ALLAH’IN VERDİĞİ ÖZGÜRLÜK

ALLAH İNSANLARA SINIRI ÇİZER, SINIRLAR İÇERİSİNDE SERBEST BIRAKIR

 

Fahri Küpcü “Bir Çobanın Düşleri” kitabında “Din, insanların zayıf omuzlarına Allah’ın yüklediği ağır bir yük değildir” der. Gerçek de böyledir. İslâm, insanları her iki dünyada da huzurlu kılmaya çalışır.

Ancak bazı insanlar çevresine daha dindar görünmek isterler. Sanki dinin istediği güzel ahlâkı çok iyi uyguluyorlar da, artık sıra ayrıntılara kafa yormaya gelmiş gibi davranırlar. Bu anlayış, bütün semavi dinlerde vardır. Ayrıntıların temeli, biçim yani şekilcilik üzerinedir.

Hâlbuki Yüce Yaradan’ın böyle ayrıntılara girerek, kullarına güçlük çıkarması düşünülemez. Zaten birçok ayette, dinin kolay olduğundan bahsedilir. Allah “Ben zorlaştırmam, insanlar birbirlerine zorlaştırır” diyerek, bu konuya da açıklık getirmektedir.

Maide 101: “Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın. Eğer onları Kur’an indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan geçmiştir (onları affetti). Allah çok bağışlayandır ve çok merhametlidir.”

Ayet gayet açık. Eğer soru sorulursa, onlar açıklanır. Açıklananlara uymakla sorumlu olunulduğundan gereksiz ve ağır bir yük yüklenilmiş olunur. Onun için sormayın deniliyor.

Ayetin sonunda Yüce Yaradan, Kendisinin çok bağışlayan ve merhamet eden olduğunu vurgulayarak, bizlere Kur’an’da açıklamadığı davranış ve uygulamalarımızdan sorumlu olmadığımızı belirtiyor.

Kur’an’ın anlattıkları incelendiğinde, Allah’ın yasakladığı her şeyin kötü olduğu anlaşılıyor. Fakat Yüce Yaradan’ın, insanlar için zararlı olacak her fiili yasaklamadığını da görüyoruz. Allah’ın yasaklamadığı bu alanlar, bizlere tanınan özgürlük alanıdır.

Yüce Yaradan insanlara akıl, irade ve vicdan verdiği için, insanı birçok konuda özgür bırakmıştır. Gereksiz sorular sorarak bu özgürlüğümüzü kendi kendimize daraltmayalım. Hayatımızı kendimiz zorlaştırmayalım.

Allah’ın bizlere verdiği özgürlüğü, güzel ahlâk çerçevesi içerisinde kullanalım. Özgürlük sınırları içerisindeki davranışların seçimi, insanın kendisine aittir. Bilindiği gibi, Allah fiilini insanın seçimine göre oluşturur. Ama Allah’ın aksine açıklama yapmadığı bu sınırlar içerisinde akıl, irade ve vicdanımızı kullanarak hareket edersek, bize ilave bir ceza gelmez.

Dolayısıyla Kur’an’da açıklanmayan konularda ‘hadis, icma, kıyas, imam, şeyh vb şöyle diyor’ diyerek onların açıklamalarına mahkûm olmayalım. Aklımıza takılan konularda, doğrudan Allah’ın kelâmı olan Kur’an’a bakalım. Aksi takdirde, hem kendimize hayatı zorlaştırmış hem de sorumluluk almış oluruz.

Nahl 89: “…Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik.”

Demek ki Kur’an, Yüce Yaradan’ın bizler için gerekli gördüğü her şeyi açıklıyor. Açıklamadıklarının üzerinde gereksiz sorularla ve yorumlarla hayatı çekilmez hale getirmeyelim.

Nahl Suresi 89uncu ayete göre, Kur’an doğruyu gösteren bir rehber. Ama sıradan bir rehber değil, rahmet kaynağı bir rehber. Aynı zamanda Müslümanlar için, müjde niteliğinde bir kitap. Şimdi düşünelim, çileli bir hayatı sıradan bir insanın bile müjde olarak takdim etmesi mümkün mü? Peki, merhametlilerin en hayırlısı olan Yüce Yaradan’ın aksini düşündüğünü söylemek, Allah’a zalimlik isnat etmek değilse nedir?

Amirlerimizin bize çizdikleri sınırlar içerisinde özgür olabilmek için çabalayan insanlar olarak, Yüce Yaradan’ın verdiği özgürlüğü neden kullanmayalım? Zaten bize çizilmiş olan sınırları neden daraltalım?

Biz, Kur’an’da açıklanmadığı halde, namaz kılarken ellerimizin, ayaklarımızın ve parmaklarımızın konumuna yoğunlaşmayalım. Namaz sırasında başkası hakkında hinlik düşünmemeye yoğunlaşalım.

Biz, Kur’an’da açıklanmadığı halde, gusül abdesti sırasında toplu iğne başı kadar kuru yer kalmasın, dişimizin dolgusu abdestlerimizi sakatlamasın diye yoğunlaşmayalım. Gusül abdestini zina yaptıktan sonra almak durumuna düşmemeye yoğunlaşalım.

Biz, Kur’an’da açıklanmayan hangi hayvan etinin haram olduğuna yoğunlaşmayalım. Kürkleri daha değerli oluyor diyerek, anne karnındaki veya yeni doğmuş küçücük hayvanları öldürtmeme üzerine yoğunlaşalım. Meyvelere, sebzelere hormon vererek, insanlığı ölüme sürüklememe üzerine yoğunlaşalım.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.