BİLGİN İLE BİLEN İNSAN ARASINDAKİ FARKLAR ÜZERİNE
Aşağıda bahsedeceğimiz bu farkların bir bölümünü, Prof. Dr. Orhan Aslan’ın Gazi Üniversitesi mezunlarına yaptığı bir konuşmadan alıntıladıklarımızı uyarlayarak oluşturduk.
Bir şahsın, sadece bilen bir insan mı, yoksa bilgin mi olduğuna karar verebilmek için, aşağıdaki özellikleri göz önüne almamızda fayda vardır.
Bilen insan, kâinattaki olaylar hakkında veri sahibi olan kişidir. Olaylarla alâkalı olarak sorulması gereken, niçin ve nasıl gibi sorular onu ilgilendirmez. Bu sebeple bilen insan, sadece bildiğini iletir. Tıpkı bir veri tabanı gibidir. Sadece elindeki verileri aktarır.
Bilgin insan ise, elde edilen verilerle ilgili olarak niçin ve nasıl gibi soruları sorar. Dolayısıyla bilgin, sorduğu bu sorulara cevaplar bulmak için sorgularken, yeni bilgiler üretebilen kişidir.
Bilen insan, bilginlerin ürettikleri bu bilgileri, veri olarak ezberlemeye çalışır. Tabiri caizse, ayaklı kütüphane gibidir.
Bilgin insan, öğrendiği veya kendi bulduğu veriler arasındaki bağları araştırıp takip ederken, verilerin düzenli kanunlar halinde ve simetri kuralına uygun olduğunu gözlemleme imkânını bulur. Bu gözlemleri sonucunda, bütün bunların tek bir kaynak tarafından yaratılmış olduğunu kavrayarak, bu düzeni kuran Tanrı’ya ulaşmaya çabalar.
Bilen insan, öğrendiği bilgilerini kendi menfaati için kullanmaya meyillidir. Elbette, farklı davrananlar da vardır, ama çoğunlukla menfaatlerine yarayacak şekilde kullanmaya meyillidirler.
Bilgin insan, iradeli bir duruş sergilemeye meyyaldir. Elbette, farklı davrananları da vardır, ama bilginlerin çoğunluğu iradeli duruş sergiler. Gerçek bilginlerin tamamına yakını, çok zorda kalmadıkça, iradeli bir duruş sergiler.
Bilen insan, bilgisayar gibidir. Bilgisi kendisinden az olanları etkiler. Aktardığı bilgileri ilk defa duyan insanları tesiri altına alır. Fakat konuştuğu kişinin bilgi seviyesi arttıkça, onlar üzerindeki tesir alanı azalır.
Bilgin insan, sadece bilgi aktarmakla kalmayıp, konuştuğu insanları etkilemenin ötesinde, onlarda şuur oluşturabilen şahıstır.
Bilen insan, her konuyu öğrenebileceğini düşünür. Daldan dala atlayarak, daha çok veri sahibi olmaya çalışır.
Bilgin insan, olayları sorgulayarak araştırdığı için, ulaşabileceğinin ve kavrayabileceğinin bir sınırın olduğunu düşünür.
Bilen insan, zikzaklar yapabilir.
Bilgin insanın ise, bir çizgisi vardır.
Bilen insan, bulunduğu bazı ortamlarda başlangıçta etkileyici olabilir. Bazen tesiri bir dönem sürebilir. Ama bütün yaşamı dikkate alındığında, iz bırakma ihtimali zayıftır.
Bilgin insanın, hem bulunduğu ortamlarda, hem de yaşamı boyunca iz bırakma ihtimali, çok kuvvetlidir.
Bilen insan, çok veri bildiğini göstermek için, konuşurken daldan dala atlar. Çünkü kendisi de bilgi toplarken daldan dala atlamıştır. Dolayısıyla, söylediklerinden kendisi de, karşısındakiler de bir sonuç çıkaramaz. Bu nedenle, uzun süre ilgiyle izlenmesi ihtimali zayıftır.
Bilgin insan ise, anlatırken merakla dinlenir.
Bilen insanın taklitçi olması ihtimali kuvvetlidir.
Bilgin insanın ise, taklitçi olmayıp, orijinal olması ihtimali daha kuvvetlidir.
Bilen insanın vicdanının olması gerekmez.
Bilgin insan vicdanlı değilse, ona bilgin denilemez.
Bilen insanın, kendisini güzel bir amaca adadığı çok seyrek görülür.
Bilgin insanın bilginliği, kendisini insanlığa adamasından anlaşılır.
İki insan tipi arasında bu kadar ciddi boyutta fark olmasına rağmen, bilgin insan olmanın yolu, bilen kişi olmaktan geçer. Yani her bilgin insan, bir dönem bilen insan konumunda olmuştur. Bu durumlarını aşarak, bilgin insan mertebesine yükselebilmek için, ruhen yükselmeye çabalamak şarttır. Bilgin insan, bilen şahsın ruhen yükselmiş hali gibidir.