DİNLERDEKİ BAĞNAZLIK

DİNLERDEKİ BAĞNAZLIK, ANNE-BABA DİNİNE İNANMAKTAN GELİR

 

İnsanların büyük çoğunluğu, anne-babasının dinindendir. Anne-babası Budist olduğu için Budist’tir. Ataları Hıristiyan ise, çocuklar da Hıristiyan’dır. Müslüman ise, Müslüman’dır. Yahudi ise, Yahudi’dir. Velhasıl çocukların büyük çoğunluğu anne-babasından ne öğrendi ise, onu savunmaktadır.

Hâl böyle olunca, insanlar dinlerinin gerçek öğretilerini öğrenmeye ihtiyaç duymamaktadır. Anne-babasından öğrendikleri ile yetinmektedir. Bazı ebeveynler çocuklarının dinlerini daha iyi öğrenmeleri için din adamlarına gönderirler. Gönderdikleri Derviş, Papaz, Hoca, Haham her kim ise, anne-babanın din anlayışında olan kimselerdir. Ebeveynlerin çocuklarını, kendi anlayışından faklı düşünen din adamlarına gönderdiklerine pek rastlanmaz. Ancak çocuklar, anne-babasından habersiz giderlerse başka.

Yüce Yaradan doğuştan iman etmekle sonradan iman etmenin farkını bize şöyle gösteriyor. Nisa 136: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.”

Ayetin başındaki “Ey iman edenler!” sözünü yok sayarak ayeti anlamaya çalışalım. “Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin.” Bu Beyan ile Yüce Yaradan insanları iman etmeye davet ediyor.

 “Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” Bu açıklama ile de iman etmeyip inkâr edenlerin konumunu ifade ediyor.

Şimdi ayetin başındaki “Ey iman edenler!” hitabı ile anlamaya çalışalım. Allah, zaten iman etmiş olanlara, “iman edin” diye sesleniyor. Burada bir çelişki olabilir mi? Kur’an ayetlerinde hiçbir çelişki olmaz.

O halde Yüce Yaradan, bizlerin anlamadan, irdelemeden iman etmemizi istemiyor. Bizlerden bilerek, hür irademizle seçerek yani gerçekten inanarak iman etmemizi istiyor. Allah nezdinde gerçek iman sahibi, şüphe etmekten korkmayıp araştıran, inceleyen sonunda Yüce Yaradan’ın gösterdiği yolu seçen kişidir.

İşte insanların çoğunluğu bilerek, seçerek gerçek anlamda iman etmedikleri için, bütün dinler ve öğretiler tahrif oluyor. Yüce Yaradan insanların bu kolaycılığını bildiği için son gönderdiği Kitabı olan Kur’an’ın korumasını bizzat Kendisi üstleniyor. Böylece bizlere araştırmak, irdelemek, karşılaştırma yapmak için güvenilir bir kaynak sunuyor.

Kur’an’ı koruma altına almasına rağmen, Müslümanlık tahrif olmuş durumda. Müslüman olmayan bir insan, Müslümanların genel haline bakarak Müslüman olmaz. Düşünelim ki Kur’an’ı Allah koruma altına almasaydı, gerçeği aramak isteyen bir kişi nasıl hakikate ulaşacaktı?

Kutsal Kitapları inceledikçe kafası karışan, karasız kalan hakikat yolcusu, çevresinde güvendiği insanların anlattıklarını esas alacaktı. Bir süre sonra güvendiği dağlara kar yağdığını görürse, bütün dünyası yıkılacaktı.

Şükürler olsun ki Yüce Yaradan, gemiciler ve gece yol alanlar için kutup yıldızını sabit tuttuğu gibi, dinlerin karanlığında yol alanlar için Kur’an’ı değişmeden muhafaza ediyor.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.