İSLÂM’DA CARİYE KONUSU ÜZERİNE

İSLÂM’DA CARİYE KONUSU ÜZERİNE

 

Bu konu üzerinde fikir yürütebilmek için, sadece meallere yani Kur’an tercümelerine bakmak bizi yanıltabilir. Ayetlerdeki Arapça kelimeleri de dikkate alarak değerlendirmek şarttır.

Cariye sözü, Kur’an’da hiçbir yerde doğrudan cariye olarak geçmez. Cariye olarak tercüme edilen kavram, “ma meleket eyman” sözüdür. Bu sözlerin anlamı hususunda, en çok bahsedileni, “köle kadın”  kavramıdır.  Hâlbuki Kur’an’da köle kelimesi, “rakabe” dir. Kul kelimesi de “abd”dır.  Bu kadar net bir ayrım varken Kur’an tercüme edenlerin büyük çoğunluğu ısrarla “ma meleket eyman” sözünü, köle olarak çevirmiştir. Nisa Suresi 36 ve Nur Suresi 33 deki ifadelerin tercümesi bu çeviriye bir örnektir.

Köle ifadesinin karşılığı olarak “rakabe” kelimesinin kullanılmasına verebileceğimiz örnek ayetler; Maide 89, Mücadele 3. Köle kelimesinin karşılığında “abd” sözünün kullanılışına örnek, Bakara Suresi 221inci ayettir. “Mümin köle” diye tercüme edilen sözün Arapça karşılığı “abdül müminun” şeklindedir.

Nur Suresi 32inci ayette ise, ‘köleleriniz’ diye tercüme edilen kelimenin Arapçası “ibadikum”dur. ‘Cariyeleriniz’ diye çevrilen sözün Arapçası ise, “imaikum” şeklindedir.

Görüldüğü üzere, Kur’an’da, kullanım yerine göre Allah tarafından özenle seçilen birbirinden farklı kelimelerin hepsi, cariye veya köle olarak çevrilmiştir. Bütün bu tercüme hataları, “cariye” olarak çevrilen kelimeye “köle kadın” anlamı yüklenmesine sebep olmuştur.

Aynı hatanın benzeri, “ma meleket eymanikum” sözünün tercümesinde de yapılmıştır. Nitekim Nisa Suresinin 25inci ayeti tercüme edilirken bu sözün karşılığı olarak “genç kızlarınızdan, cariyelerinizden” şeklinde yapılmıştır. İşin ilgin tarafı, Nur Suresinin 33üncü ayetinde ise aynı söz, “sahip olduğunuz kölelerinizden” olarak çevrilmiştir.

Demek ki bizler, Kur’an’da yazılan anlatımın gerçeğine ulaşmak istiyorsak, başlangıçta da söylediğimizi gibi, ayetlerde geçen Arapça kelimeleri daha dikkatli izleyeceğiz. Bu kelimeleri anlamlandırırken, başka bazı ayetlerdeki benzerlerine bakacağız. Bunlar da yetmezse, Kur’an’ın bütününde anlatılmak istenilene göre yorum yapacağız.

Yazımızın konusu sadece “cariye” olduğundan, köle ve esir konularını, aradaki farkı, onlara Kur’an’ın bakışını bir başka yazımızda ele alacağız. Burada “köle kadın veya cariye” olarak tercüme edilen “ma meleket eyman” sözünü irdeleyeceğiz.

Bu sözün tercümesindeki temel bir yanlışlık, ifadenin sadece kadınlara yönelik olarak ele alınmasıdır. “Ma meleket eyman” sözünün geçtiği bütün tercümeler, kadın köle veya cariye olarak çevrilmiştir. Bu durumun doğru olup olmadığını anlamak için Müminun Suresinin ilk altı ayetine bakmakta fayda var.

Surenin birinci ayeti “şüphesiz o müminler kurtuluşa ermiştir” şeklindedir (kad eflehalmüminun) Eğer Yüce Yaradan, mümin kadınlar veya mümin erkekler diye ayrı hitap etmek isteseydi farklı kelime kullanırdı. Nitekim Nur Suresi 30uncu ayet “mümin erkeklere söyle” derken, Arapça olarak “kul lilmüminiyne” şeklinde ifade edilmiştir. Yine Nur Suresinin 31inci ayetinde “mümin kadınlara söyle” denilirken, “kul lilmüminati” ibaresi kullanılmıştır.

Şimdi hem erkekleri hem de kadınları içine alan  “müminler” ifadesinin devamındaki ayetlere bakalım:

  1. Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,
  2. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,
  3. Onlar ki, zekât (vazifelerini) yerine getirirler,
  4. Ve onlar ki, iffetlerini (ırzlarını) korurlar,

Buraya kadar görülüyor ki, Allah, erkek ve kadın bütün müminlere hitap ediyor. Fakat bu ayetlerin devamı olan altıncı ayetin tercümesinde çok farklı ifadelerle karşılaşıyoruz. Bu sebeple, bu tercümeyi Arapçası ile birlikte vereceğiz.

  1. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. (“vellezîne hum li furûcihim hâfizûn illâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum”)

Şimdi genel olarak çoğun tefsircinin yaptığı bu tercümeleri irdeleyelim.  Ayette “ezvacihim” ile “ma meleket eymanuhum” arasındaki “ev” kelimesine dikkat edelim. Bu kelime tefsircilerin çoğu tarafından “ ve” anlamında tercüme edilmiştir. Bu çevirinin doğru olup olmadığını anlamak için aynı tefsircilerin Hac Suresi 55inci ayeti tercümelerine bakalım. Çünkü bu ayette Arapça olarak hem “ve” kelimesi hem de “ev” sözcüğü geçmektedir. (Ve lâ yezalülleziyne keferu………. Bagetten ev …..)

