KUR’AN, BÜTÜN SEMAVİ DİNLERİ TEMSİL EDER
Bakara Suresi 4: “Onlar (muttakiler) sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.”
Ayete göre, muttakiler yani kötülükten sakınanlar, Hz. Muhammed’e indirilen Kur’an’a inanırlar. Ama bu yetmez. Allah’ın daha önceki peygamberlerine indirdiği kitaplara da inanırlar. Buradan anlaşılan o ki, Allah’ın gönderdiği kitapların hepsi birbirine benzemektedir. Belki aynı konular, kitapların indiği dönemlerdeki insanların anlayışlarına göre farklı şekilde anlatılmış olabilir.
Yüce Yaradan kitaplarının hepsine birden inanılmasını istediği gibi, peygamberleri arasında da ayrım yapılmamasını istiyor. Nisa 152. “Allah’a ve peygamberlerine iman eden ve peygamberlerinden hiçbirinin arasında ayırmayan kimselere gelince işte bunların yarın kendilerine mükâfatlarını vereceğiz. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.”
Allah, Nisa Suresinde hem kitaplarının hem de peygamberlerinin hepsine iman edilmesini istiyor. Nisa 136: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.”
Yukarıdaki ayet “ey iman edenler” diye başladığı cümleyi Allah’ın bütün kitaplarına ve peygamberlerine “iman edin” diyerek bitiriyor. Ayetin başlangıç hitabı zaten iman edenlere olduğu için, iman edenler daha önceki ayetlerde söylenildiği üzere onlar, bütün peygamberlere ve kitaplara iman etmiş durumdaydılar. Buna rağmen tekrar iman edin denilmesi, söylenenleri sorgulayarak, inceleyerek kalpten iman edin anlamındadır.
Dolayısıyla kutsal kitaplarda yazılanları sorgulayıp inceledikten sonra kabul edersek, imanımız çifte su verilmiş çelik gibi sağlam olur. Aklımızı, vicdanımızı, irademizi kullanmadan kabul etmemiz, şeklen kabulden öteye gitmeyebilir.
Peki, bütün kitaplarına ve peygamberlerine iman edilmesini isteyen Yüce Yaradan, her kitabında veya her peygamberine farklı şeyler söyler mi? Al-i İmran 19. “Allah katında din İslam’dır! O kitap verilenlerin ayrılığa düşmeleri ise, sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastandır. Her kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse şüphe yok ki Allah çabuk hesap görendir.”
Demek ki, Yüce Yaradan katında tek din varmış. O da İslâm imiş. Allah gönderdiği bütün peygamberlerini bu minval üzerine görevlendirmiş. İndirdiği bütün kitaplarında İslâm’ı anlatmış. Fakat ihtiras sahibi insanlar, anlatılanları tahrif etmişler. Aralarında ayrılığa düşmüşler.
Allah’ın şahadet ettiği hakikati ihtiraslarından dolayı bilerek gizleyen kişi, Yüce Yaradan indinde en zalim kişidir.
Bakara 140: “Yoksa siz: “İbrahim de İsmail de İshak da, Yakub da, Esbat da (Yakub’un torunları) hep Yahudi veya Hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın şahadet ettiği bir hakikati bilerek gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”
Allah’ın bütün peygamberleri aracılığıyla indirdiği buyruklarının aynı minvalde olduğunu, emrettiği ibadetlerden biri olan namazın kılınma şeklindeki aynılıktan da anlıyoruz. Al-i İmran 43: “(Melekler) Ey Meryem! ‘Rabbine divan dur ve secdeye kapan ve rükû edenlerle beraber rükû et’ demişlerdi.”
Bütün kutsal kitaplar Allah tarafından gönderilmesine rağmen aralarında farklılıklar var. Biz hangisine inanacağız?
Enam Suresi 92. ayetle: “İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitap! Feyzi ve bereketi dünyayı tutacak, evvelki kitapları bu tasdik etmedikçe, muteber sayılmayacak…..” diyerek hakem kitabın Kur’an olduğunu vurguluyor.
Kur’an’ın değişmemiş tek kutsal kitap olduğunu daha önceki yazılarımızda belirtmiştik. Bu durumu zaten akıl sahibi bütün insanlar kabul etmektedir.
Ayetlerden anlaşıldığı üzere, Kur’an, Maturidi’nin de ifade ettiği gibi, daha önce indirilen kutsal kitaplarda anlatılanları kendi üslubu içerisinde devam ettirmiştir. Dolayısıyla bütün kitap gönderilen dinleri temsil etmektedir. Diğer kitaplarda Kur’an’ın anlatımı ile çelişen konularda hakem, Kur’an’dır.