MÜLKÜ DAĞITAN DA, GERİ ALAN DA ALLAH’TIR

ALLAH DİLEMEZSE, KİMSE, BİRİNİ ZENGİN DE EDEMEZ, BATIRAMAZ DA

 

Ali İmran Suresi 26: De ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Hayır ve iyilik senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”

Ayet gayet açıktır. Öncelikle mülkün asıl sahibinin kim olduğu sorusunu cevaplıyor. Bilindiği üzere bu dünyadan nice azametli zenginler, nice haşmetli krallar geldi geçti. Hiçbiri yanında bir şey götüremedi. Demek ki, mülkün asıl sahibi Yüce Yaradan’dır.

Mülk sahibi kim ise, o dilediğine verir veya vermez. Kendi kurallarının doğrultusunda hareket eder. Allah da ayetinde, Kendi kuralları doğrultusunda mülkü dağıttığını ifade ediyor. Dolayısıyla mülkü dağıtan kullar değil, Yüce Yaradan’dır. Kul sadece aracıdır. Aracılığı da Allah dilemezse yapamaz.

Bir insan, bir başkasına yardım etmek isteyebilir. Ama eğer bu yardımın o kişiye ulaşmasını Allah dilemezse, yardımı bir işe yaramaz. Bu durumu anlatan çok sayıda hikâye vardır.

Bunlardan birinde, Mahmud isimli bir padişah, güzel tavrını beğendiği bir fakire yardım etmek ister. Yardımı doğrudan eline vererek gururunu kırmamak için, çeşitli yöntemlerle yardım etmeye çalışır. Hepsinde bir bahane oluşur ve fakir kişi yardımı alamaz. Sonunda padişah, fakir kişinin eline kürek verir. Altınların olduğu karanlık hazine odasına girmesini ve hemen küreği daldırarak geri çıkmasını ister. Fakir kişi, aceleyle şaşırır ve küreği ters tutarak daldırır. Bunun üzerine padişah şöyle der: “Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud”

Yardım etmek isteyenlerin tersine bir işlem olarak, bir insan, başkasını batırmak isteyebilir. Ama eğer Allah dilemezse batıramaz. Kur’an’da Hz. Musa ile Hızır olduğu varsayılan kişi arasındaki hikâyeler bu konuya bir örnektir.

Kehf Suresi 71: Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, o kul (Hızır) gemiyi deldi. Musa, ona şöyle dedi: “Geminin içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın.”

72: (Hızır:) “Sen benimle asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.

78: Hızır dedi ki: “İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.”

79: “Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.”

Anlaşılan o ki, kral olan kişi karşı tarafı düşünmeden, ellerinden tek servetleri olan mallarını alabiliyordu. Böylece hiç gözlerinin yaşına bakmadan insanları batırabiliyordu. Fakat Yüce Yaradan, birkaç yoksul insanın batmasını dilemediğinden, Kendi bulduğu bir yöntemle, onların varlıklarını muhafaza etmelerini sağlamış oldu.

Bu konuda bir başka güzel örnek, Hz. Yusuf’un hayatının anlatıldığı ayetlerdir. Hz. Yusuf’un kardeşleri, her türlü hin fikirlerle kardeşlerine tuzaklar kurdular. Onu kör bir kuyuya atarak, bu hayattan batıp gitmesini sağlamak istediler. Fakat Allah dilemediği için, kardeşleri kıtlık yıllarında perişan olurken Hz. Yusuf, devletin hazinesinden sorumlu kişi oldu. Kardeşlerine yardım etti.

Kur’an’da anlatılanlara, çevremizde yaşananlara rağmen ders almayan, öğüt almayanlar çoğunlukta. Bu kısır düşünceli insanları gördükçe, insan onların neden ders almadıklarını merak ediyor. Bu sorumuzun cevabını da Kur’an veriyor.

Müddesir Suresi 54: “Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.”

55: “Artık kim dilerse ondan öğüt alır.”

56: “Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O dur, bağışlayacak da.”

Kimlerin anlayıp öğüt alabileceklerini Zümer Suresi 9uncu ayetin sonundaki ifadeden anlıyoruz: “…Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alırlar (anlarlar)”

Ayetin “Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar” ifadesinin kapsadığı alan çok geniş. Biz yazımızın başlığıyla ilgili kısmını dikkate alacağız. Bizim alacağımız öğüt, başkaları eliyle haksız yere zengin olmaya çalışmak da yanlış, başkalarını batırmaya çalışmak da yanlış.

Müddesir Suresi 56ıncı ayetin sonundaki ifade bize bu hususta yol gösteriyor. “…Koruyacak olan da o dur, bağışlayacak olan da” Demek ki biz düzgün olursak, bizi haksız yere zengin etmek isteyenlere veya bizi haksız yere batırmak isteyenlere karşı koruyacak olan Allah’tır. Benzer şekilde, başkalarını haksız yere zengin etmeye çalışanları da veya başkalarını haksız yere batırmaya çalışanları da bağışlayacak olan, Yüce Yaradan’dır. Yeter ki, Kur’an’da gösterilen yollar takip edilsin.

Allah’ım, bizlere, Kur’an’ından öğüt alan kullarından olmak nasip eyle. Bizlerin gönlümüzü güzelliklere aç.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE, Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.