YÖNETİCİLERLE HALKIN ANLAYIŞLARI ARASINDAKİ BAĞLANTI

YÖNETİCİLERLE HALKIN ANLAYIŞLARI ARASINDAKİ BAĞLANTI

 

Konuyu daha anlaşılır ifade etmek için Şirazlı Sadi’nin bu husustaki bir sözünü aktaralım. Sadi diyor ki; “Allah, bir yöneticiyi perişan etmek isterse, önce ona destek veren halkı perişan eder.”

Bizler, Yüce Yaradan’ın bir konuda nasıl karar verdiğini bilemeyiz. Sadece Allah’ın kelâmı olan Kur’an’da anlatılanlardan yola çıkarak genel tahmin yürütebiliriz. Kur’an’a göre, övülmeye layık gerçek dost, sadece Yüce Yaradan’dır.

Bu ifade çok sayıdaki ayette geçtiği için, kesindir. Bu vurgulamalardan da anlaşıldığına göre, Allah’ın haricindeki bütün varlıklar, Yüce Yaradan tarafından yaratılmıştır. İnsan, yaratılmış varlıkların en şereflisidir. Ancak bu üstün konumuna rağmen, insan övülmeye layık görülmemiştir. Çünkü hepimiz insan olduğumuz için, hatalar yapmaya meyilliyiz. Dolayısıyla, bazen insanların içerisindeki konumumuza göre övgüye layık olabileceğimiz gibi, bazen de, aynı kişi olarak yaptığımız hatalardan dolayı yergiye layık olabiliriz.

Demek ki, hiçbir insan, sürekli övgüye layık olacak davranışları sergileyemez. O halde hiçbir insan sürekli övgüye layık değildir. Bizler ancak, Allah’ın verdiği nimetlere layık olma hususunda bir diğerimize göre daha önde olabiliriz.

48 Fetih Suresi 26: “O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar (müminler) buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.”

Allah, konumuna layık davranmadıkları zaman, sevdiği peygamberlerini bile uyarmaktadır:

8 Enfal Suresi 67: “Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe) esirleri olması layık değildir. Siz dünya malını istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murat eder. Allah azizdir, hâkimdir.”

Yukarıdaki ayette peygambere yapılan uyarılar, bütün insanlara da yapılmış sayılır. Kur’an’da ayrıca birçok ayette, doğrudan insanlara yönelik olarak da, layık olma hususunda benzer uyarılar yapılmaktadır.

Ayetlerden anlaşıldığı üzere, insanların övgüye layık olması, konumunun Allah indindeki takdirine bağlıdır. Yani, Yüce Yaradan’ın emir ve yasaklarına uyduğu ölçüde takdire layıktır. Eğer bir insan zalimlik yaparsa, o, Allah tarafından helâk edilmeyi hak eder.

Yüce Yaradan, Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun’u Firavun ve ileri gelenlerine Kur’an’ında gönderdiğini anlatır. Uyarıcılar sadece Firavuna gönderilmedikleri için, olayların sonunda Firavun tek başına helâk edilmez, ileri gelenleriyle birlikte helâk edilir.

Çünkü ileri gelenler, Firavunu övmekte çok ileri gitmişlerdir. Firavunu, layık olmadığı konularda da övmüşlerdir. Zalimliğine ortak olmuşlardır. Sonunda da, birlikte helâk olmuşlardır.

17 İsra Suresi 16: “Biz bir ülkeyi (hak ettikleri için) yok etmek istediğimiz zaman, onların devletlilerine (itaati) emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helâke müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz.”

Halkın, “bilmiyorduk” deme hakkının olmadığını, aynı surenin 36ıncı ayetinden net olarak anlıyoruz. Dolayısıyla halk, yöneticilerin peşinden körü körüne giderse, sorumluluğunu yerine getirmemiş demektir. Yöneticilerin yanlışlarını bildikleri halde desteklerlerse, aynı suçu işlemiş olurlar.

Yazımızın başında Şirazlı Sadi’nin sözüne dönelim. Allah bir şeyi yapmak istediğinde, Onun sadece “ol” demesi yeterlidir. Ol emri sonucunda nelerin oluşacağı hakkında biz bilemeyiz. Ancak bazısını yukarıda aktardığımız Kur’an ayetlerine bakıldığında, şöyle bir fikir beyan edebiliriz.

Allah, hatalı olan bir ülkenin (Kendi yolunda giden az sayıdaki inanmış insanı kurtararak) tamamını helâk edebilmektedir. Dolayısıyla hem yöneticiler hem de halk birlikte helâk edilmektedir. Sadi’nin sözündeki gibi, önce halkı perişan edecek olursa, o ülkeye iyilikle muamele edilmiş olunur. Çünkü perişan olan halk, yöneticileri uyaracak fırsat bulur. Belki yöneticiler kendilerini düzeltir, belki de halk yöneticileri değiştirir. Sonuçta topluca helâk olmaktan kurtulurlar.

Bilhassa günümüzün ekonomi, iletişim ve kitle ulaşımında küreselleşen dünyamızda yöneticiler ile halkın anlayışları arasındaki bağlantı, daha sıkıdır. Sadi’nin sözünü destekleyecek bir özlü söz şöyledir: “Tencere yuvarlanır, kapağını bulur.”

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.