İNSAN VE ALLAH KATINDA DİN NEDİR?
(Not: Bu yazı Mayıs 2014’te bu sitede yayınlanmıştı. Silindiğinden aynen yayınlıyoruz.)
Allah insanlara akıl, yani düşünme yeteneği ile birlikte sezgi ve konuşma özelliği vererek, insanlığı Dünyadaki halefi yapmıştır. İnsanlar sahip oldukları bu kabiliyetler sayesinde iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, haklı-haksız gibi ayrımlar konusunda tartışmışlar ve ortak değerler oluşturmaya gayret etmişlerdir.
İnsanların çoğunun kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettikleri dönemlerde, Allah uyarıcı olarak peygamberler görevlendirmiştir. Uyarıcıların sayılarının 124.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Uyarıcıların etkilerinin geçtiği dönemlerde insanlar, peşinde koştukları tanrı sayısını artırmışlardır. Bu durumun insanların melekler ile Tanrı arasındaki farkı ayırt edemeyerek, her tanrıya farklı bir yetki ve görev yüklemelerinden dolayı oluşması ihtimali kuvvetlidir. Çok tanrılı sistemler dikkatlice incelenirse insanların tanrıları, aslında meleklerin yerine koydukları anlaşılır.
İnsanların kendiliklerinden oluşturdukları dinlerin temeli de, tanrı kabul ettiklerine olan teslimiyetleridir. Anlaşılan o ki, Allah insanların yapılarına Yaratıcı arama ve O’na ulaşma fikrini yerleştirmiştir. İnsanlar da sürekli Yaratıcılarını aramışlardır.
Diğer taraftan Allah, Hz. Âdem’den itibaren bütün peygamberleri aracılığıyla hep aynı dini anlattırmıştır. Dinin temeli, Yüce Yaradan’a teslim olmaktır.
Allah son peygamberi Hz. Muhammed’e gönderdiği Kitabı, 23 yılda insanların sosyal ihtiyaçlarına, önemli sorularına cevap verecek ayrıntıları ihtiva edecek ve insanların sindirebilecekleri bir yapıda oluşturmuştur. Günümüze kadar da aslının aynısı olarak kalabilmiş Kitap, Kur’an’dır.
Al-i İmran 19. “Allah katında din İslam’dır! O kitap verilenlerin ayrılığa düşmeleri ise, sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastandır. Her kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse şüphe yok ki Allah çabuk hesap görendir.”
Allah, bütün semavi dinlerin temelinin, Müslümanlık olduğunu Kur’an’da bizlere açıklıyor.
Bakara 140. Yoksa siz: “İbrahim de İsmail de İshak da, Yakub da, Esbat da (Yakub’un torunları) hep Yahudi veya Hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın şahadet ettiği bir hakikati bilerek gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”
Bakara 136. Ve deyin ki: “ Biz Allah’a iman ettiğimiz gibi, bize ne indirildiyse İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’ ve Yakup’a ve Esbat’a (Yakup’un torunlarına) ne indirildiyse, Musa’ya ve İsa’ya ne verildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden olarak ne verildiyse hepsine iman ettik. O’nun Peygamberlerinden hiçbirisinin arasını ayırmayız ve biz ancak O’nun için boyun eğen Müslümanlarız.”
Al-i İmran 52. Bunun üzerine vaktâki İsa onların inkâr ettiklerini hissetti: “ kim benim Allah için yardımcılarım?” dedi. Havariler, “Biziz Allah için yardımcılar, biz Allah’a iman ettik, bizim imanı lekesiz Müslümanlar olduğumuza şahit ol” dediler.
Demek ki, Allah katında din tektir. O da Yüce Yaradan’a teslim olmaktır. Dolayısıyla O’nun yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamaktır.
İnsanlar açısından da din, öncelikle sığınacak bir barınaktır. Yaratıcıya veya doğaüstü güçlere sığınmaktır. Günlük yaşam açısından din, toplumsal düzeni koruyacak, haksızlıkları azaltacak, insanın kendi ruh dengesini oluşturacak bir kurallar manzumesidir.
Sonuç olarak gerek insanlar gerekse Allah nezdinde din, teslim olmaktır. Allah, tek olduğunu, hiçbir ortağının olmadığını bize sıkça göstermiştir. Bu açıdan insanlar ve Allah açısından bakılınca din aynıdır. Yani Yüce Yaradan’a teslim olmaktır.
Yüce Yaradan, yarattığı kullarına zulmetmez. Aksine onların sağlıklı ve huzurlu olmalarını ister. Uyarıcılarını da, güzel ahlâkı temin etmek için gönderdiği biliniyor. İnsanların huzuruna yardımcı olacaklara Cennetini müjdeliyor. Başkalarının huzurunu bozanlara ise Cehennemini anlatıyor ki, ders alsınlar ve insanlara zarar vermesinler diye.
Allah yarattığı kullarına nefislerine hâkim olmaları için, her zaman fırsatlar veriyor. Kendisini düzeltenleri bağışlayabilmek için bizlere hep ümit veriyor.
Bakara 160. “Ancak tövbe edip, halini düzeltip hakkı söyleyenler başka. Ben onları bağışlarım. Ben tövbeleri çok kabul ederim, çok bağışlarım.”
Bakara 186: “Ve şayet kullarım sana Benden sorarlarsa muhakkak ki Ben çok yakınımdır. Bana dua edince duacının duasına icabet ederim. O halde onlarda benim davetime koşsunlar ve Bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.”
Allah’ım, Sana hakkıyla iman edip, doğru yolu bulabilenlerin çoğalması için insanların iradelerine güç ver.