KADIN YÖNETİCİ

İSLÂM’DA KADIN YÖNETİCİ KONUSU

 

Kur’an’da, erkeklerle kadınların yapı farkları çeşitli ayetlerde işlenir. Ancak iman, inanç ve salih amel işleme gibi konularda, birçok ayetinde hem erkeklere hem de kadınlara birlikte hitap edilmiştir. İslâm, Mümin erkeklerle mümin kadınlara aynı gözle bakılmıştır.

Önceki yazılarımızdan “Müminler Birbirlerinin Dostlarıdır” makalemizdeki iki ayete, konumuzla ilgili açıdan bakmak için tekrar hatırlayalım.

Nisa 124: “Erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar.”

Nahl 97. Erkekten ve kadından, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükâfatlarını elbette vereceğiz.

 “Erkek ve kadın, kim mümin olur da güzel ameller işlerse” cümlesi, iki ayette de aynı. Aynı kişiler aynı güzel işleri yaptığında, ilk ayette cennet vaat ediliyor. İkinci ayette cennet bahsedilmiyor. Güzel bir hayat yaşatılacağı bahsediliyor. Bilindiği gibi İslâm’a göre hayat iki yerde var. Dünyada ve ahirette. “Dünya hayatı ahiret hayatı yanında bir yol ağzı kadardır” diyerek dünya hayatını yok farzetmek yanlış olur.

Zaten Yüce Yaradan güzel ameller işleyen erkek ve kadın müminlere sadece cennette karşılığını verecek olsaydı, ikinci ayeti göndermezdi. Veya ikinci ayetinde de net bir şekilde cennette yaşatacağından bahsederdi.

Yusuf Has Hacib’in eseri olan Kutadgu Bilig’de; bu dünyada mal, mülk veya makam sahibi olup, halka adaletle hizmet edenler övülür. Onların iki dünya saadetine ulaştığını anlatır. “Bir lokma, bir hırka” anlayışı ile yaşamanın sadece ahiret hayatı için bir umut olabileceği vurgulanır.

Demek ki inanan insanlar, ister erkek ister kadın olsunlar, yetkilerini güzel işler yapmakta ve adaletli davranmakta kullanırlarsa, önce kendileri mutlu olurlar. Allah’ın vaat ettiği “güzel bir hayat yaşatmak”, mutlu ve huzurlu olmak demektir. Lüks içerisinde ama huzursuz yaşamak, güzel bir hayat demek değildir.

Bu dünyada huzuru bulmuş aynı inançlı kişi ahirete intikal ettiğinde, Yüce Yaradan’ın onu cennet ile ödüllendirmesi ihtimali çok yüksektir. O halde ister kadın olalım, ister erkek, bu dünyadaki gücümüzü ve yetkimizi insanlara adaletle hizmet için kullanmaya çalışalım.

İslâm’ın kadın yöneticiye bakışını net bir şekilde Neml Suresi 22 ile 44üncü ayetler arasındaki uzun anlatımda bulabiliriz. Yüce Yaradan’ın bizlere uzun bir şekilde anlattığı örnek, Saba Melikesi (Sebe Kraliçesi Belkıs) ile ilgilidir. Biz ayetlerin hepsini burada yayınlamayacağız. İsteyen Kur’an’a bakarak yorumlarını kendisi yapabilir.

Ayetler, hayvanlarla konuşma kabiliyeti verilmiş olan Hz. Süleyman dönemini anlatır. Hz. Süleyman’ın teftişine geç gelen Hüdhüd kuşu, gecikmesinin sebebini şöyle açıklar. 23: “Gerçekten, onlara (Sebelilere) hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım.”

Hz. Süleyman bu kuş ile Saba Melikesine bir mektup yollar.

29: (Süleyman’ın mektubunu alan Saba melikesi): “Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı” dedi.

30: “Mektup Süleyman’dandır, Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla (başlamakta)dır. “

31: “Bana karşı başkaldırmayın, teslimiyet göstererek bana gelin diye (yazmaktadır).”

32: (Sonra Melike) dedi ki: “Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan hiçbir işi kestirip atmam.”

33:  Onlar, şöyle cevap verdiler: “Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın.”

34: Melike, “Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi orayı perişan ederler ve halkının ulularını hakir hâle getirirler. (Herhalde) Onlar da böyle yapacaklardır” dedi.

Melike, karşılaştığı bu yeni ve ciddi durum için ulu beylerden oluşan istişare heyetini toplar. Onlara danışır. Onlar da “biz savaş erbabıyız, buyruk senindir” diyerek bu sıkıntılı durumdan sıyrılırlar.

Karar vermekte yalnız kalan Saba melikesi, zekâsını kullanır. Yanlış bir kararının, tabiri caizse efelik taslamasının halkının zararına olacağını görür. Halkını korumak için tedbirler düşünür. Hz. Süleyman’a hediyelerle birlikte elçiler yollar. Peygamber kabul etmez. Önce kadının tahtını getirtir. Ama tahtını tanınmayacak şekilde değiştirtir. Sonra kendisini huzuruna getirtir.

42: Melike gelince, “Senin tahtın da böyle mi?” dendi. O şöyle cevap verdi: “Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiş ve biz teslimiyet göstermiştik.”

Demek ki Melike; basiretli davranarak, halkını tehlikeye atmadığı, kavmine doğru yolu buldurduğu, tedbirli davrandığı için, Yüce Yaradan ona hidayet nasip etti ki -42inci ayetin anlatımına göre- sonunda teslimiyet gösterdi.

43: “O’nu, Allah’tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.”

44: Ona “köşke gir!” dendi. Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. Süleyman “Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir” dedi. Melike dedi ki: “Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmiştim. Süleyman’ın maiyetinde, âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.”

Kur’an’da uzun ve ders niteliğindeki anlatımla Saba Melikesi (Belkıs) konusu işlenirken bizim, kadınlar yönetici olamaz dememizin bir anlamı var mı? Yüce Yaradan’ın verdiği örneği, yok mu sayacağız?

Nitekim Allah’ın verdiği bu örnekleri, aşare-i mübeşşere yani cennetle müjdelenenmiş sahabe insanlar da, bizim gibi anlamışlardır. Cemel Vakasında ordunun komutanlığını Hz. Ayşe yapmıştır. Hz. Ayşe’nin komutanlığını, ondan daha yaşlı sahabeler den Hz. Talha ve Hz. Zübeyr onaylamıştır. Daha öncesinde kendilerine halifelik teklif edilen fakat kabul etmeyen bu iki cennetle müjdelenmiş sahabe, Hz. Ayşe’nin komutasında savaşmışlar ve şehit olmuşlardır.

Önemli olan yöneticinin erkek veya kadın olması değil, onun davranışları, yaptıkları ve inancıdır.

Bu yazı Dini, Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.