ALLAH’TAN ÜMİT KESİLMEZ

ALLAH’TAN ÜMİT KESİLMEZ

 

Yazımızın başlığı, bir halk deyişidir. Bu söz, iki yönlüdür. Birincisi, geçmişte hep yanlışların içerisinde olmuş, ama kendini düzeltmek isteyenler için geçerlidir. İkincisi, başa gelen haksızlıklara ve musibetlere sabredilmesi gerektiğini anlatır.

Kur’an’a göre gelmiş geçmiş bütün insanlık içerisinde, hata yapmayan insan yoktur.

Nahl Suresi 61: “Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hemen hesaba çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri (ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.”

Ayette, peygamberler dışında bir canlı kalmazdı denilmiyor. Demek ki, Allah’ın süzüp seçtiği peygamberler de, küçük de olsa hata yapmışlar. Peygamberlerin Kur’an’da belirtilen hatalarına baktığımızda, hatalarının, kendi nefislerini tatmin için isteklerde bulunup yanlış yapmak şeklinde olmadığını görürüz.

950 yıl yaşattığı peygamberini dinlemediler diye tufan oluşturarak, duası üzerine inanmayanları boğduğu, maddeten fakir peygamberi olan Hz. Nuh’ta da, bu durumu görüyoruz. Hz. Nuh, oğlu için Allah’a yalvarıp olumsuz cevap alınca, Hud Suresi 47’de Nuh: “Ey Rabbim! Ben bilmediğim bir şeyi istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım. Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen ben hüsrana uğrayanlardan olurum” diyerek Yüce Yaradan’dan af diliyor.

Hz. Âdem’in, Cennetten kovulacak şekilde hata yapması sonrasında, Allah’tan öğrendikleri ile tövbe etmesi, Yüce Yaradan’ın da onun tövbesini kabul etmesi şeklinde gelişen olaylar da (Bakara Suresi 31-37), peygamberlerin hatalarına bir örnektir.

Kur’an’da en çok övülen peygamber Hz. İbrahim’dir. Buna rağmen o da Allah’tan babası için af dileme hatasını işlemiştir. Tövbe Suresi 114: “İbrahim’in babası için istiğfar etmesi de sırf ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Böyle iken onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıklanınca o işten vazgeçti. Şüphesiz ki İbrahim, çok bağrı yanık, çok halim birisi idi.”

Kur’an’a göre, Hz. Musa, Allah ile konuşan ve mucizelerle desteklenen bir peygamberdir. Yine Kur’an’a göre, kendisine Allah tarafından bir ilim verilen kimse ile birlikte seyahat eden Hz. Musa, sabredemeyip sorularıyla ilim sahibi kişiyi kızdırmıştır. Bu büyük zat da (Müslümanların Hızır olarak varsaydıkları kişi), Hz. Musa’yı terk etmiş, onu yanından ayırmıştır.

Kur’an’da ahlâkı övülen bir diğer peygamber, Hz. Muhammed’dir. Fakat bazen o da hata yaptığı için Allah tarafından uyarılmıştır. Tahrim Suresi 1: “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.”

Hz. Muhammed ile ilgili olarak benzer konularda birkaç ayet daha var. Fakat Ahzab Suresi 37inci ayet, Allah’ın sevdiği bir peygamber olan Hz. Muhammed’in zihninden geçirdiği, ama kimseye açmadığı bir konu ile ilgilidir. Ayet: “Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah’ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: “Hanımını kendine sıkı tut ve Allah’tan kork” diyordun da nefsinde Allah’ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Hâlbuki Allah, kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, evlatlıklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah’ın emri de yerine getirilmiştir.”

Bilindiği gibi, insanın sadece yaptıklarını değil, zihninden geçenleri de Yüce Yaradan’ın işittiğini en iyi bilenler, Allah’ın peygamberleridir. Buna rağmen Kur’an’a göre Hz. Muhammed, zihninden geçeni saklayarak, evlatlığı Zeyd’e başka konuşmuştu.

Peygamberlerin bazılarının bu örnekleri, bizler için ders niteliğindedir. Allah, zihnimizden geçirdiklerimizi, başkaları görmeden yaptıklarımızı bilmektedir. Dolayısıyla, planlarımızı gizli yaptığımızı düşünerek, sadece kendimizi aldatırız.

O halde, peygamberler gibi, biz de af dileyelim. Bunca ilim ve destek verdiği peygamberlerini affeden Allah, bizleri de affedebilir. Yeter ki, insanlığın var olduğu günden beri bunca insanın yaptığı gibi, af diledikten sonra kendimize çeki düzen verelim. Kendimizi affettirecek işler yapalım. Ali İmran Suresi 135: “Ve onlar çirkin bir günah işledikleri yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.”

Günahları sadece Allah bağışlayabilir. İşledikleri günahlar üzerinde ısrar etmeyenleri, yalnızca Yüce Yaradan hidayete erdirebilir. Çevremize dikkatlice bakarsak, günahlarından dönerek güzel işler yapmış ve huzura ermiş çok insanın olduğunu görürüz. Yaptığı yanlışları itiraf ederek, Yüce Yaradan’dan ve haksızlık yaptığı insanlardan özür dileyen ve hatalarını telafi etmeye çalışarak, adaletli davranan kişiden daha huzurlu kim olabilir? Bu dünyada iç huzuru bulamayacaksak, yaşamamızın anlamı ne?

Neden biz de, günahlarımızda ısrar etmeyi bırakarak, her iki dünyada da huzur içerisinde yaşamayalım? Neden bu dünyada korku içerisinde, ahirette de azap içerisinde yaşayalım? Neden yanlışta ısrar edelim? Neden Allah’ın helâk ettiği kullar arasına girelim?

Unutmayalım ki, Allah’ın rahmeti geniştir. Yüce Yaradan, rahmetini kendi üzerine yazmıştır.

Allah’ım, kalplerimizi nurunla fetheyle. Gönlümüzü güzelliklere aç Allah’ım.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.