ZENGİN İLE KAPİTALİSTİN FARKI
Bu sitede daha önce yayınladığımız “İslâm’da İlim ve Zenginlik”, “Zengin Kimlere Denir”, “Zenginlik Nedir” başlıklı yazılarımızda, zenginlik konusundaki düşüncelerimizi belirttik.
Yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi, İslâm, zenginliğe karşı değildir. Nitekim son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), kendisine peygamberlik geldiğinde zengin bir tüccar idi. Aynı şekilde Hz. Ebubekir ve Hz. Osman Müslüman olduklarında zengin tüccarlardı. Bu güzel insanlar, zenginliklerini çevrelerindeki ihtiyaç sahibi insanlarla paylaştılar. Böylece hem tarihe iyi dille anılan insanlar olarak geçtiler, hem de Yüce Yaradan’ın huzuruna huzurla vardılar.
Bu güzel insanların zenginliğinin Müslüman olmadan önce olduğunu düşünebilirsiniz. İslâm’a girdikten sonra giderek zenginliklerinin azalmasını göstererek bunların uygun örnek olmadıklarını savunabilirsiniz. Unutmayalım ki, Allah zenginliğe karşı olsaydı, Hz. Muhammed’i yetim büyümüş bir fakir olarak bırakır ve peygamberliği o fakir iken verirdi. Diğer isimlerin de iflas etmelerini sağlar, fakirleştikten sonra Müslüman olmalarına vesile olurdu. Tahmin edileceği gibi, zenginken fakir olan bir kişi daha kolay Müslüman olur.
Bir başka misal verelim. İslâm dininin büyüklerinden olan ve ölümünden sonra adına mezhep kurulan Ebu Hanife de, çok zengin bir tüccar idi. Kendisi Müslüman iken zengin olmuştu. Hem de helâl yollarla zenginlemişti. Kapitalist ile zengin arasındaki farkı en iyi anlatacak olaylardan biri, Ebu Hanife’nin başından geçtiği söylenen vakadır.
Bir gün Ebu Hanife öğrencilerine ders anlatırken içeri biri girer. “Efendim, geminizden biri batmış” der. Ebu Hanife şöyle bir durur ve “çok şükür” der. Adam gider. Bir süre sonra aynı kişi geri gelir. “Efendim, batan gemi sizin değilmiş” der. Ebu Hanife yine şöyle bir durur, yine “çok şükür” der. Adam gittikten sonra bu cevaplara bir anlam veremeyen öğrenciler, hocalarına sebebini sorarlar.
Ebu Hanife anlatır: “Bir gemimim battığı haberi gelince, içime sordum, üzüldüm mü diye. Baktım, üzülmemişim. Onun için çok şükür dedim. İkinci haber gelip, batan geminin başkasının olduğu söylenince yine içime sordum, sevindim mi diye. Baktım, sevinmemişim. Onun için çok şükür dedim.”
İşte kapitalist ile zenginin farkı buradadır. Zengin, kazanırken sevinmediği gibi, kaybederken de üzülmez. Bu dünyadan giderken, yanında zenginliklerinin bir zerresini bile götüremeyeceğini bilir. O kişi için zenginlik, bir emanettir. Bu zenginlikten hem kendisinin hem de çevresindekilerin faydalanması gerektiğini iyi bilir.
Kapitalistin ise tek hedefi vardır. Başkalarının çok zararına da olsa kârını azamileştirmek. Bu sebeple zarar ettiğinde üzülür, kâr ettiğinde sevinir. Kâr veya zararın miktarına göre sevinci veya üzüntüsünün şiddeti değişir. Yaşadığı bu duyguların şiddeti arttıkça, vücudunun bazı organlarındaki yıpranma artar. Salgılar değişir. İlaç kullanmalar artar. Giderek düzeltilemeyecek arazlar oluşur. Her türlü güce sahipken istediğini yiyip içemez. İstediği yere gidemez. Eşine, çocuklarına, çevresindekilere ayıracak vakit bulamaz.
Her ilişkisine, gözüne taktığı paragözlüğünden bakar. O çevresine paragözlüğüyle baktıkça, ailesi dâhil çevresindekiler de ona, paragözlüğüyle bakarlar. Böylece kimseye güvenmez, kimse de ona güvenmez. Zaten rakipleri hiç güvenmedikleri için, sürekli fırsat kollarlar. Bu fırsatı bulmaları da uzun sürmez. Çünkü bu davranıştaki kapitalistin çevresinde, ailesi dâhil, hiç dostu kalmamıştır. Kapitaliste paragözlüğüyle bakan birilerini satın almak çok zor değildir.
Böyle bir ortamda yaşayan kapitalist, bin yıl hayatta kalsa ne olur? Doktorlar birçok şeyi yemeni ve içmeni yasaklamışlar, çevrende güvenebileceğin bir kişi bile kalmamış iken uzun yaşamak, kazandığını başkalarının yediğini görmek, aksine onun için büyük bir zulüm olur.
Kapitalistlerin olaylara bir de bu açılardan bakmaları, hem kendileri hem de dünya için çok faydalı olacaktır. Bu kişilere Alfred Nobel’in hayatı güzel bir örnek olmalıdır. Alfred Nobel, bir ölüm tüccarı olarak anılacakken, aksine hayırla yadediliyor. Bu değişimi yaşarken, zenginliğinden de bir şey kaybetmedi.
Hiçbir insan, hem bu dünyada sıkıntı çekmek, hem de ahirette eziyet çekmek için zenginlik istemez. Ama konumlarını dikkatli irdelerlerse, sonucun oraya vardığını görürler. Böyle bir geri dönülemez yola girmeden, zenginlik ile kapitalistin farkını anlayacaklarını umut ederim.
Allah’ım, Senin yolunda harcanmak üzere mülk ve saltanatımızı artır.
Senin her şeye gücün yeter.