Bu ayetin tercümelerine baktığımızda başlangıçtaki “ve” kelimesinin “lâ yez lülleziyne keferu” ile birlikte değerlendirilerek, “inkâr edenler” şeklinde çevrildiğini görüyoruz. Aradaki “ev” kelimesinin ise “yahut”, “başka bir deyişle” şeklinde tercüme edildiğini görüyoruz. Demek ki, “ev” kelimesinin Arapçadaki anlamı “yahut”, “yani”, “başka bir deyişle” şeklindedir.

Diğer taraftan, ayetin bütün müminlere, yani hem erkek hem de kadınlara hitaben olduğunu dikkate aldığımızda, ayeti, yine onların tercümesiyle ve kadınlara yönelik olarak ele aldığımızda, şöyle bir çeviri ortaya çıkıyor. “Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.”

Bu durumda ayetten, mümin kadınlara, istedikleri kadar kadınla lezbiyen ilişkide bulunabilirsiniz, bu ilişkilerinizden dolayı kınanmazsınız, anlamı çıkar. Kur’an böyle ilişkilere izin veriyor diyebilecek bir Müslüman bulmak mümkün değil. Demek ki, tercümelerde ciddi bir hata var.

Şimdi, bu hata nereden geliyor araştıralım. Çevirisinde sorun yaşanılan söz “ma meleket eyman” olduğuna göre, bu kelimeleri irdeleyelim. Arapçada “Eyman” kelimesi, “yemin” kelimesinin çoğuludur. Yemin kelimesi, “sağ el” anlamına da gelmektedir.

Aynı kelime, başka ayetlerde de geçmektedir. Tevbe Suresi 12inci ayette “la eymane” şeklinde geçen bu kelime “yeminlerini bozmak” olarak tercüme edilmiştir. Benzer şekilde, Bakara Suresinin 224 ve 225inci ayetlerinde geçen “eymanikum” kelimesinin de tercümesini, “yeminleriniz” şeklinde yapmışlardır. Bu gibi farklılıklar başka birçok ayette de vardır.

Kur’an’da bazı ayetlerde geçen eyman kelimesini, aynı tefsirciler çok farklı şekilde tercüme etmişler. Tefsirleri yapanlar erkek mealciler olduğundan olsa gerek, işlerine geldiği yerde (sağ elin altındaki)cariye, köle şeklinde, işlerine geldiği yerde de, yemin şeklinde çevirmişler.

Fakat işin aslı yemin şeklindedir. Çünkü zaten yemin ederken insanlar (Marksistler hariç) sağ ellerini kaldırırlar. Yemin etmek, söz vermektir. Karşı tarafla akit, yani anlaşma yapmaktır.

Müminun Suresinin 6ıncı ayetinin tercümesinde yapılan bir başka hata “ezvac” kelimesine yüklenen anlamdadır. Belki de mealleri yapanlar erkek olduğundan, ezvac kelimesi, sadece hanım eş olarak algılanmıştır. Hâlbuki ezvac kelimesi zevc kökünden gelmektedir. Zevc, “birbirinin zıttı olan çift” anlamındadır. Dolayısıyla, sadece dişi tarafı değil, erkek tarafı da niteler.

Tercümelerdeki bu başıbozukluğu düzelterek ve kelimelerin gerçek anlamlarını kullanarak çeviri yaptığımızda ayetin tercümesi şöyle olmaktadır:

“O müminler (kadın ve erkek) eşleri, yani aralarında yeminli akit yaptıkları insanlar dışında kalanlara karşı iffetlerini korurlar.”

Şimdi ayetleri tercüme ederken cariye ve köle olarak çevirenlerin meallerine bakalım. Hepsinde de (Ör: Nisa25 ve 36, Maide 89, Nur32 ve 33 gibi) cariye diye tanımladıkları insanlara iyilik etmekten, onları insan yerine koymaktan bahseder.

Demek ki Kur’an, yani Yüce Yaradan, insanları ayırmıyor. Onun nezdinde, fakir ile zengin, reaya ile sultan aynı. Tek farkları, takva yönündendir. Yani Allah’ın gösterdiği yoldan gitme üzerinedir.

İnsana bu kadar çok değer veren bir din anlayışında, cariye diye bir uygulamanın olması düşünülemez. Köle kadın anlamında değerlendirilebilecek bazı ayetler, durum tespiti yapan ayetlerdir. Çünkü İslâm öncesinde ve o dönemde köle ve cariye düzeni vardı. Dolayısıyla bu gibi ayetler tıpkı içki konusundaki ayetler gibi durum tespitidir. İçki konusundaki ayetlerin birbirleriyle çelişmediklerini, bu sitede yayınladığımız “İçki Konusundaki Ayetler Birbiriyle Çelişmez” başlıklı makalemizde açıklamaya çalışmıştık. Köle ve esir bahsi, zaten bir başka yazının konusudur.

Sonuç olarak, cariye sistemi İslâm’a aykırıdır. İslâm’da yeri, kesinlikle yoktur.

Bu yazı Dini, KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.