte bu konumdaki Hz. Musa, dünyevi gücün zirvesindeki Firavun ile mücadeleye başladı. Sonunda o dönemin tiranı olan Firavunu alt etti. Firavun ve kavmi suda boğuldu. Hz. Musa ve beraberindeki İsrailoğullları hürriyetlerine kavuştular.
Bilindiği gibi, Hz. Musa’nın tek desteği Yüce Yaradan idi. Allah, bu desteği verirken, doğrudan Firavunu helâk etmedi. Hattâ Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun’u Firavuna gönderirken yumuşak konuşmalarını tavsiye ediyordu. Taha Suresi 43-44: “Firavuna gidin, çünkü o çok azdı. Varın ona yumuşak söz söyleyin, belki nasihat dinler veya korkar.”
Yüce Yaradan Firavunu uyarmak için daha önceleri de onu darlıkla sıkmıştı. Araf Suresi 130: “Gerçekten biz, Firavun sülâlesini, senelerce kıtlık ve gelir noksanlığı içinde tutup kıvrandırdık ki, düşünüp ibret alsınlar.”
131: “Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman, işte bu bizim hakkımızdır, dediler, başlarına bir kötülük gelince de, işte bu Musa ile yanındakilerin uğursuzluğu yüzünden, dediler. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındandır. Lâkin çoğu bunu bilmezler.”
Görüldüğü gibi, Allah, Firavunu ce çevresindekileri yeterince uyarmış, yumuşak sözlerle nasihat ettirmiş. Fakat yapılan bütün uyarılara rağmen Firavun ve çevresindekiler akıllanmayınca, onları helâk etmiştir. Yüce Yaradan, bu olayları, Araf Suresi 134-136 ayetlerde açıklar.
Hz. Musa’nın mücadele ettiği tek büyük güç, Firavun değildir. O, zengin bir insan olan Karun ile de mücadele etmiştir. Kasas Suresi 76: “Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: “Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.” Görüldüğü gibi Karun, İsrailoğullarının en zengin kişisiydi. Hazinelerinin anahtarlarını güçlü bir bölük taşırdı. Bu tanımdan anlaşılan o ki, Karun dünyanın en zengin kişisi idi. Kasas 78 de izah edildiği üzere, sahip olduğu varlıklarını, kendi ilmiyle elde etiğini düşünürdü.
Diğer insanlar Karun’un zenginliğini kıskanırlardı, Kasas Suresi 79. ayett: “Keşke Karun’a verilen (servet) gibi bizimde servetimiz olsaydı. Şüphesiz o büyük servet sahibidir.” Görüldüğü gibi, bir tarafta dünyanın en zengin insanı olan Karun, diğer tarafta Allah’ın peygamberi olmak dışında başka dünyevi pek gücü olmayan Hz. Musa vardı.
Karun’un Hz. Musa’ya iftira atacak bir tuzak hazırlaması kendisinin Allah indinde sonunu hazırladı. Kasas suresi 81. Ayette: “Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah’a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi.” denildiği gibi kendisi de sarayı da yerin dibine battı.
Yüce Yaradan bu olayları, çocukları uyutan hikâye olsun diye anlatmıyor. İnsanların ders almaları ve kendi geleceklerini kurtarmaları için anlatıyor. Kasas Suresi 78inci ayetin devamında Karun’u uyarırken, Karun’dan sonra gelecek nesilleri de ikaz ediyor. “…Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).” Ayette Yüce Yaradan, Karun’u uyarırken “bilmiyor muydu ki” diyor. “Duymadı mı ki” demiyor.
Firavunun ile Karun’un ortak yönleri, sahip oldukları varlıklarının kendi ilimleriyle elde ettiklerini düşünmeleri ve dünyada büyüklük taslamalarıdır. Yüce Yaradan onları yaptığı uyarılardan sonra helâk ederken; düşüncelerinin hatalı olduğunu, dünyevi gücün işe yaramayacağını, maddi güce aldanıp büyüklük taslamanın yanlış olduğunu, asıl olanın Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu gözümüze sokarcasına gösteriyor.
Hüküm ve hikmet sahibi olan yalnız ve yalnız Allah’tır. O dilemezse biz ne bir adım atabiliriz, ne de bir söz söyleyebiliriz.
Allah’ım senin gönderdiğin ayetleri anlayabilmemiz için, bizlere anlayış ihsan eyle.