ARAÇ GEREÇ VE AMAÇ ÜZERİNE
İnsanlığın bilinen tarihine bakıldığında, teknik ilerledikçe insanların sahip olduğu araç gereçlerin sayılarının arttığı görülmektedir.
Geçmiş tarihle ilgili en az bilgi sahibi olduğumuz atalarımız, avcı-toplayıcı olanlardır. Az olan bilgimize rağmen, fikir birliğine varılan bir husus, o dönemlerin, insanlığın en az araç gerece sahip oldukları şeklindedir. O devirle ilgili olarak, ortak kanaatimizin bir diğeri, o insanların içerisinde, gurup şuuruyla dayanışma içerisinde hareket eden ve bugün imrenerek baktığımız amaçlara sahip olanların oranının daha fazla olduklarıdır. Kendilerini ve içinde yaşadıkları toplumu doyurmak için, imece benzeri usullerle birlikte hareket etmişlerdir. Sahip oldukları özellikleri ve araç gereçlerini birleştirmişlerdir. Mülk ve para kavramı olmadığından, nefislerine yenilenlerin oranı çok düşük kalmış olması ihtimali kuvvetlidir. Ortak tavır almaları sonucu, güven ve huzur ortamında yaşadıkları düşünülmektedir Bu durumu henüz tam olarak belgeleyememişsek bile, günümüzde Avusturalya’da yaşayan yerliler olan Aborjinlerin yaşamlarını inceleyince, söylediklerimiz mantıklı görünmektedir.
Günümüz insanı, bilinen insanlık tarihi içerisinde, en çok vasıtaya sahip olmuş nesildir. Araç gereçlerdeki bu bolluğa karşılık, maalesef, amaçlar giderek yok olmaya yüz tutmuştur. Avcı-toplayıcı toplumlarda, hayatlarını anlamlandıran gayeleri olan insanların oranının, günümüzdekinden çok daha yüksek olduğu aşikârdır. Küreselleşmenin etki alanı genişledikçe, hayatlarını anlamlandıran gayeleri olan insan sayısının, giderek daha düşük seviyelere indiğini, hepimiz kendi çevremizde müşahede ediyoruz.
İnsanların amaç boşluğu içerisine düşmelerinin çeşitli sebepleri var. Bunların en önemlilerinden birisi, sahip olunan araç gereçlerdeki artıştır. Elbette araç gereç sahibi insanların içerisinde de, güzel amaçlara sahip olanlar vardır. Fakat böyle güzel insanların dışındakiler için, amaç ve araç gereç, tahterevallinin iki tarafıdır. Bir kanat yükselince, diğeri azalmaktadır.
Günümüz insanındaki amaç yokluğunun bir başka nedeni, sorgulama anlayışıdır. Hakikate ulaşmak için sorgulama kavramı ve tenkitçi bir anlayışla şüphe etmek yöntemi, birbirine karıştırılmaktadır. Bilgileri toplayıp, görgü ve düşüncelerin ışığında süzgeçten geçirmeye çalışmak başkadır, bilgilere, sırf tenkit etmek için şüpheyle bakmak başkadır. Birincisindeki gaye, hakikate ulaşmaya çalışmaktır. İkincisindeki amaç, elde edilmiş bilgiyi kötülemektir.
Dolayısıyla günümüzdeki sorgulamamızın amacı bile hatalıdır. Hâlbuki sorgulamayı hakikate ulaşmak için yapmalıyız. Çünkü hakikate ulaşmaya çalışan bir insanın hayatı, anlam kazanır. Başkalarının ulaştığı bilgileri kötüleyen yani kendisinin dışındakilere baştan ön yargı ile bakan bir insanın hayatı, anlamsızlaşır.
Peki, nasıl bir yöntem uygulayarak çözüme ulaşılabilir ve huzur bulabiliriz. Bizi çözüme götürecek metotlardan birisi, araçları, bir amaç doğrultusunda kullanmayı öğrenmektir. Bunu öğrenebilmek kolay değildir. Çünkü nefsimiz bizi hep yanlış yöne döndürmek ister. Öğrenmenin kolay yolu, Yüce Yaradan’ın öğretilerini iyi kavramaktan ve içselleştirmeye çalışmaktan geçer.
