FİRAVUNUN TANIMI

FİRAVUN KELİMESİ İLE KASTEDİLEN NE OLABİLİR?

 

Firavun, genelde, Mısır kralı olarak bilinir. Fakat Kur’an, her Mısır kralı için firavun kelimesini kullanmaz. Hz. Yusuf’un başından geçenlerin anlatıldığı Yusuf Suresinde 43, 50, 51 ve 64. ayetlerde hükümdar olarak bahsedilir. Yusuf Suresinin 76. ayetinde de Melik olarak geçer.

Mısır kralı, kendisinin gördüğü bir rüyayı en iyi yorumlayan Hz. Yusuf’un, bilgili olmasının yanında düzgün bir kişi olduğunu da anlayınca, onu hazinenin başına getirir. Çünkü rüyasının tabirine göre yedi yıl bolluktan sonra yedi yıl kıtlık gelecektir. Bu kıtlık döneminde halkın sıkıntı çekmemesi için, düzgün birine ihtiyacı olduğunu düşünür.

Demek ki o Mısır hükümdarı, halkını ezmeyen, halkın iyiliği için çalışan bir kişidir. Bu sebeple Allah ondan bahsederken hükümdar veya melik der. Dolayısıyla her Mısır kralı, firavun değildir.

Peki, Kur’an’a göre firavun nasıl biridir?

Taha Suresi 24. ayette sadece Hz. Musa’ya hitaben ve 43. ayette ise Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun’a birlikte hitap ederek: “Firavun’a gidin, çünkü o çok azmıştır.”

Müminun 45,46:” Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.”

Kasas 4: “Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı.”

Ankebut 39: “Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.”

Zuhruf 54: “Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.”

Duhan 30,31: “Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.”

Ayetlere baktığımızda firavunun özellikler şöyle sıralanıyor: Büyüklük taslayan, halkının bir kısmını ezen, bozgunculuk yapan, kavmini ezen (küçük düşüren), azıtan ve haddi aşan bir zorba.

Firavun tek başına büyüklük taslıyor, haddi aşıyor. Ama kavmini ve halkın bir bölümünü ezmeyi tek başına yapmıyor. Çevresinde kendisine sorgusuz-sualsiz itaat edenlerle birlikte yapıyor. Onlar itiraz etseler, firavunu gerçek anlamda kimse sevmediği için tek başına bir hiçtir.

Firavunun ileri gelenlerinin sadece yardımcılarıyla sınırlı olmadığını anlıyoruz. Dolayısıyla devlet işlerini yürüten yöneticileri, özel bilgi toplayıcıları, yalan haber yayıcıları, insanları sırf firavun istedi diye mahkûm edenleri, “insanları içeri atın” dediğinde hemen tutuklayanları, öldürün dediklerini “niye?” diye sormadan öldürenleri, dağıttığı devlet hazinesinden haksız pay alanları, velhasıl çok geniş bir kitleyi firavunun ileri gelenleri olarak değerlendirmek gerekir. Zaten bu konuda Kur’an, “firavun kavmini suya götürür gibi ateşe götürdü” derken böylesi bir geniş kitleyi tanımlıyor.

Ama unutulmamalı ki, yukarıda sayılan destekçilerinin ve menfaatlenenlerin hepsi firavun ile birlikte cezalandırıldılar.

Günümüzün küreselleşen dünyasında firavun tanımına, sadece bir kişi ve çevresindekiler olarak bakmak yetersiz kalır. Firavunun yukarıda saydığımız özelliklerine sahip olan devletler de, firavun olarak nitelenebilir. Büyüklük taslayan, halkının bir kısmını ezen, bozgunculuk yapan, kavmini ezen (küçük düşüren), azıtan ve haddi aşan bir zorba niteliğindeki devletler de, firavun ile aynı akıbeti paylaşabilirler. Firavun ve kavmi gibi helâk olmamak için son anda değil, şimdiden ve acilen hatalarından dönmelerinde ve Allah’ın mağfiretine sığınmalarında fayda var.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.