HADİS KONUSUNA FARKLI BİR BAKIŞ

HADİS KONUSUNA FARKLI BİR BAKIŞ

 

Son peygamber olan Hz. Muhammed’in sözleri anlamına gelen hadisler konusu, Hz. Peygamberin vefatının bir süre sonrasından itibaren, sürekli tartışma mevzusu olmuştur. Hadisler hususunda, lehte ve aleyhte çok fazla söz söylenmiş ve yazılmıştır. Nitekim biz de, bu sitede, konuyla ilgili bazı fikirlerimizi ifade etmiştik.

Bu makalemizde konuya, Hz. Muhammed’in konumuyla duygusal bağ oluşturarak yaklaşmaya çalışacağız.

Son kutsal kitap olan Kur’an’ın da teyit ettiği gibi, Hz. Muhammed içimizden birisidir. Yani o da insandır. Ancak, Hz. Peygamberi bizlerden ayıran unsur, onun Yüce Yaradan’ın elçisi olmasıdır.

Dolayısıyla, hadisler konusunda, kafamızı karıştırmadan, “şu kaynaklarda şöyle yazıyor, bu eserlerde böyle anlatıyor” gibi konulara girmeden, gerçeğe yakın karar verebilmemizin bir yolu var demektir. Bizler de, tek olan Tanrı’nın elçisinin tavrının nasıl olması gerektiğini hayal ederek, Hz. Muhammed ile duygudaşlık oluşturmamız durumunda gerçeğe yaklaşabiliriz.

Ama hayallerimiz bir temele oturmazsa, bir yere varamayız. Bu durumda öncelikle, Yüce Yaradan’ın vahiy göndererek görevlendirdiği elçisi olmanın ne anlama geldiğini görmeliyiz. Bilindiği gibi, akıl, vicdan ve irade verilmiş her bir insan, Yüce Yaradan’ın yeryüzündeki halefidir. Yani, yeryüzündeki varlıklara ve insanlığa faydalı davranışlarda bulunmakla görevlidir. Peygamberlerin, sıradan bir insandan farkları, onların, sabırlı davranmada, iyilik yapmada, adaletli tavır almakta diğer insanlara göre daha önde olmasıdır. Böyle oldukları için vahiy yoluyla görevlendirilmişlerdir. Peygamberler, vahiy yoluyla öğrendiklerini, Yüce Yaradan’ın vahyi olduğunu net bir şekilde belirterek, insanlara aktarmakla yükümlüdürler. (Müddesir Suresi 74/2 ve 3, Yunus Suresi 10/2)

Bütün bunları anlamamız için, tek olan Tanrı’nın kelâmı olan Kur’an’a bakmamız yeterlidir. Eğer Kur’an’ı güzel bir şekilde irdelersek, hem bir peygamberin karşılaştığı sıkıntı ve mutluluklarını, hem de sorumluluklarının neler olduğunu –tamamını olmasa bile bir kısmını- anlayabiliriz.

Ali İmran Suresi 3/144: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir…”

Ahzab Suresi 33/40: “Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Ama Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.”

Son peygamber olduğu, yukarıdaki ayette net bir şekilde vurgulanan Hz. Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğunu anlatan başka ayetler de var. Okuyucularımız isterlerse bakabilirler. Şimdi konumuzla ilgili diğer bazı ayetlere bakalım.

Nisa Suresi 4/80: “Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz, seni onlara bekçi olarak göndermedik.”

Ayetten net olarak anlaşılan o ki, Yüce Yaradan, peygamberine, insanlar üzerinde bekçilik yapma görevi vermemiş. Bu ayetin ışığında peygamber ile duygudaşlık yaptığımızda, Hz. Muhammed’in (dolayısıyla onun gibi düşünmeye çalışan bizim) aklına gelen bazı sorular şöyle olabilir. “Bana insanlar üzerinde bekçilik görevi verilmemişken, onlara Allah’tan vahiy yoluyla aldığım kelamları aktarmanın dışında, niye ben kendim ayrıca bir nizamname hazırlayayım? Böyle yapmakla, üzerime vazife olmayan işlere müdahale ederek, işleri neden karıştırayım? Allah’ın işine müdahale etmiş konuma niye düşeyim?”

