KARARLARIMIZDAKİ İZAFİLİK ÜZERİNE

KARARLARIMIZDAKİ İZAFİLİK ÜZERİNE

Dan Ariely’nin gerçekleştirdiği sosyal deneyler sonucundaki tespitlerine göre, insanların çoğu, bir şeyi bağlam içerisinde görmediği sürece, ne istediğini bilemez. Dolayısıyla karar veremez. Yazar, bu konuda insanların yaşamından çeşitli örnekler verir. İnsanları, karanlıkta iniş yapan uçak pilotuna benzetir. Pilotlar, inecekleri pistin her iki tarafında ışıkların olmasını ve bu ışıkların kendilerini yönlendirmesini isterler.

Pilotu yönlendiren pist ışıkları, pilotun iniş sırasında kullandığı referans çizgileridir. Bu referans çizgileri, pilotun karar vermesini kolaylaştırırlar. Bu örnekten hareketle yazar, kararlarımızın izafi olduğunu, referans alacağımız bir şey olmadan her şeyin izafi olduğunu, dolayısıyla karar vermemizin zor olduğunu ifade ediyor.

Takdir edileceği gibi, bir konuda sıfırdan düşünmek zordur. Bir konuyu sıfırdan düşünmek, bazen insanı çok bezdirir. Ne yapacağını şaşırtır. Bu sebeple insanların çoğu, karşılaştırma yapabilecekleri ortamları tercih ederler. Eğer karşılaştırma yaparken de düşünülmesi gerekiyorsa, insanların önemli bir kısmı, yine zorlanır. Daha kolay karşılaştırma yapabilecekleri ortamları tercih ederler.

Bu konularda Dan Ariely’nin verdiği bazı örnekleri, bu sitede yayınladığımız “İsteklerimizin Yönlendirilmesi Üzerine” başlıklı makalemizde ele almıştık. Burada biraz daha farklı bir açıdan bakmaya çalışacağız.

Hemen hepimiz, hangi konuda olursa olsun, karşılaştırma yapabileceğimiz konularda karar vermeyi tercih ederiz. Diyelim ki, karar vereceğimiz konu, çocuklarımız hakkında ise, başka ailelerin çocuklarıyla karşılaştırarak kararımızı vermeyi yeğleriz. Çocuğumuzun yaptıklarını, kendi şartları içerisinde değerlendirmek bize zor gelir.

Karar vereceğimiz konu, eşimizin davranışları ise, yine başkalarının eşleriyle karşılaştırma yaparak değerlendirmek isteriz. Eğer, iş sahibi birisi isek, kazancımızın yeterli olup olmadığını, rakiplerimizle karşılaştırarak belirlemeye çalışırız. Bir yerde ücretli çalışıyorsak, aldığımız maaşın azlığına veya çokluğuna, yine çevremizdeki başkalarıyla karşılaştırarak karar vermeye yatkınızdır. Büyük çoğunluğumuz, bu karşılaştırmaları tercih ederiz. Kendi yaptığımız üretimleri, çalışma şeklimizi ve diğer birçok etkeni hesaba katmak istemeyiz. Çünkü kendi kabiliyetimiz temelinde karar vermek, hem zordur, hem de sıkıcıdır. Fakat benzer işi yapanlarla karşılaştırma yapmamız, rakiplerimizin şanslı olduklarından dem vurmamız veya onları kötülememiz daha kolaydır. Böylece kendimizi de temize çıkarmış oluruz. Bu nedenle büyük çoğunluğumuz, kolay olanı tercih ederiz.

