MİTOLOJİLERİN DÜŞÜNCELERE ETKİLERİ ÜZERİNE 2
Bu bölümde, Kızılderilileri irdelemeye çalışacağız. Aşağıda vereceğimiz Kızılderili Mitolojisini, Adam John’un “Kızılderililer Tarihi ve Felsefesi” adlı eserinden aldık. Önceki makalemizdeki Antik Helen ile ilgili bilgileri de tek kitaptan vermiştik. Aşağıdaki Kızılderililerle alâkalı bilgileri de, yine tek kitaptan verdik. Bunun nedeni, bu konularla ilgili olarak diğer okuduklarımızla genel olarak örtüşmesidir. Dolayısıyla gereğinden fazla bilgilerle makaleyi uzatıp kafaları boş yere yormak istemedik.
Kızılderililer, Yüce Ruh’un, Kendisini, tabiattaki eserleriyle insanlara tanıttığına inanırlar. Yüce Ruh ile ilgili olarak Cheyennelerden alınan bir hikâye şöyledir:
“Başlangıçta hiçbir şey yokmuş ve Büyük Ruh Maheo boşlukta yaşıyormuş. Hiçbir şeyliğin içinde yapayalnız, yalnızca bir Maheo varmış. Gücünün büyüklüğü sayesinde Maheo, yalnız değilmiş. Onun varlığı bir evrenmiş. Fakat hiçbir şeyliğin sonsuz zamanı boyunca hareket ederken, Maheo gücünü kullanması gerektiğini sezmiş. “Güç’ün ne yararı var?” diye sormuş Maheo kendi kendine, bir dünya ile içinde yaşayan canlıları yaratmak için kullanmayacak olduktan sonra?
Maheo, Güç’üyle göle benzeyen ama tuzlu olan büyük bir su yaratmış. Bugüne kadar süregelmiş bütün yaşamı, bu tuzlu sudan çıkarabileceğini Maheo biliyormuş.”
Kızılderili Mitolojisindeki yaratılış anlatımı biraz uzun olduğundan buraya almayacağız. Ama mitolojiye göre, sudan sonra suda yaşayan balıkları yaratmış. Sonra kuşları ve diğer canlıları yaratmış. Onlar için gökyüzünü ve dinlenebilecekleri toprağı yaratmış. Toprağın kadın gibi verimli ve bereketli olmasını istemiş. Çiçekler, bitkiler ağaçlar oluşmuş.
“Maheo, Toprak Kadın’a bakmış ve onun çok güzel olduğunu, Kendisinin şimdiye kadar yarattığı şeylerin en güzeli olduğunu düşünmüş. ‘O yalnız kalmamalı’ diye düşünmüş Maheo. ‘Ona Kendimden bir şey vereyim de böylelikle, onun yanında olduğumu ve kendisini sevdiğimi bilsin.’ Maheo’nun eli sağ tarafına uzanmış ve bir kaburga kemiği çıkarmış. Kemiğin üzerine nefes vererek Toprak Kadın’ın bağrına yavaşça yatırmış. Kemik canlanmış, kımıldamış, dikilmiş ve yürümüş, yaratılan ilk adam olmuş. ‘Bir zamanlar Benim, boşlukta yapayalnız olduğum gibi, o da, Toprak Büyükanne de yapayalnız’ demiş Maheo. ‘Yalnız olmak hiç kimse için iyi bir şey değil.’ Bu nedenle sol kaburga kemiğinden bir insan kadın yapmış ve adamın yanına yerleştirmiş. Böylece Toprak Büyükanne’nin üzerinde, Büyükanne’nin ve Maheo’nun çocukları iki kişi oluşmuş.
Maheo hâlâ bizimle birlikte, bütün canlılarını ve yaratmış olduğu bütün evreni gözetleyerek her yerde bulunmaktadır. Maheo, iyilik ve bütün yaşamdır. O Tanrı’dır, koruyucu ve öğreticidir. Hepimiz bu dünyada Maheo’nun sayesinde bulunmaktayız.”
Kızılderililer, yaşamı, doğum-ölüm-yeniden doğumdan oluşan bir çember olarak görürler, bütün hayatın bir çember etrafında döndüğünü düşünürlerdi. Bu çembere saygı duyarlar ve onu hatırlamak için günlük hayatlarında sık sık ona başvururlardı. Kamplarını da çadırları gibi, çember şeklinde kurarlardı. Toplantılarında, herkes, eşit haklara sahip eşit insanlar olarak çember oluşturarak otururlardı.
Antik Helen Mitolojisinin halkın yaşamına etkisini anlamak için ünlü düşünürlerinin de onayladığı yaşamlarına bakmıştık. Kızılderililerin inanışlarıyla ilgili anlatılan bu efsanelerin, hayatlarına da yansıyıp yansımadığını anlamak için, atasözlerine ve vecizelerine bakalım.
