GSYH HESAPLAMALARINDAN ANLADIKLARIM

GSYH HESAPLAMALARINDAN ANLADIKLARIM

 

Bu sitede GSYH ile bağlantılı olarak, çeşitli bakış açılarından yazılar yazdık. Maddi hesaplarla elde edilen GSYH dışında “manevi GSYH” diye nitelendirdiğimiz ölçülerin de olması gerektiğini vurguladık Bu makalemizde ise, konuyu bir başka açıdan değerlendirmeye çalışacağız.

Eskiden gayri safi milli hâsıla olarak bahsedilirken, son yıllarda gayri safi yurt içi hâsıla olarak değerlendirilmeye başlandı. Aslında hasıla sözü, tarım ürünleri, yani mahsul anlamında kullanılırdı. Sonradan başka hasılatlar da eklenildi. Böyle olunca, bir ülkede GSYH hesabının gerçeğini bilen uzman sayısı bir elin parmakları kadar kaldı.

GSYH konusun bilgi veren Rutger Bregman “Gerçekçiler için Ütopya” adlı kitabında şöyle demektedir. “GSYH hesaplamaları çok karışıktır. Giderek de içinden çıkılmaz hale getirilmektedir. Birleşmiş Milletlerin 1953 yılında GSYH’yi bulmak için yayınladıkları yönerge elli sayfadan az iken, 2008’deki son baskı, tam 722 sayfadır.”

Bu demektir ki, GSYH’nin nasıl belirlendiğini tam olarak bilen şahıs sayısı dünya çapında da çok az. Ekonomi profesörlerinin bile çok zorlandığı bir durum var. Çünkü GSYH verilerini toplamak zor. Bu veriler arasındaki ilişkileri kurmak yine ayrı bir zorluk. Bu verilerden hangilerinin kabul edileceği, hangilerinin reddedileceğine karar varmak ise çok daha zor. Bir ülkenin GSYH hesaplamasında belki de yüzlerce defa yapılması gereken bu tercihler, objektif değerlendirmelere uygun değil. Bu sebeple, sübjektif olarak yapılıyor. Bu şekilde sübjektif yöntemlerle yapılan GSYH hesaplamalarını, hesaplayanlardan başkasının anlaması zor. Aynı verileri, birbirinden habersiz farklı gurupların eline versek, her gurup ayrı sonuç çıkarır.

Böyle olmasının temel nedeni, “ekonomi” sözünden ne anladığımız hususundaki muğlaklıktır. Eskiden ekonomiden kasıt, üretim idi. Hattâ, yazının başında belirttiğimiz gibi, sadece tarım ürünleri üretimi idi. Fakat modern iktisadın kurucusu olan Adam Smith, bu tanıma imalat konusunu da eklemişti. Ancak her Nobel ödüllü veya ünlü! ekonomist yeni eklemeler yapınca, ekonomi kavramının anlamı değişti. Günümüzdeki modern ekonominin üçte ikisi, hizmet alanından sağlanmaktadır. Bu durumu modern iktisadın kurucusu Adam Smith görseydi, ne düşünürdü bilemeyiz, ama ekonomi kavramının şimdiki anlamını bilemezdi herhalde.

Günümüzdeki algılanışta “ekonomi”, artık üretilen nesneler değildir. Ekonomi, sadece bir fikir, bir soyut kavramdır. Dolayısıyla, soyut bir şeyi nasıl ölçebilirseniz, GSYH’yi de ancak o kadar ölçebilirsiniz.

GSYH kavramının temelini atan kişi, Rus asıllı Amerikalı Profesör Simon Kuznets. Belki kendisi de şaşırmıştır, ama GSYH fikri, çok hızlı kabul gördü. Bu fikir öyle hızlı gelişti ki, Rutger Bregman’a göre, bazı tarihçiler, atom bombasının bile, GSYH’nin önemi yanında sönük kaldığını ifade ettiler.

Bregman bu durumu bazı rakamlar vererek açıklıyor. 1900’lerin başlarında ABD’de ekonomist kadrosunda çalışan kimse yok iken, bundan kırk yıl sonra, tam 5.000 kişi çalışır hale gelmiş. 1950’lerden itibaren de ekonomistler, ülkenin en aranılan insanları haline gelmişler. Gazeteler, ya spor konularında haberleriyle ya da bünyelerindeki ekonomistlerle etkilerini artırmaya başlamışlar.

Sayıları hızla artan ekonomistler, belki de, toplumda yeni kazandıkları yerlerini korumak adına, yeni anlayışlar ve hedefler oluşturmuşlar. Geçmiş dönemlerde ve hattâ Keynes, Kuznets gibi dönemlerine damga vuran insanların yetiştiği 1900’lü yılların başlarında bile, ekonomi denildiğinde “toplum” akla gelirdi. Hedef, toplumun gelişmesi idi. Fakat 1950’lerden sonra ekonomistlerin hedefi, “ekonomiyi büyütmek” oldu. Bu hedefi de, daha dar bir alana hapsettiler. Hedef artık, GSYH’yi büyütmek oldu.