Bu gibi soruları kendisine soran ve cevap arayan bir peygamberin, kendisine soru soranlara vereceği cevaplarda titizlenerek, Kur’an’a uygun olarak yanıtlayacağı açıktır.

Konumuzla bağlantılı bir başka ayet şöyle: Enam Suresi 6/106: “Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka ilâh yoktur. Ortak koşanlardan da yüz çevir.”

“Vahyedilene uy, ortak koşanlardan yüz çevir” şeklinde net bir emir alan Hz. Muhammed, niçin, kendisine vahyedilenin dışında, insanların hoşlarına gidecek sözler söylesin? İnsanların uygulamaya çalışacaklarını bile bile, vahye uymayan sözlerini yazdırıp da, niçin Yüce Yaradan’ın emrinin aksine hareket etsin?

Nahl Suresi 16/35: “…Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık seçik bir tebliğden, ibarettir.”

Yüce Yaradan’ın buyurduklarını tebliğden başka bir şey yapmaması istenirken, Hz. Muhammed, insanların kafalarının karışacağını bile bile, niçin kendiliğinden bazı yönetmelikler yayınlasın? Yayınlamak zorunda olduğunu düşünse bile, neden Kur’an’a uygun olmayan yönetmelik hazırlasın?

Maide Suresi 5/3: “…Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam’ı beğendim…”

Bilindiği gibi, İslâm sözünün anlamı, Allah’a teslim olmaktır. Şimdi düşünelim. Dinin sahibi olan Yüce Yaradan, insanlar için “dininizi olgunlaştırdım” derken, O’nun peygamberi “Allah böyle söyledi, ama bence din kemâle ermedi, eksik kaldı, onu da ben tamamlayayım bari” diyerek, kendi fikrini temel alarak eklemeler veya çıkarmalar yapabilir mi?

Yunus Suresi 10/15: Böyle iken, ayetlerimiz, kesin birer belge olarak kendilerine okunduğu zaman, o bizimle karşılaşmayı ummayanlar, “Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir.” dediler. De ki, “Onu kendiliğimden değiştiremem, benim açımdan bu olacak bir şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.”

Ayette bu kadar net ifadeler ve yanlış davrandığında ağır bir ceza şıkkı var iken, Hz. Peygamber, söylediği sözleri bazı insanların, Kur’an’ın anlamını değiştirmekte kullanabileceklerini tahmin edemez mi? Bu durumda, kendi sözlerini neden yazdırsın?

Enam Suresi 6/114: “Allah, size Kitap’ı (Kur’an’ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım?…”

Kamer Suresi 54/17-22-32-40: “Andolsun biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?”

Yüce Yaradan, Kur’an’ı açıklanmış olarak ve kolaylaştırarak indirdiğini söylerken, peygamberinin, insanların kendi istedikleri yöne çekmek isteyeceklerini bile bile, “Allah öyle söyledi ama insanlar anlamazlar, ben onlara farklı anlatımlarla, onların anlayacağı şekilde anlatayım” diyerek, niçin farklı açıklamalar yapsın? Bir peygamber, yanına gelerek ayetleri anlamadıklarını söyleyen şahıslar olursa, onlara anlatırken, Kur’an’a uymayan açıklamalar yapar mı?

Zuhruf Suresi 43/43: “Öyleyse sen (Muhammed), sana vahyedilen Kur’an’a sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.”

Tek olan Tanrı, peygamberine böyle bir emir vermişken, Hz. Muhammed’in “Yok, sadece Kur’an’a yani vahyedilene sımsıkı sarılmak, insanı dosdoğru yola iletmeye yetmez. Ben, ümmetime emanet olarak, benim hayat tecrübelerimi de ekleyerek sünnetimi de bırakayım ki, insanlar dosdoğru yola ancak böyle girebilirler” diyerek, insanlara, kendisine vahyedilenin dışında sünnet adı altında yazılı nizamnameler bırakması düşünülebilir mi?

Nisa Suresi 4/87: “…Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?”