Kızılderili Reisi Seattle’ın zamanın Amerika Başkanı Pierce’e 1854 yılında yazdığı mektuptan kısa bir aktarımla başlayalım.
“Kanunları olmayan insanlardık biz. Ama her şeyin yaratıcısı ve yöneticisi olan Yüce Ruh’la iyi geçiniyorduk. Biz, Yüce Ruh’un eserlerini her şeyde gördük: Güneşte, ayda, ağaçlarda, rüzgârlarda ve dağlarda. Bazen bunlar aracılığıyla ona yaklaşırdık.
Anlayamıyorum. Bizim yolumuz, sizinkinden farklı. Her ne kadar Şef Seattle, Washington’daki Büyük Şef’e güvense de, o, güneşin veya mevsimlerin dönüşü gibi davranacak. Bir zaman gelecek ve o zaman halkım, rüzgârın denizi buruşturarak, deniz kabuklarıyla zemini kapladığı gibi örtülecek.
Ölüm mü dedin? Ölüm yoktur. Sadece dünyaların değişimi vardır.”
Kızılderililerin sözlü yasaları ve atasözlerinden örnekler de şöyle:
Dua etmek için güneşle birlikte kalk. Tek başına dua et, sık sık dua et. Büyük Ruh dinler, eğer sen sadece konuşursan.
Yollarında kaybolmuş olanlara karşı anlayışlı ol. Cehalet, kibir, öfke, kıskançlık ve açgözlülük, kayıp bir ruhtan kaynaklanır. Rehberlik bulmaları için dua et.
Başkalarına karşı asla kötü konuşma. Evrene bıraktığın negatif enerji, sana katlanmış olarak geri döner.
Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın. Verdiğin acının zehri sana geri döner.
Her zaman dürüst ol. Kendi eylemlerinin sorumluluğunu üzerine al.
Yeryüzü üzerindeki her şeye saygılı ol. İster insan, ister bitki olsun. Yeryüzüne iyi davranın. O atalarınızdan kalmadı, onu çocuklarınızdan ödünç aldınız.
Bütün kuşlara yuva yapmayı Yaratıcı öğretti, ama yine de her yuva birbirinden farklıdır.
Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.
Ben insanları renklerine göre ayırmayı öğrenmedim. Bana, insanların, Büyük Ruh’un bahçesindeki çiçekler olduğu öğretildi. Hepimiz aynı kökü paylaşıyoruz, o kök, Toprak Ana’dır.
Başkalarının dini inançlarına saygı göster. Kendi inancını başkalarına kabul ettirmeye çalışma.
Bizim halkımız ile beyazlar arasındaki en büyük fark, alçakgönüllülüktür. Bizim insanımız, ne kadar yükselirse yükselsin, ne kadar ileriye giderse gitsin, bilir ki, Yaratıcının ve evrenin önünde bir kum tanesidir.
Yüce Ruh, bizi bilmediğimiz şeyler için cezalandırmayacaktır.
Yağmur, iyilerin de üzerine yağar, kötülerin de…
Siyu Kabilesinin, Ayakta Duran Ayı lakaplı Kızılderili şefin sözü ile konuyu noktalayalım:
“Çadırının içinde oturmuş, hayatı ve manâsını düşünen, bütün yaratıklarla akrabalığını kabul eden ve kâinatın tek bir şey olduğunu anlamış adam, iddia ederim ki, medeniyetin özünü kavramıştır.”
Görülen o ki, Kızılderili şefi, medeniyet kavramının gerçek özünü çok güzel özümsemiş. Antik Helen Mitolojisini ve Kızılderililerin efsanelerini karşılaştırınca, tarafların kurdukları medeniyetlerin gerçek yüzleri daha iyi anlaşılıyor.
Bu noktada söylenebilecek şey şudur. Yeryüzünün yaşanabilir ve insanlığın geleceğinin güzel olabilmesi, Kızılderililerin ve benzer anlayıştakilerin mitolojilerine ve hayata yansıttıkları yorumlarına dönülmesiyle mümkündür.
Aksi takdirde, Beyaz Adamın çoğunda görülen, her şeye sahip olma ve sadece menfaatleri doğrultusunda hareket etme hırsı, sonunda yeryüzünü ve bütün insanlığı yok edebilir. Diğer bir anlatımla, Kızılderili Reisi Seattle’ın ABD Başkanına yazdığı mektuptaki, “(Beyaz Adam) Yatağını kirletmeye devam edecek ve sen bir gece kendi çöplüğünün içinde boğulacaksın.” sözü gerçekleşebilir.