Peki, büyütülmek istenilen GSYH’den ne anlamalıyız. Çok karmaşık olan GSYH hesaplamalarını biz tam bilemeyeceğimiz için, kamuoyu önünde açıklanan bazı bilgiler ışığında fikirlerimizi belirteceğiz.

Uygulamalardan yola çıkarak, genel anlamda GSYH için şöyle bir tanım yaparsak, herhalde yanılmamış oluruz. Üzerinde fiyat olan her şey, GSYH’ye dâhildir. Üzerinde fiyat olmazsa, hesaplamalara girmez.

Aldığımız bir nesne veya hizmet için herhangi bir ücret ödediysek, GSYH’ye faydamız olur. Ücret vermemişsek veya ödediğimiz halde bunu resmileştirmemişsek, GSYH hesaplarına hiçbir katkımız olmaz. Ödediğimiz ücreti, gerçeğinden düşük göstermişsek, katkımız daha az görünür.

Bu hususta bazı örnekler vererek, GSYH hesaplamalarının sonuçlarını anlamaya çalışalım.

Evde veya işyerinde, işlerimizi kendimiz görüyorsak, başkasına ücret ödemiyorsak, GSYH’ye hiçbir faydamız olmuyor demektir. Bir ev hanımı, evindeki temizlik ve yemek işlerini kendisi yapıyorsa, GSYH hesaplayanlarına göre kötü bir vatandaştır. Ama temizlik için, resmen ücret ödeyerek başkasını çalıştırırsa iyi bir vatandaştır. Ailecek yenilen yemekleri evde kendisi yapmak yerine dışarıda restoranlarda yemeğe giderlerse, GSYH hesaplayıcıları tarafından iyi bir eş olarak değerlendirilir.

Bir anne çocuğunu anne sütü ile besliyorsa, GSYH’ciler açısından kötü bir annedir. Ama hazır satılan çocuk mamaları ile besliyorsa, GSYH hesaplayıcılarının takdirini kazanır.  Çocuklarının dersleriyle ilgilenen, evde onlarla vakit geçiren, onların iyi bir fert olması için emek veren aileler, GSYH hesaplayıcılarının istemediği davranışları sergilemişlerdir. Çünkü ebeveynlerin bu yaptıkları GSYH hesaplarına girmez.

Hâlbuki bu ebeveynler, çocuklarıyla ilgilenmeselerdi, onların uyuşturucuya veya kumarhanelere alışmasının önünü açsalardı, çocuklarına özel öğretmen tutsalardı veya dershaneye gönderselerdi, GSYH hesaplarını artırırlardı. Böylece GSYH hesaplayıcıları tarafından takdir edilirlerdi.

Eğer, sağlıklı olabilmek için kendine dikkat ediyorsan, yürüyüşler yapıyorsan, her insanın yakalanma ihtimali olan kansere yakalanmamışsan, dolayısıyla hastanelere pek gitmiyorsan, GSYH hesaplamalarına girmeyeceğin için, onlar açısından kötü bir vatandaşsın demektir. Ama kendine bakmaz, üşütür, obez olur, vb sebeplerle hastalanıp hastanelere gidersen, tahliller ve sayısız işlemler yaptırdıktan sonra, başka organlarına zarar verebilecek ilaçları alırsan, GSYH’cilere göre iyi vatandaşsındır.

Bir hasta, tekerlekli sandalyede veya yatalak konumda iken, ona aile fertleri evde kendileri bakıyorlarsa, GSYH yerinde sayıyor demektir. Ama hastayı, rehabilitasyon (iyileştirme) merkezlerine veya bakımevlerine atarlarsa, GSYH’nin artmasına hizmet etmiş olurlar. Aynı zamanda kendileri de sıkıntıdan kurtulmuş olurlar.

“Ev kedisi” tabir edilen bir yapın varsa, dışarıda gözün yoksa batakhanelere gitmiyorsan, zina yapmıyorsan, GSYH hesaplarına bir katkın yok demektir. Ama gözün dışarıda olur, dışarıda her türlü ahlak dışı işleri yapabileceğin merkezlere gidersen, GSYH hesaplarını artıracağın için, faydalı vatandaş olursun.

Uysal bir vatandaş isen, GSYH’ye ciddi bir faydan yok denilebilir. Hâlbuki suç işlersen, ortağınla anlaşamayıp ayrılırsan, borcunu ödemezsen, eşinden boşanırsan, GSYH’ye katkın artar. Çünkü avukatlara, muhasebecilere ödemeler yapmak zorunda kaldığın için GSYH’yi artırmış olursun.

Uysal bir vatandaş olarak trafik kurallarına uyuyorsan, ceza almıyorsan, kaza yapmıyorsan, GSYH hesaplayanlarınca kötü bir vatandaşsın demektir. Yollar bozuksa, trafik lâmbaları sıkça söndüğü için trafik kitleniyorsa, GSYH artıyor demektir. Ne kadar çok benzin satılır, ne kadar çok tamirat işi çıkarsa, GSYH o kadar artar.