Sahip olduğumuz zenginliklerle ilgili karar verirken de, karşılaştırma yapmayı yeğleriz. Başkalarının, bilhassa rakip gördüklerimizin varlıklarıyla karşılaştırma yapmadan fikir beyan etmekte zorlanırız. Benzer işi yaptığımızı düşündüğümüzü ve rakip gördüklerimizi yakın takibe alırız. Onların giyim kuşamlarını kendimizinkilerle karşılaştırırız. Onların ev eşyalarının markalarını kendimizinkilerle kıyaslarız. Rakip gördüklerimizin arabalarının özelliklerini, içinin koltuklarının kaplamasına varana kadar sorgularız. Bu karşılaştırmayı yaptıktan sonra, kendimizinkinin daha iyi veya daha kötü olduğuna hükmederiz. Eğer, bizim sahip olduklarımız daha az kaliteli ise, diğerininkinin aynısını, hattâ daha kalitelisini isteriz.
Dolayısıyla, isteklerimizin sonunun gelmesi mümkün görünmüyor. Ulaştığımız her yeni arzumuz, yeni istekleri hedeflememizi tetikliyor. Kazanmaya devam etsek bile, çevremizdeki daha varlıklı olanlara gözümüzü dikiyoruz. Kendimizi onlarla karşılaştırıyoruz.
Sonuçta, ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar çok şey isteriz. Bunun muhtemel bir nedeni, çevremizde, bizden daha farklı özellikteki mallara sahip bir başkasının mutlaka var olmasıdır. Bir başka sebebi, çevremizdekilerle rekabeti, belki de farkında olmadan içselleştirdiğimiz için, kendi hırsımızın sürekli olarak bizi dürtüklemesidir.

Görünen o ki, kararlarımızdaki izafiliği azaltacak en önemli bakış açısı, kanaatkârlıktır. İnsan kanaatkârlığı içselleştirdiğinde, öncelikle, rekabetten doğan hırsının tetiklediği izafiliği ciddi anlamda azaltır. Bir süre sonra, kanaatkârlık ve alçakgönüllülüğün, diğer kararlarındaki izafiliği de azaltmaya başladığını fark eder.

Kararlarımızdaki izafiliğin sıfırlanması diye bir şey söz konusu olmaz. Ancak, her kararımızda helâl ve hak olup olmadığına dikkat edersek, mevcut ticari anlayışımızı değiştirerek, çok kazanmayı değil, itibarlı olmayı esas almamız durumunda, kararlarımızdaki izafiliğin dünya çapında azalma göstereceği açıktır. Çünkü küreselleşmiş dünyamızda, insanların birbirlerinden etkileşmeleri çok süratli olmaktadır. Bu sebeple, kanaatkârlık ve alçakgönüllülüğün dünya çapında yaygınlaşması çok önemlidir. Bu yaygınlaşmanın öncüleri, her toplumun gözü önündeki insanlar olurlarsa, kanaatkârlığın yayılması hızlanacaktır. Kararlarımızdaki, maddi bakış açısıyla oluşan izafilik de, böylece azalacaktır.

İnsanlar, karar verirken, mutlaka bazı şeylerle karşılaştırma yapmak isterler. Eğer, bir şeylerle karşılaştıracaksak, çevremizdeki her an değişen şartlarla karşılaştırmamız yanlış olur. Sabit olmayan ve birden fazla olan referans noktası, bizim, dengemizi kaybetmemize sebep olur. Sabit olan tek referans noktası, Yüce Yaradan’ın öğütleridir.

Kararlarımızı verirken, başkalarıyla değil, tek olan Tanrı’nın gösterdiği yol ile karşılaştırmalar yaparsak, izafilikten kurtuluruz ve dengeye ulaşırız. Dengede olmak, insana huzur ve güven verir. Huzur ve güvene ulaşmış bir insanın, mutluluğu yakalaması için tek yapacağı şey, karşısındakini mutlu etmesi olacaktır.

Allah’ım, kararlarımızı, insanları değil, Senin tavsiyelerini referans noktası yaparak alabilmemiz için, bizlere zihin açıklığı ve irade gücü ver.

Allah’ım, kararlarımızdaki izafiliği azaltabilmemiz için, bize, kanaat etme gücü ver.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.