LUT PEYGAMBER VE KIZLARI

LUT PEYGAMBER VE KIZLARI

 

Kutsal kitapların aktardıklarına göre, Hz. Lut’un bulunduğu kasaba halkı, sapıklık içerisinde idi. Erkekler, kızlarla değil, birbirleriyle ilişki kuruyorlardı. Bu durum, Yüce Yaradan’ın, evlenme ve üreyerek soyunu devam ettirme yasasına ters olduğu gibi, O’nun, soyunu devam ettirme amacını taşıyan sosyal yasasına da zıt idi. Hz. Lut’un, kasaba halkını bu hususta sürekli uyardığını Kur’an’dan öğreniyoruz.

Ankebut Suresi 29/28: Lut’u da gönderdik. O kavmine demişti ki: “Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz!”

29: “(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: “Doğru söyleyenlerden isen, Allah’ın azabını getir bize!”

30: (Lut:) “Ey Rabbim! Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle” dedi.

Çaresiz kalan Hz. Peygamberin, Yüce Yaradan’dan yardım istemesi üzerine, tek olan Tanrı, ona, yakışıklı erkek görünümüne soktuğu meleklerini elçiler olarak yollar. Bu yakışıklı erkeklerin Hz. Lut’un evine girdiklerini duyan kasaba halkı koşarak ona gelirler. Ondan, erkek misafirlerini kendilerine teslim etmesini isterler. Amaçları bellidir. Gelen erkek misafirlerle beraber olmaktır.

Hz. Lut, fenalık geçirecek derecede sıkıntıya düşer. Ne yapacağını şaşırır. Bu ortam Kur’an’da çeşitli surelerde, sahne anlatımı tekniğiyle gözler önüne serilmiştir.

Ankebut Suresi 29/31: Elçilerimiz İbrahim’e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: “Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.”

32: (İbrahim) dedi ki: “Ama orada Lut var!” Şöyle cevap verdiler: “Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azapta) kalacaklar arasındadır. “

33: Elçilerimiz Lut’a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O’na: “Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna” dediler.

34 :”Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azap indireceğiz.”(dediler).

35: Andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.

 Aynı olaylar benzer şekilde Hud Suresinde de anlatılır.

Hud Suresi 11/74: İbrahim’in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı.

  1. Çünkü İbrahim çok içli ve Allah’a yönelen bir kimseydi.
  2. Elçilerimiz, “Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir” dediler.
  3. Elçilerimiz Lût’a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve “Bu çok zor bir gün” dedi.
  4. Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, dedi ki: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?”
  5. Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler.
  6. (Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi.
  7. Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azapla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?”

82,83. (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

Her iki surenin ayetlerini birlikte vermemizin nedeni, konuya bir bütün açısından yaklaşabilmektir. Hz. Muhammed’e hangi surenin daha önce vahyedildiğinin önemi yoktur. Önemli olan, Yüce Yaradan’ın elçileri ve kasaba halkı ile Hz. Lut arasında yaşananlardır.

Şimdi bazı irdelemeler yapalım. Her şeyi bilen Yüce Yaradan, Hz. Lut’a gönderdiği elçilerini, kasabadan kimsenin haberi olmadan, doğrudan Hz. Peygamberin evine indirebilirdi. Veya ihtiyar insanlarmış gibi göründürebilirdi. Fakat anlaşılan o ki, Allah, kasaba halkına kendilerini düzeltmeleri için bir şans daha vermek istemiştir. Çünkü gelen elçilerin görevi kasaba halkını yok etmek olduğundan, son bir fırsat verilmesi, Yüce Yaradan’ın adilliğinin sonucudur.

Ankebut Suresi 33’te gelen elçiler Hz. Lut’a: “Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna” dediler.

Anlaşılan o ki, gelen elçilerin niyetlerini anlayan Hz. Lut da, koşarak gelen kasaba halkına, son bir fırsat vermeye çalışır. Kasaba halkı daha önce kendisini dinlemediği için Yüce Yaradan’dan yardım istemesine rağmen, peygamber olmanın gereklerinden birisi, insanların kurtuluşu için gayret sarf etmektir.

Hz. Lut, son bir gayretle kavminden gelenlere Hud Suresi 78 ile seslenir: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah’a karşı gelmekten sakının…”

Hz. Peygamber, gelenlerin kızları ile ilgilenmediklerini bilmektedir. Eğer kasaba halkının öyle bir düşünceleri olsaydı, Hz. Lut’a daha önceden kızgın oldukları için, kızlarına karşı çoktan hareket ederlerdi. Nitekim bir sonraki ayette, kasaba halkı bu durumu vurgular: Hud Suresi 11/ 79. Onlar (kasaba halkı), “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler.

Görüldüğü gibi Hz. Peygamber, kasaba halkına son bir hatırlatma yapıyor. Erkekleri bırakıp kızlarla evlenmelerini öğütlüyor. Allah’a karşı gelmekten sakının diyerek de uyarıyor. Ayrıca, toplum psikolojisini de dikkate aldığı için, gelenlere soruyor: “İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?”

Gelenlerin içerisinde düşünen bazı insanların olması durumunda, diğerlerini de etkileyeceklerini ve böylece topluluğun, hatasını anlayabileceğini umuyor.

Eğer Hz. Lut’un amacı, bizim ifade ettiğimiz gibi kasaba halkına son bir fırsat vermek olmasaydı, olayların farklı gelişmesi gerekirdi.

Kasaba halkına son bir şans vermek istemeyen Hz. Peygamberin, muhtemel iki seçeneği vardı.

Eğer, gelenlerin melek olduklarını ve Yüce Yaradan tarafından, kasaba halkına azap etmeleri için gönderildiklerini henüz öğrenmemişse ve kasabalılara kendilerini düzeltmeleri için fırsat vermeyi düşünmüyorsa, misafirlerini korumak için, gelenlere kendisini teklif ederdi. Çaresiz kalan bir insanın en son yapacağı şey, böyle bir davranış olurdu. Çünkü her mantıklı insana göre misafir, Tanrı misafiri olarak algılanır ve korunmalıdır.

Eğer, gelenlerin Yüce Yaradan’ın elçisi olduklarını öğrenmişse (ki bu ihtimal çok daha kuvvetlidir) ve kasaba halkının düzelmesi için gayret sarf etmeyi düşünmüyorsa, misafirlerini onlara verirdi. Çünkü gelen misafirler melek oldukları için, insanların onlara hiçbir zarar veremeyeceklerini, bir peygamber olarak, çok iyi bilirdi.

Demek ki, Hz. Lut’un amacı, kasaba halkına, kendilerinin sapık düşüncelerini düzeltmeleri için son bir şans daha vermektir. Bu sebeple ve gelen halkın, kızlarını istemediklerini bildiği halde, kızları ile evlenmelerini istemiştir. Takdir edileceği gibi, değil bir peygamberin, onurlu herhangi bir insanın, kendisini kurtarmak için, misafirlerini ve bilhassa da kızlarını tehlikeye atması düşünülemez.

Bu ayetlerin anlatımından anlaşılan o ki, hem Yüce Yaradan, hem de Hz. Peygamber, kasaba halkına son bir fırsat vermek istemişlerdir. Ama o fırsatı da teptikleri için, üzerlerine azap indirmek hak olmuştur.

Allah’ım, insanların kendilerine tanınan bir fırsatı, son şans olduğunu düşünerek, iyi değerlendirip düzelebilmeleri için, onlara anlayış ihsan eyle.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.