İNATÇILARIN SONU; TEK BİR SAYHA
Kur’an’da çok geçen sözlerden birisi, Allah’ın bağışlayıcı olduğudur. Yüce Yaradan insanlara verdiği akıl, irade ve vicdanlarını kullanmalarını bekler. Kendiliğinden Allah’ın verdiği bu özelliklerini kullanarak, Kendisine yaklaşanlara, O daha çok yaklaşır.
Buradaki yaklaşmak terimi, mecazi anlamdadır. İyi yönde İrtibat kurmak gibi algılanmalıdır. Yoksa Yüce Yaradan bize, şah damarımızdan daha yakındır. Hemen bütün insanlar da bunun böyle olduğunu bilir. Çünkü insanlar dualarını içlerinden, kimsenin duymayacağı şekilde yaparlar. Beyinlerinden geçirdikleri bu duayı Allah’ın duyacağına inandıkları için böyle yaparlar.
Bilindiği gibi, başına bir sıkıntı geldiğinde dua etmeyen insan sayısı çok azdır.
Fussilet Suresi 51: “Evet, insana nimet verdiğimiz vakit yan büker, başının tuttuğuna gider de kendisine şer dokunuverdi mi artık enine boyuna duaya dalar.”
Nimet verildiğinde yan büküp kendi bildiğini okuyan insanlar, akıllarınca hile yaptıklarını zannederler.
Al-i İmran Suresi 53. “Ey Rabbimiz! Bize indirdiğine iman ettik ve Resulün ardınca gittik; şimdi bizi o şahitlerle beraber yaz!” 54. ayet “Bununla beraber hile yaptılar. Allah da hilelerine karşılık verdi. Öyle ya Allah en iyi hile yapandır.”
Ayetten anlaşıldığına göre Allah, müminleri korumak için hilebazlara karşı hile yapıyor. Hilebazlara karşı mücadele eden müminleri de sabırlı olmaya davet ediyor.
Al-i İmran 120: “Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musibet gelirse onunla sevinirler. Ve eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır.”
Yüce Yaradan hilebazların müminlere karşı yapacakları hilelerin hiçbir işe yaramayacağını haber veriyor. Ama müminlerden de iyi korunmalarını istiyor. Buradaki “korunma” sözü de mecazi anlamdadır. “En iyi korunma elbisesi, takvadır” sözündeki manasındadır. Yani Allah’ın gösterdiği doğru yoldan yürümeye devam edin denilmektedir.
Müminler doğru yolda yürürlerken Allah hilebazları takip etmektedir.
Enam Suresi 44. “Ne zaman ki (kendilerine) yapılan ihtarları unuttular, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açıverdik; Sonra kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlik ile tam sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın tuttuk yakalayıverdik, hepsi bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar.”
45: “Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.”
Ayette belirtilen ihtarları bazen, oluşturduğu olaylarla Allah doğrudan yapar. Bazen ise, Kendine kalpten inanan kulları veya peygamberleri aracılığıyla yapar.
Yüce Yaradan, uyarılara rağmen hallerinin vahametini düşünüp vaktiyle tövbe etmeyen bu kullarının, özlerinin temiz olmadıklarını anlatıyor.
Al-i İmran 7. ayet: “…….Bununla birlikte özü temiz olanlardan başkası düşünemez.”
İnsanın özünü temizlemesi için, kalpten tövbe edip, derhal Allah’ın gösterdiği yolda icraat yapması gerekir. Kendilerinde bu gücü ve kapasiteyi göremeyenler varsa, onlar da insanları kandırdıkları görevlerinden derhal ayrılmalıdırlar. Yoksa Enam Suresinde anlatılanlar, bu dünyada mutlaka başlarına gelir. Hem de kendilerini doğrudan veya dolaylı destekleyen, onların yanlışlarını yüzlerine söylemeyen çevreleriyle beraber ansızın yıkılırlar.
Yüce Yaradan böylelerine verdiği cezayı sadece bu dünya ile sınırlı tutmuyor. Ahirette de gereken cezayı vermek için Huzuruna çağırıyor.
Yasin Suresi 53: “Başka değil, sade bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza hazır edilmişlerdir.”
Allah’ın huzuruna varıldığında artık yapılabilecek bir şey kalmamıştır. O gün kimseden fidye alınmaz, sadece amel defterlerine bakılır.