İNSAN YAPMADIKLARINDAN SORUMLU MU?
Bu sitede yayınladığımız makalelerin yan tarafında, o yazının ruhuna uygun olduğunu düşündüğümüz özlü sözler yayınlıyoruz. Bu sözleri, yeni makaleler yayınladıkça değiştiriyoruz.
Bu sözlerden birisi de, “insan, sadece yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumludur” ifadesiydi. Bu yazımızda, bu sözün geçerliliği hususunda irdeleme yapmaya çalışacağız. İrdeleme yaparken temel alacağımız kaynak, Yüce Yaradan’ın kelamı olduğunu bildiğimiz Kur’an olacaktır.
Kıyamet Suresi;
75/12: O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
13: O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.
Görüldüğü üzere, 13üncü ayetin anlatımı gayet nettir. Ahirette, tek olan Tanrı’nın huzuruna vardığımızda, hem yaptıklarımız, hem de yapmadıklarımız hususunda bize bilgi verilecektir.
Bizler nefis sahibi olduğumuz için, hem yaptıklarımız hem de yapmadıklarımız hususunda kendimizi haklı çıkarmaya çalışırız. Meşhur sözdeki gibi; kabahat samur kürk olsa, giymeyi istemeyiz. Bu sebeple de, hem yaptıklarımız hem de yapmadıklarımız için mazeretler ortaya koyarız. Kendimizi savunmaya çabalarız.
Yüce Yaradan, bizim bu durumumuzu da bildiğinden, şöyle diyor:
75/14-15: Hattâ mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.
Demek ki biz, Allah’ın huzurunda bile mazeretler sıralamaya çalışacağız. Fakat anlaşılan o ki, o gün, Tanrı’mızın bize verdiği yazılım ve donanım, nefsimize uymayarak gerçekleri anlatacak. Nefsimiz aleyhine şahitlik yapacak. Dolayısıyla, insan, kendi aleyhine şahit olacak. Bir yandan, yaşarken kayda geçirilen yaptıklarımız ve düşüncelerimiz önümüze konulacak, diğer taraftan, sahip olduğumuz donanım ve yazılım, kendi aleyhimize şahitlik yapacak.
Huzuruna gittiğimizde başımıza gelecekleri aktararak bizi uyaran Yüce Yaradan, bizim bu dünyadaki durumumuzu şöyle özetliyor:
75/20-21: Hayır! Siz dünyayı (acil olanı yani peşini) seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.
Ayet, bizim, bu dünya hayatını acil ihtiyaç olan peşin gibi algıladığımızı vurguluyor. Ahireti ise, ne olacağı belli olmayan veresiye gibi gördüğümüz anlaşılıyor ki, bu doğrudur. Biz insanlar, gördüğümüze inanmaya ve elimizdekiyle övünmeye meyilliyizdir. Görmediğimiz şeyleri kabul etmek istemeyiz. Dolayısıyla, ahiret kavramına inansak bile, bunu içselleştirerek hayatımıza yansıtmamız biraz zordur.
Bu zorluğu bilen Yüce Yaradan, bizlerin gelecekle ilgili gerçekleri kavramamızı pekiştirmek için şöyle diyor:
75/36: İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.
Gerek bu ayet, gerekse devamındaki dört ayet, bizi hakikati düşünmeye yönlendirmektedir. Bizi, az bir sudan yaratıp güzelce şekillendiren ve dünya hayatını yaratan bir Tanrı, bizi başıboş bırakmayacaksa, mutlaka ikinci bir hayatımız da olacaktır. İkinci yaşamımızın süresi, bu dünyadaki birinci hayatımızla kıyaslanmayacak kadar uzun denildiğine göre, ahiret kavramını hiç aklımızdan çıkarmamamız gerektiği açıktır.
Bu dünyada yapmayıp geri bıraktıklarımızla ve mazeret üretmemizle ilgili olarak, Kur’an’da bazı örnekler verilir.
Fetih Suresi 48/11: Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
Bedevilerin yapmayıp geri bıraktıklarının farkına varmalarının sebebi, onlar savaşa gitmedikleri halde, giden Müslümanların savaşı kazanmalarıdır.
Aşağıdaki ayet, Uhud Savaşı’na katılmayanlar hakkındadır.
Tevbe Suresi 9/81: Allah’ın Resulüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat etmek hoşlarına gitmedi ve “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennemin ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı.
Bilindiği gibi, Uhud Harbinde Müslümanlar açık bir galibiyet alamayıp çok sayıda şehit verdiler. Bu sonuç üzerine, savaşa gitmeyip mazeret sıralayanlar sevinirler. Ama Yüce Yaradan, onların sevincinin yanlışlığını ahiret hayatıyla karşılaştırarak açıklıyor.
Bu dünya hayatında yapmayıp geri bıraktıklarımızla ilgili bir başka ayet de şöyledir:
İnfitar Suresi 82/4: Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit,
82/5: Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir.
Yukarıda aktardığımız ayetler, bizlere net bir şekilde yol gösteriyor. Sadece yaptıklarımızdan değil, yapmayıp geri bıraktıklarımızdan da sorumluyuz. Bu yükümlülüğümüzü yerine getirebilmemiz için, mümkün olduğu kadar, “durumdan vazife çıkarma” anlayışına sahip olmamız gerektiği açıktır.
Gerek yaptıklarımız, gerekse yapmadıklarımızla ilgili olarak sıralayacağımız mazeretlerin, bu dünyada işe yaraması mümkündür. Ama ayetlerden anlaşılan o ki, Yüce Yaradan’ın huzuruna vardığımızda ileri süreceğimiz mazeretlerimiz bir işe yaramayacaktır.
Allah’ım, Senin gönderdiğin ayetleri anlayabilmemiz, oluşturduğun olayları kavrayabilmemiz için, lütfunla bizlere anlayış ihsan eyle.