ALLAH’IN PLAN YAPMASI VE TUZAK ÜZERİNE
Bu sitede yayınladığımız “En Hayırlı Planları Kim Yapar” başlıklı makalemizde, kendi yaşamımızdan ve peygamberlerin tavrından örnekler vererek konuyu irdelemeye çalışmıştık. Bu yazımızda tamamen Kur’an ayetlerinden yola çıkacağız. Yüce Yaradan’ın yaptığı planlar hususunu inceleyeceğiz.
Yeni bir yazı ile inceleme yapmamızın sebebi, Kur’an tercümelerinin pek çoğunda, tek olan Tanrı’nın tuzak kurduğundan bahsedilmesidir. Böyle tercüme edilen ayetlerden birisi, tuzak fiiliyatını anlatan kelimenin Arapçasını yazarsak şöyledir:
Ali İmran Suresi 54: “Onlar mekrettiler, Allah da mekretti. Allah, hayrül mekarindir.”
İslâm âlimlerinin çoğu, bu ayeti şöyle tercüme etmektedir: “Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.”
Tercümelerin böyle yapılmasının sebebi olarak, bu ayetin indirildiği olay anlatılır. Bahsedilen olay şöyledir: İsrail oğulları, Hz. İsa’yı öldürmek için ona tuzak kurarlar. Yüce Yaradan da, onların bu tuzaklarına karşı tuzak kurar.
Dolayısıyla, tuzak yorumunu yapanlara göre, bazı insanların, tek olan Tanrı’nın elçisine karşı kurdukları tuzak hayırsız olacağından, Yüce Yaradan’ın kurduğu tuzağın, en hayırlı tuzak olması gerekir. Böylece Tanrı, tuzak kuranların en hayırlısı olmuş olur.
Şimdi bu durumu irdeleyelim. Öncelikle, tuzak kurmak ne anlama gelmektedir ona bakalım. Türkçede tuzak kurmak deyiminin karşılında, yaygın olarak “pusu kurmak” kullanılır. Eğer karşımızdaki insana, onun haberi olmadan veya onu güzel sözler ve vaatlerle kandırarak zarar verirsek, işte o zaman tuzak kurmuş oluruz.
Konuyu bu tanıma göre irdeleyelim. Hz. İsa olayında, peygamberi öldürmek isteyen İsrail oğullarına o anda verilen bir ceza bilinmemektedir. Bilinen şey, Hz. İsa çarmıha gerilmeden, Yüce Yaradan’ın huzuruna götürüldüğüdür. Yani peygamberi, insanlar öldürmemiş, Tanrı yanına almıştır. Dolayısıyla, bu olayda, Yüce Yaradan’ın, İsrail oğullarının içerisindeki kötü niyetli olanları cezalandırmak için tuzak kuması gibi bir durum yoktur.
Acaba, Yüce Yaradan, Kendisinin yarattığı kullarına tuzak kurar mı? Bu soruya cevap ararken, bir annenin, çocuklarına tuzak kurup kurmayacağını düşünelim. Anne, çocuğunu yetiştirirken, yani yavrusu daha küçükken, onun hatasını gördüğünde uyarır. Çocuk büyüdüğünde de, evladına karşı uyarılarını sürdürür. Hiçbir anne, “o şöyle bir hata yaptı, ben ona bir tuzak kurup, onu kandırıp cezalandırayım da görsün” demez. Diyen çıksa bile, çocuğun, kendi hatasını anlayarak kendisini düzeltmesine bir faydası olmaz. Eğer anne, çocuğuna, onu cezalandırmak için tuzak kurduğunu söylemezse, çocuk sebebi başka yerlerde arar. Anne, tuzağı kendisinin kurduğunu söyleyecek olursa, bu defa çocuk annesine kinlenir. Annesinin istediğinin tam tersi davranışlara başlar.
Bir anne, çocuklarını kandırıp onlara tuzak kurmazken veya böyle tuzak kurmanın, evladını tam tersi davranışa yönlendireceğini bilirken, Yüce Yaradan niçin yarattığı kullarına tuzak kursun? Bir anne, çocuklarını defalarca ikaz ettikten sonra cezalandırma yoluna giderken, kulunun yapacaklarından hiçbir menfaati olmayan Yüce Yaradan, niçin kullarını uyarmadan cezalandırsın?
Şimdi, yukarıda verdiğimiz Ali İmran Suresinin 54üncü ayetini tekrar ele alalım. Ayette geçen “mekr etmek” kelimesi, plan yapmak anlamındadır. Bu durumunda ayetin tercümesi: “Onlar plan yaptılar. Allah da plan yaptı. Allah, hayırlı plan yapandır” şeklinde olmaktadır. Hz. İsa olayında, Tanrı’nın yaptığı plan, sevdiği kulunu korumak içindir. Dolayısıyla, kötülerin planlarına karşılık yapılan bu kurtarma maksatlı plan, hayırlı bir plandır.
