ALMANLAR VE ACI ÇEKENLER

AVRUPA’NIN DÜNYA ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ ÇOK AZALTAN ÖNEMLİ OLAYLAR

(Not: Bu yazı Ağustos 2014 tarihinde yayınlanmıştı. Silindiğinden çok küçük değişikliklerle tekrar yayınlıyoruz)

Bilindiği gibi Avrupalıların kurduğu ilk büyük devlet Roma İmparatorluğudur. Çevresine kanun ve nizamı götürmekle övünen bu devletin yıkılışı, Hun Türklerinin hükümdarı Atilla tarafından olmamıştır. Atilla, karşısında hiçbir güç kalmadığı halde, Roma’nın yağmalanmasına gönlü razı olmamış ve geri dönmüştür.

Roma İmparatorluğunu yıkan Alman (Germen) aşiret reisi Odoaker’dir. O dönemde Almanlar Kanun ve Nizam anlayışını, doğa kanunları niteliğinde ve her hak güçlünündür şeklinde algılıyorlardı.

Bu sebeple Almanlar sadece yıktılar. Yerine hiçbir şey koyamadılar. Bu sonuçla Avrupa 1000 yıl sürecek bir karanlığa gömüldü. Çünkü Kanun ve Nizam yerini, doğa kanunlarına ve din unsurunu keskin bir kılıç gibi kullanan Kiliseye bırakmıştı.

Avrupa’nın kaderi üzerinde etkili olan bir başka olay, Moğol Hanı Ögeday’ın 1241 yılındaki ölümüdür. Çünkü bu tarihte Ögeday’ın yeğeni Batu Han’ın askerleri, bugünkü Budapeşte ve Split şehirlerine kadar ilerlemişti.

Ancak Ögeday ölünce Batu Han, onun yerine geçerek büyük han olmak hayaliyle imparatorluğun merkezi Karakurum’a gitti. Seçilemedi, geri döndü. Ama eski hevesi kalmadığından Urallar bölgesinde kaldı.

Aslında Batu Han büyük han seçilseydi bile, bu durum Avrupa için çok önemli bir sonuç doğurmazdı. Çünkü Batu Han, asıl vatanından çok uzakta idi. İnsan ve levazım desteğinden yoksundu. Dolayısıyla ilerlemesi geçici olurdu. Nitekim Moğol ordusunun önemli bir bölümü Türklerden oluştuğundan ve Moğollar azınlıkta kaldığından, Batu Han dâhil yöneticiler ve diğerleri Müslüman oldular ve Türkleştiler.

Avrupa üzerinde etkili diğer bir olay, Türklerin Anadolu’dan Avrupa’ya geçip İstanbul’u da alarak batıya doğru ilerlemeleridir. Fakat ilginç olan şu ki, iki nedenle bu durum Avrupa’nın lehine olmuştur.

Birincisi, İstanbul’dan Avrupa’ya giden bilgin ve düşünürler, Avrupa’da Rönesans hareketinin başlamasında etkili olmuşlardır.

İkincisi ise Avrupa için hiç umulmadık bir mucize şeklinde, Avrupa’nın kaderinin iyi yönde değişmesine vesile olmuştur. Bilindiği gibi o dönem için zenginlik Doğu’da idi. Türkler, Avrupalıların zenginliğe ulaşacakları kısa yolu kapatmışlardı. Bu sebeple Kristof Kolomb, Macellan gibi bazı macera ruhu taşıyanlar, sürekli batıya giderek Hindistan’a ulaşmaya çalıştılar.

Fakat çok büyük bir mucize olarak Amerika kıtasını buldular. Benzer şekilde Afrika’nın, Cezayir çöllerinden aşağısında bilinmeyen geniş alanları buldular. Dünya üzerinde böyle toprakların var olması Avrupa için bir şans olmayabilirdi. Eğer bu yeni bölgelerdeki halk baruta sahip olsaydı, Avrupalılar hiçbir şey yapamazlardı. Çünkü gidecekleri çok uzak bölgelerde, levazım ve insan destekleri çok yetersiz kalırdı.

Ama bölge halklarının bırakın baruta sahip olmayı, kılıçları bile yoktu. Sadece okları vardı. Afrika’dakilerin ise okları bile yoktu. Sadece ahşap mızrakları vardı. Dolayısıyla yeni bölgelere giden Avrupalılar, oraların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini acımasızca sömürdüler. Sadece Kuzey Amerika’da ilk 75 yıl içerisinde 25 milyon Kızılderili insanı öldürdüler. O dönemde İspanya’nın nüfusu 5 milyon, İngiltere’nin nüfusu 2,5 milyon idi.

Dolayısıyla Avrupa belki de dünya tarihinde bir daha yaşanılmayacak bir mucize gelişme olan keşifleri, Türklerin zorlaması sayesinde sağladı. Avrupalılar, kendi coğrafi şartlarına ve varlıklarına bakıldığında gelecek için hiçbir umut vermezken, yeni toprak keşifleri sayesinde çok aşırı zenginlediler. Yoksa Avrupa’nın, Almanların yaptığı tahribattan kurtulmaları mümkün değildi.

Avrupa’nın kaderini kötü etkileyen diğer bir olay, yine kendi içlerinden çıktı. Hattâ yine ilk olayın benzeri oldu. Alman birliğini sağlayan Prusya, Avrupa’nın kötü kaderini çizmeye başladı.

Önce I. Dünya Savaşını çıkardı. Avrupalılara dışarıdan hiçbir gücün yapamayacağı acıları yaşattı. Kimsenin yapamayacağı tahribatları yaptı. Bu sonuçtan ders çıkarmayınca, kısa bir süre sonra II. Dünya Savaşını başlattı. İlkinden daha büyük acılar ve tahribat yaşandı. Her iki savaşta da sadece Avrupa değil bütün dünya, Almanların aşırı kibri ve boş gururu sebebiyle acı çekti ve tahrip oldu.

Sonunda Avrupa liderliğini kaybetti. Eski gücüne ulaşma ihtimali de yok oldu.

Bu kötü vaziyeti ilk anlayan bir Alman yönetici olmadı. Bir Fransız olan De Gaulle, yanlıştan dönülmenin önemini anladı. Hemen çözüm üzerine odaklandı. Avrupa Birliğine giden yolun temellerini, Almanların o sıralardaki güçsüzlüklerinden kaynaklanan çekincelerine rağmen, attı.

Fakat Fransız De Gaulle’ün Avrupa Birliği için zorlukla attığı bu temeller ve çatı günümüzde çatırdıyor. İlginç olan bu çatırdamanın sebebinin, tarihin tekerrürü şeklinde yine Almanların  olmasıdır.

Eğer Avrupa ve Dünya bu defa durumu erken algılayıp tedbirini almazsa, yeni acılar yine bütün dünyada ve daha şiddetli yaşanabilir. Çekirge üç kereden fazla zıplarsa, dünya bu sonucu haketmiş demektir.

Ama artık “Bazılarını bazıları ile def etmeseydik, dünyada huzur bozulurdu” diyen Yüce Yaradan’ın desteği ve izniyle, maşa kullanmaktan başka birşey bilmeyen bozguncuların işleri inşallah düzelmeyecek ve hainlerin hileleri başarıya ulaşmayacaktır.  

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.