KIZILDERİLİLERİ YOK EDEN ANLAYIŞ ŞİMDİ İNSANLIĞI YOK ETME YOLUNDA
Binlerce mil uzaktan gelen Beyaz Adam’ın hayata bakışındaki farklılıktan dolayı, Kızılderililer, atalarından devraldıkları hayatlarını, imkânlarını ve topraklarını torunlarına devredememişlerdi.
Beyaz Adam’ı başlangıçta anlayamayan ve onların, kendileri gibi güzel insanlık anlayışına sahip olduklarını zanneden Kızılderililer, sonunda kavradıkları gerçeği şöyle ifade etmişler:
“Beyaz Adam, anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alınıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir meta gözüyle bakıyor. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.
Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama fakirlerin bozamayacağı kurallar koymuşlar. Beyaz Adam, baharda yatağından taşarak yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor.
Beyaz Adam’ın da sonu gelecektir. Gece ve gündüz bir arada olmaz.”
Beyaz Adam’ın sahip olma hırsının yanlışlığını gören Kızılderili şefi Seattle, 1854’te ABD Başkanı Pierce’e yazdığı mektupta şu tavsiyeyi yapar: “Bizim bu toprakların bir parçası olduğumuz gibi, sen de bu toprakların bir parçasısın. Bu dünya bizim için çok değerli, senin için de değerli olmalı.”
Ancak maalesef Beyaz Adam, hırsına yenilmeye devam etti. Beyaz Adam sahip olma hırsıyla, ateşli silahlarıyla, ateş suyuyla (o gün için viski idi, günümüzde buna uyuşturucu da eklendi) ve her türlü dalaveresiyle bir halkı yok etti. Günümüzde de değişen fazla bir şey yok.
Kızılderili anlayışında, şahsi servet biriktirme yok idi. Dolayısıyla şahıslarına ait toprakları olmazdı. Binlerce yıl bir arada yaşamalarına rağmen, uçsuz bucaksız toprakları paylaşmayı düşünmemişlerdi. Bu sebeple, Beyaz Adam’ı kendileri gibi zannettiler ve yenildiler.
Beyaz Adam’ın içerisinde insancıl duygulara sahip bazı insanlar vardı. Bunların en meşhurları George Washington idi. Fakat onlar bile, yerlilerin, ehlileştirilmesi gereken yaratıklar olduklarını düşünüyorlardı. Hıristiyan olmayan, kendisine düzgün bir Hıristiyan ismi almayan, beyazlar gibi giyinip İngilizce konuşmayan yerliler, ne vatandaş ne de insan olarak kabul ediliyorlardı.
İşin ilginç yanı, Beyaz Adamlar günümüzde de, dünyanın kendilerinden olmayan bölgeleri için benzer zihniyeti taşıyorlar. Onları, kendileri gibi medenileştirmeye çalışıyorlar. Amerika’nın yerlilerine hangi gözle baktılarsa, dışlarındaki dünyaya aynı gözle bakıyorlar.
Bilindiği gibi, ABD yerlilerinin tamamı 1924 yılından itibaren ABD vatandaşı kapsamına alınmıştır. Fakat ilginç bir temsil konumları vardır. Amerikan Yerlileri Ulusal Kongresi (NCAI), Washington’da büyükelçilik olarak temsil edilmektedir. Hayali bir devlet durumundadırlar.
Eski SSCB’de neredeyse her kabile ayrı bir ulus imiş gibi değerlendirilir ve ayrı tutulurdu. Özellikle birbirleriyle kaynaştırılmaları önlenmeye çalışılırdı. Amerikan Yerlileri Ulusal Kongresinde de, 550 civarında ve kendilerini ulus olarak niteleyen kabileler var. ABD ve yerliler arasındaki bu bağlantının benzeri, Batı anlayışı ile dünyanın diğer kısımları arasında görülmektedir.
Tarih; dünü anlatır, bugünü açıklar, yarını aydınlatır. O halde bizler de, tarihten dersler çıkarmakla yükümlüyüz. Aksi takdirde bazı halkları yok eden tarih, bizleri de yok edebilir. Geleceğimizi görmek açısından aşağıdaki anlayışı çok dikkatli tetkik etmeliyiz.
Beyaz Adam’ın Kızılderililere yaptığı katliamlardan, 1675 yılında Kral Philip olarak adlandırılan savaşları anlatan İngiliz yazarların öne sürdükleri sebepler, bizi uyandırmaya yeterlidir. Douglas Edward Leach’a göre, “Bu öldürme ve kıyımlar şüphesiz Tanrı’nın iradesiydi”. Bir başka yazar ise o dönemde olayları şöyle açıklamaktadır, “Efendimiz İsa, onları önünde diz çöktürüp kahretti.”
Kendi hırslarını perdelemek adına, Yüce Yaradan’ın bizzat Kendisini ve Onun en merhametli peygamberlerinden olan Hz. İsa’yı, böylesine bir katliamı isteyerek yapan vahşi olarak göstermeye çalışacak kadar nefsine yenilen bu anlayış durdurulamazsa, Allah’ın, hepimizi diz çöktüreceği günler gelebilir.