KENDİNİ BEĞENİP BÖBÜRLENENLER
(Not: Bu makale, 2014 yılı Şubat ayında bu sitede yayınlanmıştı. Silindiğinden, sonuna dua ekleyerek aynen yayınlıyoruz.)
Kur’an, çeşitli ayetlerinde, kendini beğenip kibirlenenleri uyarır. Bu kişiler mümin bile olsalar, yeryüzünün bütün genişliğine rağmen onlara dar geleceğini anlatır.
Tevbe Suresi 9/25. ayet: “Andolsun, Allah, birçok yerde ve Huneyn Savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, böbürlendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız.”
Yukarıdaki ayet, din uğruna gözünü kırpmadan savaşa giden mümin insanlar için söyleniyor. Fakat burada Allah, müminler aracılığıyla, kibirlenip böbürlenen bütün insanlara sesleniyor. Bizleri uyarıyor.
Nur Suresi 24/64. ayet: “Uyanın! Şüphesiz göklerde ve yerde ne varsa hep Allah’ındır. Muhakkak O, sizin ne üzerinde bulunduğunuzu bilir. Hele O’na döndürülecekleri güne ki, ne yaptıklarını kendilerine haber verecektir ve Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”
Yüce Yaradan bu ayetleri böyle açıklayarak, “O bizleri sorguya çekip yaptıklarımızı haber vermeden, bizim kendimizi sorgulamamızı” istiyor. Böylece yanlıştan dönmemizi ve Allah’ın merhametine sığınmamızı bekliyor ki, kullarına yardım etsin.
Bizlere, yeryüzünde kaçacak yer olmadığını, ancak Allah’ın yardımıyla galip gelinebileceğini örnekle hatırlatıyor. Allah’ın yardımını beklemek için, Allah’a ve Resulüne hem inanmak hem de itaat etmek, yani söylenenleri yapmak gerektiğini bizlere ayetle açıklıyor.
Nur Suresi 47. ayet: Bir de “Allah ve Resulüne inandık ve itaat ettik!” diyorlar da sonra bunun arkasından yan çiziyorlar; bunlar mümin değillerdir.
Mümin olmanın kolay olmadığını, diğer birçok ayetten anlıyoruz. Öyle ki, sadece davranışlarımıza değil, sözlerimize bile dikkat etmemiz gerektiğini belirten ayetler var.
Nur Suresi 19. Ayet: “Müminler içinde edepsizce sözlerin yayılmasını arzu edenler için muhakkak dünya ve ahirette acı bir azap vardır ve siz bilmediğiniz halde Allah bilir.”
Sonuç olarak Allah’ın yapma dediğini yaparak kamu ve kul hakkı yiyenler, insanları birleştirmeleri gereken mevkilerde olmalarına rağmen ayrıştırmaya çalışanlar, müminler içinde edepsizce sözlerin yayılmasını öncülük edenler, eğer Allah’ın “Uyanın!” ikazına rağmen uyanmazlarsa, dünya bütün genişliğiyle onlara dar gelecektir. Böylelerinin Ahiret hayatları ise, düşündükçe insanın kanını donduracak kadar kötü olabilir.
Umulur ki, böyleleri, Allah’ın bildiklerini kullardan saklamazlar. Gerçekleri söyler, halktan özür dilerler, tövbe ederler, namuslu davranmaya başlarlar, köşelerine çekilirler ve Allah’tan mağfiret dilerler.
Af dileyip düzelmezlerse, iki dünyada da şiddetli azaba muhatap olmaları ihtimali kuvvetlidir. Bazılarının bu dünyadaki azapları, insanlık tarihi boyunca şer ile anılarak sürebilir.
Allah’ım, Senin gönderdiğin delilleri anlayanların, yanlışlarından dönmeleri ve salih amel işlemeye başlamaları için, lütfunla, insanlara irade gücü ver.