Ayağını yorganına göre uzatıp kredi almadan, faiz vermeden yaşıyorsan, GSYH’ye katkın az olur. Ama kredi alır, harcamalarını ayarlayamaz çok harcarsan, GSYH’ye katkın artar. Eğer, aldığın kredileri zamanında değil de gecikmeli olarak ödüyorsan, katkın daha çok artar. Kredi olarak verilen paralar, GSYH hesaplayıcılarının çok sevdiği bir şeydir. Çünkü ekonomi çarkını çevirmeye yarar. Hâlbuki bankalar tarafından, gerçekte olmayan paralar kredi olarak verilmiştir. Bizim aldığımız bu krediler, bankanın kendi öz sermayesinden verilmemektedir. Bu durumu, devlet para basmasına benzetebiliriz.

Ülkede yangın çıkmaz, sel ve deprem felâketleri olmazsa, GSYH normal seyrinde devam eder. Ama yangınlar çoğalır, sel ve depremler ne kadar çok tahribat yaparsa, onarım ve yenisi için yapılacak harcamalar, GSYH’yi o oranda artırır.

Küreselleşen dünyada internetin ve iletişimin yaygınlaşması, aslında GSYH hesaplayıcılarının hiç hoşuna gitmez. Eskiden, bilgi edinmek için ansiklopediler, kitaplar alırdık. Benzer şekilde, müzik dinlemek için para ödeyerek ilgili aygıtlarını satın alırdık. İnternet sayesinde, artık bunlara ödediğimiz paralar iyice azaldı. İster herhangi bir hastalığımız konusunda, ister yapmak istediğimiz bir işle ilgili yöntemler konusunda bilgi toplamamız da artık bir tık uzaklığında.

Eğer uzaklardaki aile efradımızla veya dostlarımızla telefon aracılığıyla konuşuyorsak, GSYH’ye az da olsa katkımız olur. Ama internetteki sistemler üzerinden (skype, ovoo gibi) konuşuyorsak, isterse saatlerce hem de görüntülü görüşelim, ek bir ücret ödemiyoruz. Dolayısıyla GSYH, yerinde sayıyor.

Gezegenimizin temiz havasını muhafaza etmek için ağaç diker, çiçek eker, yeşil alan oluşturur, fakat bunları kesip satmazsak GSYH’ye bir faydamız olmaz. Diğer taraftan, yaptığımız bir imalattan daha çok kâr elde etmek için, havanın kirlenmesine aldırmazsak, yaptığımız üretim GSYH’nin artmasına vesile olur. İşin ilginç yanı, kirlettiğimiz havayı kısmen temizlemek için yapılan masraflar da GSYH’yi ayrıca artırır.

Bir ülkenin toprak genişliği az, nüfusu çok ise, bu durum GSYH’nin artması için istenilen bir ortamı oluşturur. Çünkü gayrimenkul fiyatları, diğer benzer ülkelere göre daha yüksektir. Böylece o memleketin GSYH’si benzer şartlardaki diğer ülkelerinkinden fazla çıkar.

Bizim yukarıda sıraladığımız bu örneklerin çok daha fazlasını, hayatın içerisinden gelen her okuyucu verecektir. Bu sebeple, biz örnekleri burada bitirerek, işin bir başka boyutunu ele alacağız.

Hedefleri toplumu geliştirmek değil, sadece “ekonomiyi büyütmek” olan ekonomistler, GSYH hesaplamalarının sınırını her yıl daha fazla genişletmelerine rağmen, arzu ettikleri sonuca ulaşamadıklarını düşünmüş olmalılar ki, yeni bir yöntem geliştirdiler. Yukarıda saydığımız şekliyle, GSYH’yi artırmak için, vatandaşı suç işlemeye, çocuklarıyla ilgilenmemeye, sağlığını korumamaya, hastalarına bakmamaya, trafik kurallarına uymamaya yönlendirmeleri yetmedi.

“Ekonomiyi büyütmek” adına, GSYH hesaplamalarına, mafyanın, karaborsacıların, vergi kaçıranların yaptıkları ekonomik faaliyetleri de ilave ettiler. Tabiatıyla bu faaliyetlerin tamamı hakkında, mafyanın kendisi bile tam bir hesap yapamadığı için, GSYH hesaplayıcıları da tahminler yürüterek sorunu çözdüler. Böylece halk bir gecede ve yattığı yerde zengin oldu. İşin en ilginç yanı, bu tuhaf hesaplama yönteminin uygulamaya başlatıldığı bütün ülkelerin halkı -en azından iktidar taraftarları- GSYH’deki artışı ciddi bir sevinçle karşılanmasıdır.

Bu yazımızdan ve aynı konuyla ilgili önceki makalelerimizden anlaşılan o ki, GSYH uygulaması kesinlikle hatalıdır. GSYH rakamları bu haliyle, bir ülkenin gerçek gücünü göstermez. Mutlaka başka sistemler ve yöntemler bulunmalıdır. Yeri ve zamanı geldikçe çözüm konusundaki fikirlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz.

Bu yazı Ekonomi kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.