Yüce Yaradan, net bir şekilde böyle söylerken, onun elçisi olan Hz. Muhammed’in, “Allah öyle söylüyor ama siz Ona bakmayın, benim sözüm de Onunki ile aynı doğruluktadır” dercesine, kendi sözlerini kayda aldırarak yazdırması mümkün müdür?

Kehf Suresi 18/26: “…O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.”

Allah, “kimseyi hükümranlığına ortak etmem” derken, Hz. Peygamber, ümmetine Kur’an’ın yanında kendi sünnetini de emanet bırakarak, tek olan Tanrı’nın hükümranlığına ortak olmaya niçin kalkışsın ki?

Son dönemde indiği anlaşılan aşağıdaki Nasr Suresine bakalım.

Nasr Suresi 110/1: Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde,

2: Ve insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde,

3: Rabbini överek tespih et, O’ndan bağışlanmanı dile, çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.

Bu sureyi okuduktan sonra tekrar düşünelim. Diyelim ki Hz. Muhammed, bu sure gelene kadar, kendi sözlerini de yazdırıyordu. Peki, bu ayetler geldikten sonra, mağfiretini dilemek ve tövbe etmek için, yazdırdıklarını tekrar gözden geçirerek hatasını düzeltmesi veya imha ettirmesi, peygamberliğinin bir gereği değil midir?

Zaten çok daha önce inen bazı ayetler, Hz. Peygamberi hata yapmaması hususunda uyarmış ve nasıl cezalandırılacağını açıklamıştı.

Hakka Suresi 69/44: O, bize isnaden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,

  1. “Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.”

46: “Sonra da onun şah damarını keser atardık.”

47: “O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.”

İsra Suresi 17/74: “Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, nerdeyse sen onlara birazcık meyledecektin.”

75: “O takdirde, muhakkak hayatın da, ölümün de azabını sana kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin için hiçbir yardımcı bulamazdın.”

Çevresindekilere kendisinin aktardığı Kur’an ayetleriyle böylesine sert ikaz edilmişken, hem de insanların kendilerine göre kullanacaklarını bile bile, Hz. Muhammed, niçin sohbetlerde sarf ettiği kendi sözlerini yazdırsın ve gelecek nesillere bıraksın?

Şimdi tekrar düşünelim. Tek olan Tanrı’nın varlığını kabul eden sıradan erdemli insanlar olarak bizler, azami hassasiyeti göstermeye çalışırken, vahiylerin gelişine bizzat şahit olan ve kendisi de çok dürüst bir insan olan Hz. Peygamber, insanların kendi menfaatleri yönünde kullanmaya kalkışacaklarını bile bile, neden kendi sözlerini gelecek nesillere emanet olarak bıraksın? Dini konularda verdiği cevaplarda, tabiri caizse, kılı kırk yaran bu güzel peygamberin, dünyevi hususlarda söylediklerinin bile yozlaştırılacağının korkusuyla dikkatli davranmamış olması mümkün mü?

Demek ki, Kur’an ile tam uyuşmayan bütün hadisler, Hz. Muhammed söyledi denilerek, ona atfen uydurulmuş sözlerdir. Bu sahte hadisler, kendisi dürüst bir insan ve Yüce Yaradan’ın övdüğü bir peygamberi olan bu güzel insanın ruhunu incitecektir.  Allah da, sevdiği bir peygamberinin ruhunun incitilmesine razı olmayacağından, bunlara kesinlikle itibar edilmemelidir. Kur’an’a uygun olup olmadığına bakmadan, sanki Hz. Muhammed söylemiş gibi ortalıkta dolaşan sahte hadislere itibar ederek, sosyal hayatlarını düzenleyen Müslümanlara, bu güzel peygamberin ruhunu incittikleri için ve başka sebeplerle, Allah’ın itibar etmediği, Müslümanların genel hallerine bakıldığında, net bir şekilde anlaşılmaktadır.

Allah’ım, Senin ve sevdiğin kulların hakkında gerçeğe uymayan zanlardan, Sana sığınırız.

Allah’ım, Seni daha iyi anlayabilmek ve anlatabilmek için, ilmimizi artır.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.