Şimdi de, benzer tercümelerin yapıldığı başka ayetleri ele alalım.
Yusuf Suresi 12/33: Yusuf dedi ki: “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben onların tuzağına düşerim ve cahillik edenlerden olurum”.
34: “Bunun üzerine Rabbi, onun duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti. Muhakkak ki O, evet O, hakkiyle işiten, hakkiyle bilendir.”
Yukarıdaki ayetlerde bahsedilen tuzak, Hz. Yusuf’a ev sahibesinin kurduğu bilinen tuzaktır. Yani, Hz. Yusuf’un haberi olmadan, ev sahibesinin yaptığı bir işlemdir. Her iki ayette de tuzak olarak tercüme edilen kelimenin Arapçası “keyde” olarak geçmektedir. Hâlbuki Ali İmran Suresindeki kelime “mekr” idi. Yani Kur’an’da, her iki olayın vasfının farklı olduğunu göstermek için, farklı kelime kullanılmış. Bu farklılıktan başka, dikkat edilecek bir diğer husus, Yüce Yaradan’ın, onların tuzaklarını bertaraf ettiğinden bahsedilmesidir. Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, tek olan Tanrı, kadınlara tuzak kurmamıştır. Yüce Yaradan, Hz. Yusuf’a verdiği manevi destekle, onların kurdukları tuzaklara düşmesini engellemeye çalışmıştır
Konumuzla ilgili bir başka ayet de şöyledir:
Tur Suresi 52/42: “Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa düşeceklerdir.”
Yukarıdaki ayette tuzak kelimesinin Arapça karşılığı olarak, “keyde” kullanılmıştır. Bu kelime bizim de normal olarak anladığımız pusu manasındadır. Zaten ayette de Yüce Yaradan, Kendisinin plan yaptığından veya tuzak kurduğundan bahsetmiyor, küfredenlerin kendilerinin kurdukları tuzağa düşeceklerini anlatıyor. Böylece, küfredenlerin tuzaklarının boşa çıkacağını ima ediyor. Dolayısıyla, Tanrı’nın tuzak kurması olayı yok.
Hz. Peygambere karşı müşriklerce yapılan bir başka plan, Enfal Suresi 30uncu ayette anlatılır.
Enfal Suresi 8/30: “Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için plan yapıyorlardı. Onlar plan yapıyor. Allah da plan yapıyordu. Allah, plan yapanların en hayırlısıdır.”
Yukarıdaki ayette “plan yapma” olarak tercüme ettiğim kelimenin Arapçası “mekr”. “Allah en hayırlı plan yapandır” sözünün Arapçası “Vallahü hayrülmakiriyn”.
Maalesef bu ayetin tercümesini veren âlimlerin çoğunluğu, benim plan yapma olarak yazdığım yerleri “tuzak kurmak” olarak ifade etmişler. Bu ayetin iniş nedeni olarak, müşriklerin, son peygamber olan Hz. Muhammed’i öldürme hususunda aralarında anlaşarak tuzak hazırlamalarını göstermişlerdir. Âlimlerin çoğu, yaptıkları bu tercümeyle, Yüce Yaradan’ın da tuzak kurduğunu söylemişlerdir.
Âlimler, yaptıkları tercümeleri ve ayetin iniş (nüzul) sebebi olarak anlattıkları olay arasında bir çelişki olduğunu görememişler diye düşünüyorum. Eğer bu ayet, Hz. Peygamberi Mekke’deki evinde yatarken öldürme planlarını anlatıyorsa, bu olay bir tuzak değildir. Tuzak, pusu kurmak şeklinde yapılır. Hâlbuki burada yapılan iş, bir plandır. Nitekim öldürenlere karşı Hz. Muhammed’in kabilesinin kan davası gütmemesi için, her kabileden insan ayarlanmıştır. Dolayısıyla yapılan iş, hem öncesindeki düşüncelerle bir plandır, hem de evinde yatmakta olan bir kişiye saldırı olarak düşünülmüş bir plandır.
Eğer tuzak olsaydı, Hz. Muhammed’in bir bahaneyle gece sokağa çıkmasını sağlamak için kandırıldıktan sonra, bir köşeyi dönerken “kim vurduya” gitmesi sağlanırdı. Yani bu olayda da, tuzak kurma ile plan yapma arsında bir fark vardır.
Yüce Yaradan’ın yaptığı karşı planı da, bir tuzak değildir. Nitekim tek olan Tanrı’nın yaptığı yardım, sadece, Hz. Muhammed’in evinden sağ çıkmasını sağlamak şeklinde olmuştur. Evden çıkarken müşriklerin onu görmelerini engellemiş, Hz. Ebubekir’i yanına almasına fırsat vermiştir. Sonrasında da, saklandıkları mağaranın önüne örümceğin ağ örmesini, güvercinin yuva yapmasını sağlamıştır.
