ALLAH SEVGİSİ, FERDİ İNSAN SEVGİSİ VE SORUMLULUK
Allah’a olan sevgi ile bir insana olan sevgi arasında fark vardır. Sadece hiyerarşik açıdan olmayan bu farkı daha iyi anlamak için, peygamberlerin hayatlarına bakmak gerekir.
Bu konuda peygamberler arasında hayatı hakkında en çok bilgi sahibi olduğumuz Hz. Muhammed(s.a.v.)dir. Elbette diğer peygamberlerin ve yol gösterici bazı şahsiyetlerin hayatları da bize örnektir. Ama bilgiye dayalı karar verme mecburiyetinde olduğumuzdan biz, Hz. Muhammed’den örnekler aktaracağız.
Hz. Muhammed sağlığında çok sevdiği kişileri kaybetti. Toprağa verdiklerinin içerisinde sadece sahabeler yoktu. Çok sevdiği ve tek eş olarak birlikte yaşadığı Hz. Hatice, amcası Hz. Hamza, Hz. Fatma hariç üç oğlu ve üç kızı O’nun sağlığında vefat ettiler.
Allah onu, defalarca insanlığı ve misyonuyla imtihan etti. Neredeyse hayatı gözyaşları ile geçti. Ama O her defasında yüreğindeki şefkati, misyonundaki kararlılığı korudu. Hiçbir taviz vermedi. Çünkü O, sevdiklerinin düzgün insanlar olduklarını düşünüyor ve ebedi hayatlarında Allah tarafından güzel bir şekilde yaşatılacaklarına inanıyordu.
Sahabeler içerisinde hangisini daha çok sevdiğini bilmek zordur. Fakat Hz. Ali çocuk yaştan itibaren kendi yanında yetiştiği için muhakkak ki, sevdiklerinin listesinin önlerindeydi.
Bu sevgisine rağmen kendisi Medine’ye (o dönemdeki adı Yesrib) hicret edeceği gece kendi yatağına Hz. Ali’yi yatırdı ve kendisinden haber almadan Mekke’den ayrılmamasını tembihledi. Olay böyle değil de, Hz. Ali yatağa yatma konusunda talepte bulunduysa bile onun ısrarını ret edebilirdi. Fakat sonunda Hz. Ali Peygamberimizin yatağına yattı.
Müşrikler Hz. Ali’ye o kadar kızdılar ki, neredeyse parçalayacaklardı. Fakat Ebu Leheb onları durdurdu. “Hz. Ali’yi kendi tarafımıza çekersek, Hz. Muhammed’in iddiasını çürütürüz, belki de yolundan döndürürüz” diyerek onun bağışlanmasını sağladı.
Elbette Hz. Ali kendisinden beklenileni yaptı ve müşriklere hiçbir taviz vermedi. Fakat Hz. Ali, Allah’ın lütfu sayesinde böyle davranmayıp, onlarla birlik olsaydı ne olurdu? Çok kuvvetli ihtimal, amcası olmasına rağmen Ebu Leheb’e karşı savaşan Hz. Muhammed, en çok sevdikleri arasındaki Hz. Ali’yi defterden siler ve ona karşı da mücadele ederdi.
Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.), içerisindeki Allah sevgisi sayesinde bütün insanlığa karşı sorumluydu. Bu öylesine büyük ve ulvi bir yükümlülüktü ki, ferdi beşer sevgisi hiç düşünülmeden feda edilmeliydi.
Türk tarihinde yetişkin bir evladını kendi emriyle öldürtmek zorunda kalan kişi Kanuni yani Muhteşem Süleyman’dır. Devletin bekası için, içinde fırtınalar kopmasına rağmen, oğullarının en değerlisi olan şehzade Mustafa hakkında ölüm emrini vermek zorunda kaldı.
Tarih; Allah rızası için, insanlığın huzuru için, adil bir devletin bekası için mücadele edenlerin bu konularda hiçbir taviz vermediklerinin örnekleriyle doludur. Hepsi de, hak ve adaletten ayrılmayarak ulvi amaçları için mücadele ettikleri sürece, Allah’ın merhametine ve koruyuculuğuna güvenmişler ve sığınmışlardır