İNSAN, KENDİ KÖTÜLÜĞÜNÜ İSTEMEKTE ACELECİDİR

İNSAN, KENDİ KÖTÜLÜĞÜNÜ İSTEMEKTE ACELECİDİR

 

Yazımızın başlığı, Kur’an ayetinin ifadesinden bir alıntıdır.

Rad Suresi 13/6: “Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir.”

Gerçekten de bazı insanlar, başlarına kötülük getirecek adımlar atarlar. Günlük hayatlarındaki birçok uygulamaları bu yöndedir. Bu anlayıştaki insanlar, ister fakir olsunlar ister zengin, ister yönetilen olsunlar ister makam sahibi, çoğu zaman cahilliklerinden, kendi kötülüklerine davetiye çıkarmaktan geri durmazlar.

Yukarıdaki ayet, peygamberlere inanmayan bazı insanlardan “sözünde doğru isen, bahsettiğin kötülüğü bize getir” diyenleri uyarmak için indirilmiştir. Muhtemelen peygamberlerinden insanlar tarafından yalanlananların hepsine, yukarıdaki ayete benzer vahiy gelmiştir.

İnsanların çoğu, gözleriyle görmediklerine veya somut olmayan verilere inanmak istemezler. Bu sebeple, Peygamberlerden mucizeler göstermesini istemişlerdir. İstedikleri mucizeler de, kendi gözleriyle görecekleri “gökten mükellef bir sofra indirilmesi” gibi hususlardır. Hâlbuki karşılaştıkları olayları, hem kendilerinin hem de kendilerinden evvelkilerin yaşadıklarını akıl süzgecinden geçirerek değerlendirseler, Allah’ın varlığını kesin olarak kavrayacaklar.

İnsanların çoğu böyle bir irdelemeyi maalesef yapamamaktadır. Bu sebeple, kibirli bir şekilde davranmaktadır. Böyleleri, Yüce Yaradan’ın varlığına itiraz ederler. Gözleriyle görmedikleri veya ahirete gidip gelen biri olmadığı için inanmazlar. Kendisi gibi düşünenlerin varlığından cesaret alarak, daha fazla büyüklenirler. Kendilerini uyaranlarla alay ederler. “Allah’ınıza söyleyin, bahsettiğiniz kötülüğü bize getirsin” derler. Onları ikaz edenler peygamber değilse, sadece ayetleri örnek göstererek uyarılar yapıyorsa, inanmayanlar daha çok kibirlenirler.

Ancak insanların içerisinden bir kısmı, yaşadıklarını ve yaşananları irdeler, Yüce Yaradan’ın varlığını kavrarlar. Fakat yine de kibirlerine yenilirler. Onlar da, kendilerini ikaz edenlerden, kötülüğü hemen getirmesini isterler. Allah’ın varlığını kavrayanların bazısı da, Yüce Yaradan’ın bağışlayıcılığını farkederler. Bu vasfına güvenerek ve affedeceğini düşünerek, onlarda kötülüğün gelmesi için davetiye çıkarırlar. Hâl ve tavırları bu yöndedir.

İster bizim kısaca analiz etmeye çalıştığımız sebeplerle, isterse başka nedenlerden dolayı olsun, sonuçta kendi kötülükleri için davetiye çıkaranları, Yüce Yaradan uyarıyor. İyiliği istemelerini tavsiye ediyor. Gelmeyeceğini umdukları kötülüğü isteyenlere, tarihi incelemelerini salık veriyor. “Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir” diyerek, uyarıyor.

Yüce Yaradan, hem insanları ikaz ediyor, hem de cahilce bir cesaretle kötülük isteyenlere karşı, merhametinden dem vuruyor. İnsanların kendileri hakkında zulüm istercesine olan istekleri için, bir daha düşünmelerini temin amacıyla “şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir” diyerek bağışlayıcılığını vurguluyor.

Yüce Yaradan’ın yaptığı bu uyarıyı, kendi kötülüklerini isteyenleri bağışlamasını farklı yorumlayanlar her zaman çıkabilir. Her insan veya gurup, kendi işine geldiği gibi anlayabilir. Sonuçta uyarıyı dikkate almayabilir.

İşte Yüce Yaradan, böyle düşünenleri ayetin sonundaki “Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir” beyanıyla, ciddiyete davet ediyor. Net bir şekilde demek istiyor ki, siz uyarılara kulak asmazsanız, size uygulayacağım azap, çok şiddetli olacaktır. Eğer onlara yapacağı azap, normal bir azap olsaydı, “pek bir şiddetli olacak” ifadesini kullanmazdı.

Yanlıştan dönmeyenlere uygulanacak azap, eğer ahiret hayatında olsaydı, yine ifade şekli değişik olurdu. “Onlar ahirette cehenneme atılacaklar ve çok şiddetli biz azap uygulanacak”  benzeri açık bir ifade kullanılırdı. Demek ki, hatalarında ısrar edenlerin sonu, bu dünyada çok fena oluyor.

Yüce Yaradan, aklını başına toplayıp kendini düzeltenler için, ne yapacağını da bir başka ayetinde ifade ediyor.

 .Maide Suresi 5/93: “İman edip salih amel işleyenler, Allah’tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah’tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah’tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever.”

Anlaşılan o ki, itiraz edenler iman edip güzel işler yaparlarsa, imanlarında maymun iştahlı davranmayıp sebat ederlerse, imanlarından ayrılmadan iyilikte bulunmayı sürdürürlerse, Allah, böylelerinin geçmiş suçlarını affediyor. Demek ki, kendisini devamlı olacak şekilde düzeltenlerin durumu, hiç düşünemeyecekleri kadar güzel oluyor.

Yüce Yaradan, yapılacak davranışların sonuçlarını gözler önüne serdikten sonra, seçimi insanlara bırakıyor. İnsanlar veya guruplar, ister kendilerini düzelterek salih amel işlemeyi sürekli hale getirirler ve her iki cihanda da kurtuluşa ererler, isterlerse, hatalarında ısrar ederek “çok şiddetli bir azabın” muhatabı olurlar. Ferdi olarak veya gurupça, bu dünyada cezalandırılarak ahirete gönderilirler. Ahirette de, cehennem azabına uğrarlar.

Seçim, tamamen, insanların veya gurupların inisiyatifindedir.

Allah’ım, insanların ve gurupların doğru yolu bulabilmeleri için, onlara yardımcı ol, yardımcı ol.

 

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE, YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.