AKILCILIK VE AKILDIŞILIK ÜZERİNE
Akılcı davranış, menfaatimize en uygun olacak şekilde karar vermek olarak tanımlanmaktadır. Bu tarifi yapanlar, bir kişinin akıllı olup olmadığına, menfaatinin peşinde koşup koşmadığına bakarak ve çıkarını koruma becerisine göre karar vermektedirler.
Akıldışılık ise, bu durumun tersi olarak niteleniyor. Yani, menfaatimizi korumayan veya çıkarımıza uymayan karar vermek, akıldışılık olarak ifade ediliyor. Bu açıdan bakılınca, menfaatinin peşinde koşan şahsı akıllı bir insan olarak niteleyenlere göre, menfaatinin nerede olduğunu anlayamayan kişi de, akılsız olarak nitelenebilir.
Görüldüğü gibi, akılcı ve akıldışı davranış hakkındaki her iki tanım da, genel anlamda, maddi menfaat üzerine odaklanıyor. Maddi açıdan bakılınca, akılcı veya akıldışı davranmanın bazı sonuçları şöyle olabilir.
Akılcılık, başkalarının zararına da olsa, bizim kazanmamızı teşvik eder. Çünkü asıl olan, şahsi menfaatimizi artırmaktır. Biz kazanırken, başkalarının ezilmesinin veya zarar etmesinin bizim için bir önemi yoktur. Çünkü biz akılcı davranmaktayız.
Akıldışılık, her zaman menfaatimizi bilememek şeklinde tezahür etmez. Bazen, akılcı davrandığımızı düşündüğümüz halde, akıldışı davranışlardaki sonuçlarla karşılaşırız. Çoğu zaman, daha çok kazanma umuduyla hırsla hareket ederiz, ama sonuçta maddeten zarara uğrarız. Bazen, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” diyerek akılcı davrandığımızı düşünür ve önce tavuğu veririz. Ama kaz gelmediği için tavuğu da kaybederiz. Yani akılcı davrandığımızı düşündüğümüz bir sırada zarara uğrayarak, akıldışı davranmış konumuna düşeriz. Bazen, hızlı karar vermek zorunda kalırız. Böyle bir durumda bazı etkenleri tam irdeleyemeyebiliriz. Dolayısıyla, ilk akılımıza gelen kazancı tercih ederiz ve belki menfaat sağlamış oluruz, ama daha büyük kazancı kaçırmış olabiliriz. Böyle durumlarda, kendi zararımıza kendimiz sebep olduğumuz için, kendi kendimizi suçlayarak, manen sıkıntıya düşeriz. Akılcı davrandığımız bir sırada akıldışı davranmış konumuna düşmek, bizi içten içe kemirir.
Akılcılık, mevcut düzene uyum sağlamaktır. Böylece, en az zararı ve azami faydayı sağlamayı ummaktır. Düzene uyum sağlamak, sadece ticaretle uğraşanlar için değil, herkes için geçerlidir. Aile içerisinde, okulda, işyerinde, arkadaşlarımız arasındaki ilişkilerimizde, sosyal faaliyetlerimizde düzene uyum sağlamak da, akılcı davranmak olarak tanımlanmaktadır.
Akıldışılık, bazen, mevcut düzenin dışında konuşlanmaktır. Bu durum, akıldışılığın uç noktası olarak değerlendirilebilir. Düzene uyum sağlarken şahsiyetinden taviz vermekle, sırf düzene itiraz edeceğim diye, mantıksız bir asilik sergilemek arasında bir fark yoktur. Bu durumda akılcılık ile akıldışılık, benzer sıkıntılara yol açar. İster, düzene uyum sağlamak adına şahsiyetinden taviz vermiş ol, isterse, mesnetsiz ve mantıksız bir asilik sergilemiş ol, her ikisi de aynı şekilde yanlıştır.
Akılcılık ve akıldışılığın, bazen uygulamada benzer yönleri vardır. Her ikisi de benzer olaylar karşısında defalarca aynı uygulamayı yapar. Örneğin, reklamını insanları ikna edebilecek şekilde iyi yapan bir firmanın ürününü satın almaya karar verirken, akılcı veya akıldışı davranışımızı ayırt etmemiz zordur. Sunumunu çok güzel yapan bir pazarlamacı, bazen bizleri şaşırtır. Verdiğimiz kararı akılcı olarak görmemizi sağlar. Fakat ilerleyen zamanda başka seçeneklerle karşılaştırdığımızda, akıldışı davrandığımız kararına varabiliriz.
Yukarıda aktarmaya çalıştığımız akılcı veya akıldışı davranışlarımızın tanımı, tamamen maddi menfaatimizle ilişkilendirilerek yapılmaktadır. Fakat insanın manevi yönü, yani ruhunun huzuru dikkate alındığında, akılcı ve akıldışı davranışlarla ilgili maddi tanımların geçerli olup olmadığını, aşağıdaki sorulara vereceğimiz cevaplarla ölçebiliriz.
Örneğin, kazancının bir kısmını, tamamen kendi rızasıyla ve karşısındakinden maddi bir karşılık beklemeden, fakir insanlarla paylaşan şahıs akıldışı mı davranmıştır?
Davet edildiği bir aile yemeğine, yiyeceği yemeğin bedelinden daha pahalı bir hediye ile giden kişinin davranışı akıldışı mıdır?
Maddeten sıkıntıda olan bir tanıdığına, faizsiz borç para veren insan, akılsızca mı davranmıştır?
Sattığı ürünün piyasada zor bulunduğunu bildiği halde, aşırı kâr etme imkânı varken, kullanmayıp normal kârla satan kişi akıldışı mı davranmıştır?
Mevcut düzene uyum sağlamayarak, yanlış bulduğu hususlar karşısında susmayan ve makul çözüm yolları gösteren kişi, akılsız olarak mı nitelenmelidir?
Gününün bir kısmında, insanlara yardım eden vakıflar gibi kuruluşlarda bilâ ücret çalışan insanlar, akıldışı olarak mı değerlendirilmelidir?
Yukarıda örneklediğimiz davranışları sergileyerek iç huzuruna ulaşmaya çalışan insan, maddi kayıplar yaşadığı için akıldışı davranan bir kişi midir?
İçinde fırtınalar kopan, ama maddi gücü sürekli artan bir insan akılcı mı davranmaktadır?
Maddi gücünü artırmak için çevresindekileri kırıp döktüğünden etrafında güveneceği kimse kalmayan bir zengin, akılcı mı davranmıştır?
Her okuyucumuz, bu soruları çoğaltarak kendisine sorabilir. Sorulara vereceği cevaplara göre kendisine bir yön çizebilir.
Ama bizce daha uygun olan, akılcı ve akıldışı davranışları dengeli bir şekilde sergilemeye çalışmaktır. Hem, hayatımızı anlamlandıracak akıldışı davranışlarda bulunmak, hem de, insanlara yardımcı olacak maddi gücü elde edecek konuma, akıldışı bakış açılarıyla, yani insanları ezmeden gelmeye çabalamaktır.