TİTO’DAN TARİHİ İTİRAFLAR
(Not: Bu yazı Kasım 2013 tarihinde yayınlanmıştı. Silindiğinden son paragraf eklenerek aynen yayınlıyoruz.)
Salih Gökkaya, komünizm fırtınalarının bütün dünyayı kasıp kavurduğu bu günlerin birinde “Türkiye Komünist Talebe Teşkilatı Başkanı” sıfatıyla Yugoslavya Devlet başkanı Mareşal Josifp Broz Tito’nun (1892- 1980) şeref misafiri olarak Belgrad’a davet edilir.
Ömrünün son günlerini geçirmekte olan Tito’yu ziyaret ettiklerinde, hayatını komünizme adayan bu ihtiyar liderin pişmanlık içinde dudaklarından dökülen şu itiraflar, apayrı bir tarihi kıymet ifade etmektedir:
Yoldaşlar, ben ölüyorum artık… Ölümün ne derece korkunç bir şey olduğunu size anlatamam. Anlatsam bile sıhhatli ve genç olan sizler, bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün; ölmek, yok olmak… Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş… İşte bu çıldırtıyor beni… Dostlarımızdan, sevdiklerimizden, unvan ve makamlardan ayrılmak… Dünyanın güzelliklerini bir daha görememek… Ne korkunç bir şey anlamıyor musunuz?
Yoldaşlarım, sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum: Ben öldükten sonra toprak olacaksam, diriliş, ceza veya mükâfat yoksa benim yaptığım mücadelenin değeri nedir söyleyin bana? Ha yoldaşlarımın kalbine gömülecekmişim veya alkışlanacakmışım neye yarar?
Ben mahvolduktan sonra, beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çıyanları insafa getirir mi? Söyleyin bu gidiş nereye? Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor.
İtiraf etmek zorundayım; Ben Allah’a, peygambere ve ahrete inanıyorum artık. Dinsizlik bir çare değil. Düşünün, şu kâinatın bir Yaratıcısı, şu muhteşem sistemin bir kanun koruyucusu olmalıdır…
Mazlumca gidenlerle, zalimce gidenlerin hesaplaşma yeri olmalıdır. Hakkını alamadan, cezasını görmeden gidiyorlar. Böyle keşmekeş olamaz. Ben bunu vicdanen hissediyorum. Öyle ki, milyonlarca suçsuz insanlarla yaptığımız eza ve zulümler, şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette…
Onların ahlarına kulak verecek bir merci olmalı… Yoksa insan teselliyi neren bulacak? Bunların bir açıklaması olmalı…
Marks bu mevzuda halt işlemiş. Uyuşturmuş beynimizi.
Nedense ölüm kapıya dayanmadan bunu idrak edemiyoruz. Belki de göz kamaştırıcı makamlar buna engel oluyor. Ben bu inancı taşıyorum yoldaşlarım, sizler de dersiniz deyin!”
Tito’nun idrak ettiği bu anlayışın darısı, Müslüman bir ülkede doğduğu için Müslüman diye bilinen ama, göz kamaştırıcı makamlarının ve zenginliklerinin uyuşturduğu beyinleriyle, Allah’ı unutanların başına.