Aslında, Allah’ın öğretisi karmaşık değil, aksine vazıhtır. Tek olan Tanrı, bütün peygamberleri aracılığıyla aynı temel kanunları bize açıklamıştır.
Bakara Suresi 116ıncı ayet: “Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır.”
Tevrat’ta Tesniye 10/14: “İşte, gökler ve göklerin gökleri, yer ve onda olan her şey senin Tanrı’n olan Rabbinindir.”
Aziz Pavlus’un 1. Korintoslulara Mektup 10/26 da: “Yeryüzü ve onun doluluğu, Rabbinindir!”
Demek ki, insanlar, yeryüzündeki araç gereçlerin gerçek sahibi değildir. Bütün mülklerin hakiki sahibi, Yüce Yaradan’dır. İnsan, O’nun yeryüzündeki halefi olduğundan, araçları, tek olan Tanrı’nın gösterdiği şekilde yönetmekle yükümlüdür. Dolayısıyla, sahip olduğu araçlar üzerinde, keyfince tasarruf yapamaz. Sahip olduğunu düşündüğü araçlar için, “ister yakarım, ister yıkarım, benim değil mi” diyemez.
Zira, insanların araçlar üzerindeki yönetim sorumluluğu, sahip olduğu vasıtaları, diğer insanların ve toplumun huzuru ile mutluluğu için kullanmaktır. İlâhi kanunlara göre, araç gereç sahiplerinin, içinde yaşadıkları topluma karşı yükümlülükleri, sahip olduğu araçları kullanma hakkından önce gelir.
Elbette insanlar, sahip oldukları araçları kendileri de kullanacaklardır. Ama tahterevallide araçların tarafının ağır basarak, amaçları askıda bırakmasını önlemekle görevlidirler. Bu sorumluluklarını yerine getirebilmeleri, araçların ağır bastığı durumlarda, nefsine karşı mücadele ederek, kendisinin de ruhen, tahterevallide amaçların olduğu tarafta olmasıyla mümkündür.
Günümüz insanının en önemli sorunu gayet açıktır. Amaçtan uzaklaştığımız için, araç gereçler, bizi günlük olaylar zincirinin içerisine hapsetmiştir. Bir taraftan, zorlu geçim mücadelesi içerisinde, diğer yandan, medyadaki bitmek bilmeyen iç karartıcı haberlerinin boyunduruğu altında ve çevremizin de yönlendirmesi ile yaşamaktayız.
Gerek fert olarak, gerekse toplum halinde, yaşamın anlamı üzerinde düşünmeliyiz. Bu hususta okuyucularımıza destek verebilmek umuduyla, bu sitede “Hayatın İlahi Bir Anlamı Olmazsa, Herşey Manasızlaşır”, “Hayatımızı Anlamlandırarak Geleceğimizi Kurtarabiliriz” ve “Bir İnsanın Hayatını Anlamlandırması Üzerine” adlı üç makale yayınlamıştık Takdir edileceği gibi, düşünme eylemi, ekonomik veya dünyevi verilerle olmaz. Ancak irfan sahipleri düşünce üretebilirler. Çünkü irfan sahibi bir insan, bir fikri oluştururken, hem dünyevi hem de uhrevi açıdan birlikte bakmaya çalışır.
İnsan ve insanlık olarak, huzurlu ve mutlu yaşamak için neler yapılabileceğinin istişarelerini birlikte yapmalıyız. İnsanlık açısından iyi gördüğümüz şeyleri, şahsımız veya gurubumuz için yararlı olan şeylere tercih etmeliyiz. Dolayısıyla, kendimize faydalı gördüklerimizi değil, iyi ve güzel olan davranışları seçmeye gayret etmeliyiz.
Unutmayalım ki, araçların, amaç haline dönüşmesi, her devirde putlaşmayı getirmiştir. Tek olan Tanrı’yı terk edip, kendimize putlar oluşturdukça da, insanlığın huzuru azalmıştır.
Allah’ım, Senin yolunda harcamak üzere, mülk ve saltanat ver.
Allah’ım, Seni daha iyi anlayabilmek ve anlatabilmek için, ilim ve hikmet ver.