PARANIN GÜCÜ…

PARANIN GÜCÜ SINIRLIDIR, ADALETLE HÜKMEDEREK HAKLI OLMANIN GÜCÜ SINIRSIZDIR.

 

Bu dünyada para elbette gereklidir. Sefil bir fakirlik yaşamı savunulamaz. Kur’an’da bahsedilen bütün peygamberler hayatlarını idame ettirmek için, başkalarından yardım beklememişler, çalışmışlardır. Gelen yardımların hemen hepsini fakirlere dağıtmışlardır.

Kendi yaşamını sürdürebilmek için başkalarının vereceklerine mahkûm yaşayan bir kişi çokça ibadet etse bile, ona ahiretini kazanmış insan gözüyle bakılamaz. Çünkü Yüce Yaradan bizlerden, rızkımızı kazanmak için çalışmamızı istemektedir.

Allah, Cuma günü öğlen vakti toplulukla kılınan Cuma namazı için bizlere şöyle buyurmaktadır.

Cuma Suresi 10. ayet:  “Namaz kılındığı zaman da dağılın, Allah’ın lütfundan nasip arayın ve Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa erebilesiniz.”

Demek ki, namazı uzatmayacağız ve hemen sonra işlerimizin başına koşacağız, ama sadece işimizi düşünmeyeceğiz. Bizleri lütfuyla rızıklandıran Allah’a şükrederek, O’nu çokça anacağız. Çünkü Yüce Yaradan’ı düşünmeden yapılan ticaret bizim yararımıza değil.

Nitekim Cuma Suresi 9. ayet: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda, Allah’ın zikrine koşun ve ticareti bırakın, eğer bilirseniz o sizin için daha hayırlıdır.”

Ayette Allah hayrımız konusunda ayrım yapmadığına göre, bizler için daha hayırlı olacak durum, hem bu dünya için hem de ahiret için geçerli demektir. Belki Yüce Yaradan, bu dünyada bizim kazancımızı bereketlendirir. Kazancımız bereketlendikçe paramızın bir kısmını, biz Allah’ın bize gösterdiği yerler için harcayınca umut edilir ki, ahiretimiz için de hayırlı olur.

Yüce Yaradan’ı diliyle değil kalpten anan kişi, adaletli davranmaya gayret eder. Adaletle hükmedenler, zenginlerden daha güçlü olurlar. Çünkü Allah onların yardımcılarıdır. Bize bildirilen bütün peygamberler, nice zenginleri, makam ve güç sahiplerini alt etmişlerdir. Para, saltanat ve güç, adaletli davranışlar karşısında bir işe yaramamıştır.

Dünya ile ahiret arasında denge kurabilmenin yollarını aramak gerekir. Bu konuda Eski Hindistanlı şimdiki Pakistanlı filozof şair Muhammed İkbal’in (1877-1938) bazı tanımlarına göz atmakta fayda var. İkbal, egoyu ikiye ayırır. Birincisi mutlak egodur. Mutlak ego Allah’ın zatıdır. İkincisi beşeri arzuları ifade eden insandaki egodur. (Bu ayrım, Maslow’un ego ve süper ego ayrımından farklıdır.)

İkbal’e göre; beşeri arzu Allah’la tamamen birleşirse, o zaman insanın kaderi değişebilir. Böyle bir durumda, belirli ölçüde Allah ve insan, yani büyük ve küçük Ego aynı dalga boyunca beraberdirler. Başka bir anlatımında şöyle der: “Ego ne kadar mutlak Ego’ya, yani Allah’a yaklaşırsa, o derece de durmadan kendi hürriyetini gerçekleştirir.

Bu durumu bir şiirinin mısralarında şöyle anlatır:

“Öylesine Ego’nu yükselt ki, Allah her karardan önce

Bizatihi kuluna sorsun: ‘Senin rızan nedir?’

İkbal’e göre: kim dinamik aşkın imkânları ölçüsünde kendi Ego’sunu güçlendirip ve bu ölçüler içerisinde hareket ederse, o kimse kendi kaderini kendi tayin eder.

Sonuç olarak insan kendini değiştirdiği zaman, kaderi de değişir.

Muhammed İkbal’in anlayışına göre, Ego’yu kuvvetlendiren hasretli aşkın yanında fakirlik vardır. Elbette bu yukarıda yerdiğimiz insanı sefilleştiren fakirlik değil, bilâkis kendini ebedi Allah’a teslim etmek ve bu şekilde bütün hükümdarlardan zengin ve kuvvetli olan insanın fakirliğidir.

Hz. Muhammed böylesine fakirliği övmüştür.  Bu fakirlik dilencilik değildir. Dilenmek ve yalvarmak Ego’yu zayıflatır. Dolayısıyla büyük günahtır.

Her iki dünyayı da kazanacak ve insanı mutlu edecek yolu Yusuf Has Hacib 1069 yılında yazdığı Kutadgu Bilig adlı eserinde çok güzel tanımlamıştır:

Ahireti kazanmak için bir lokma bir hırka anlayışıyla fakir bir hayat sürüp, vaktinin çoğunu ibadetle geçirebilirsin. Fakat,

Bu dünyada helâlinden mal, mülk ve makam sahibi olup, bu imkânlarını halka adaletle hizmet etmede kullanırsan, işte iki dünya mutluluğu budur.

Allah’ım, Sen kendini düzeltenlere yardımcı ol. Bizlere yol göster. Bizleri doğrulukla girdir, doğrulukla çıkar.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.