DÜNYA BARIŞI İNSANLIĞI CENNETE YAKLAŞTIRACAKTIR
Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz sözlerinden birisi şöyledir: “Yurtta sulh, Cihanda sulh”. Atatürk’ün bu güzel sözü söylediği dönemde, dünya barışını oluşturmak çok zordu. Nitekim bir büyük savaşın yaraları sarılmadan, ilkinden daha feci sonuçları olan yeni bir savaş çıktı.
İkinci Dünya Savaşından sonra ise, bir kısım insanların aklı başına gelmeye başladı. Bu savaştan sonra hem barış çabalarının artması, hem de küreselleşmenin hızlanması, yeryüzünün büyük bir köy haline gelmesine vesile olmakta. Dolayısıyla, dünya barışını sağlamak için, günümüzde, her zamankinden daha çok şansımız var.
Dünya barışını sağlamak için neler yapılabileceği hususunda, bu sitedeki bazı yazılarımızda düşüncelerimizi okuyucularımızla paylaştık. Bunlardan bazıları; “Barış İnsanlığın Zorunlu Kaderidir”, “Dünya Barışını Oluşturmanın Yöntemleri”, “Barış Hükümlerin En Güzelidir”, “İslâm’da Savaş ve Barış”, “Savaş ve Barış Üzerine” başlıklı makalelerimizdir.
Bu makalemizde ise, konuya biraz daha farklı açıdan yaklaşmaya çalışacağız.
Takdir edileceği gibi, barışın temeli adalettir. Adaletin sarsıldığı yerlerde barışın sağlanması mümkün değildir. Adaletsiz uygulamalar ve diktatörce davranışlar, insanların seslerini, belki bir süreliğine kısabilir. Ama barış ortamını oluşturması imkânsızdır. Aksine, toplumu patlamaya hazır bir bomba haline getirir. Çünkü kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler sonucunda, insanlar arasındaki bilgi akışı, tarihin en hızlı etkileşimine dönüşmüştür. Dolayısıyla kitlelerin sadece ulusal seviyede değil, uluslararası düzeyde örgütlenmesi kolaylaşmıştır.
Peki, adalet nedir ve nasıl sağlanabilir? Bu hususta, bu sitede yayınladığımız bazı makalelerde, hem düşünürlerin hem de kendimizin fikirlerini ifade ettik. Bu yazımızda, adaleti, barışla bağlantısı açısından irdelemeye çalışacağız.
Adalet, maya gibidir. Mayasız ekmek uzun süre dayanmaz ve hamur kabarmadığından sert olup beğenilmesi ihtimali azdır. Bilindiği gibi, maya, hamurun her zerresine yayılırsa, yani hamur ile dengeli bir şekilde karışırsa, hamur güzel kabarır. Güzel kabarmış hamurla yapılan şeyler de lezzetli olur.
Dünya barışı da böyledir. Burada maya adalet olduğuna göre, adaletli uygulamalarımız, dünyada yaşayan insanlar arasında ne kadar çok yayılırsa, barış da o kadar etkili olur. Barışın ömrünün uzunluğu da, adaletin, insanlığın her zerresine ne kadar yayıldığıyla doğru orantılıdır. Eğer, insanlar arasındaki adalet mayasının daha güzel tutmasını istiyorsak, daha çok işbirliğine ihtiyacımız vardır. Bu işbirliğimiz dünya çapında olursa, başarı şansımız artar. Küreselleşmiş dünyamızda, başarı konusunda daha şanslı olduğumuzu unutmayalım.
İnsanlar arası ilişkiler, elektrik bağlantıları gibidir. Nitekim bir insan iyilik enerjisi yayarsa, çevresindeki şahıslarda da iyilik görülmeye başlar. Böylece iyilikler, tıpkı üzüm salkımı gibi çoğalır. Etrafa yayılan iyilik enerjisi, ne kadar güçlü ve ne kadar uzun süreli olursa, iyilikler de suya atılan taşın dalgaları gibi yayılır. Yani giderek genişler ve etki alanı dünyaya ulaşır. Bir insan kötülük enerjisi yayarsa, çevresindeki kişilerde de kötülük görülmeye başlar. Kötülüğün yayılması arttıkça, insanlığın huzuru kalmaz.
O halde, mayanın yapısı önemlidir.
Mayanın yapısı adalet olursa, etrafa huzur yayılır.
Mayanın yapısı, haksızlık olursa, çevreye zulüm yayılır.
Bizim amacımız, insanlığın huzurunu artırmak olduğuna göre, önümüzde iki yol vardır.
Birincisi, adil yapıdaki insanların, sahip oldukları enerjiyi yaymak için, özel bir gayret sarf etmeleridir.
İkincisi, haksızlık yaparak zulmün yayılmasına sebep olan insanların sayılarının azaltılmasıdır.
Zalimlerin sayılarının azaltılması için iki yol takip edilebilir.
Birincisi, onlara karşı sürekli olarak iyilik mayası enerjisi göndermektir.
İkincisi, iyilik yoluna yapılan her türlü davet gayretlerine rağmen, halen zalimliklerinde ısrar edenleri fiilen engellemektir.
Yukarıda bahsettiğimiz bu yöntemleri uyguladıkça, dünya barışına yaklaşırız. Dünya Barışını tesis ettikçe, insanların huzur ve güven içerisinde yaşaması ihtimali artar. İnsanlardaki huzur ve güven içerisinde yaşayan sayısı arttıkça, bu dünya hayatı cennete dönüşmeye başlar. Bu dünya hayatının cennete dönüşmesi, dünya barışının tesisinde emeği geçen insanların, ahiret yaşamında da Cennete girmesine vesile olur.
Takdir edileceği gibi, ahiret hayatındaki Cennet ve Cehenneme giden yolun taşları, bu dünyada döşenmektedir.
İsteyen içindeki nefreti gizlemeye çalışır. Dıştan farklı davranır, içten ise hinlik peşine düşer. Böylece hem bu dünya, hem de ahiret kendisine cehennem olur.
Dileyen, içindeki nefreti siler atar. Yerine sevgiyi koyarak, adaletle hükmeder. Barışı sağlamak için gayret sarf eder. Böylece hem bu dünya, hem de ahiret kendisine cennet olur.
Seçim her insanın kendisine aittir. Yüce Yaradan’ın aklı verdiği kimse, bir başkasını suçlayamaz.