Eğer Yüce Yaradan’ın yaptığı iş tuzak olsaydı, olaylar farklı gelişirdi. Kendisini öldürmek istediklerinden Cebrail vasıtasıyla haberdar edilen son Peygamber, silah kullanmada mahir ve güçlü sahabelerini, önceden ve gizlice evine yerleştirirdi. Gece müşrikler eve baskın yaptıklarında da, hepsini öldürürlerdi. Çünkü evde başka kimsenin olmadığını düşünecek olan müşrikler, gafil avlanmış olurlardı. Nitekim Hz. Muhammed’in yatağında Hz. Ali’nin yattığını görünce ne yapacaklarını bilememişlerdir.
Şimdi, tuzak ve plan arasındaki farkı bize gösterecek bir başka ayete bakalım.
İbrahim Suresi 14/46: “Gerçekten onlar çeşitli planlar yaptılar. Allah katında da onlara plan var; isterse onların planları dağları yerinden oynatacak olsun.”
Yukarıdaki ayeti daha net anlayabilmek için aynı surenin önceki bir ayetine bakalım.
42: “Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah’ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.”
46ıncı ayette plan yapma olarak tercüme ettiğim kelimenin Arapçası “mekr” olarak geçmektedir. Bu net kelimeye rağmen, çoğu âlimlerin tercümelerinde şöyle ifadeler vardır: “Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azap var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun”
Son verdiğimiz iki ayete baktığımızda, zalimlerin bu dünyada yaptıklarına karşılık olarak, tek olan Tanrı da, ahiret hayatında cehennem oluşturarak plan yapmıştır. Cehennem hayatı bir azap olduğundan, ayette azap kelimesi geçmemesine rağmen, âlimler, “Allah katında da onlara hilelerine karşı azap var” şeklinde tercüme etmiş olabilirler. Hâlbuki o cümlede de azap sözü bulunmazken, “mekr” kelimesi geçmektedir.
İbrahim Suresinin bu iki ayetiyle bağlantılı olarak ele alınabilecek bir başka iki ayet şöyle:
Araf Suresi 7/182: “Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete yaklaştırırız.”
183: “Ben onlara mühlet veririm. Şüphesiz benim tuzağım çetindir.”
183üncü ayetteki tuzak kelimesinin Arapçası “keydi” sözüdür. Yani bizim anladığımız anlamda tuzak manasındadır.
Ayetleri dikkatle inceleyelim. Yüce Yaradan, Kendisinin sözleri olan ayetleri yalanlayanlara kızıyor ve “biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete yaklaştırırız” diyor. Sonraki ayette de, onlara mühlet verdiğini söylüyor.
Ayetlerden anlaşılan o ki, Yüce Yaradan, inkârcıları serbest bırakıyor. Onlara hem mühlet veriyor, hem de nimet.vermeye devam ediyor. Demek ki, tek olan Tanrı’nın bahsettiği tuzak, inkârcılara verilen mühlettir. Yani, Yüce Yaradan insanlara pusu kurmuyor. Pusu kurmadığını net anlayabilmemiz için, Kur’an’daki diğer ayetlere bakabiliriz. Yüce Yaradan, insanların hatalarını anlayarak yanlıştan dönebilmeleri için o kadar çok uyarıda bulunuyor ki, saymak mümkün değil. On binlerce peygamber görevlendiriyor, yüz binlerce güzel insan vasıtasıyla insanların irşat edilmelerini sağlıyor. Peygamberlerinden bazılarına indirdiği Kutsal Kitaplarıyla yol gösteriyor.
Dolayısıyla, Yüce Yaradan’ın bu ayette bahsettiği tuzak da, pusu anlamında değildir. Bütün ikazlarına rağmen anlamamakta direnen insanlara mühlet ve nimet vermektir. Bu açıdan bakılınca, insanlar, kendilerine ömür ve rızık verilmeye devam edildiği için, hatalarını anlamayarak yaşamlarındaki yanlışlara ve zalimliklerine devam ettikçe, kendi kendilerine pusu kurmuş duruma düşmüş oluyorlar.
Son kutsal kitap olan Kur’an’ın bütününde anlatılanlarla, yukarıda irdelemeye çalıştığımız ayetlerden net bir şekilde anlaşıldığı üzere, Yüce Yaradan, Kendi yarattığı kullarına tuzak kurmaz. Aksine, bütün kullarını Cennetine kazanabilmek için gayret eder. Ama anlaşılan o ki, insanlığın huzurunu bozanları ve zalimlik yapanları, bazı güzel insanlar bu dünyada cezalandırmazlarsa, yarın ahirette tek olan Tanrı’nın Huzuruna geldiklerinde, onlara hiçbir taviz verilmez.
Allah’ım, Senin gösterdiğin yolları ve yaptığın uyarıları anlayabilmemiz için, bizlere anlayış ihsan eyle.
Sen, rahmeti en geniş olansın.
Bizlerin, Senin helâk ettiklerinden olmamamız için, bizlere irade gücü ver.